İslam'ın Batı'daki entelektüel yüzlerinden birisi olan Tarık Ramazan'ın bugünlerde başı fena halde dertte. Yüz kızartıcı suçlamalarla karşı karşıya. Peki! Cinsel istismar suçlamalarına maruz kalan Tarık Ramazan kimdir? Tarık Ramazan Hasan el Benna'nın elçilerinden ve ulaklarından birisi olan Said Ramazan'ın oğludur. Hasan el Benna'nın kızlarından biri üzerinden torunudur. Elbette Said Ramazan'ın Muhammed Said Ramazan ile hiçbir alakası yoktur. Said Ramazan uzun yıllar İsviçre'de kalmış burada İslam Merkezini işletmiş birisi. Reşid Rıza'nın dostları arasında bulunan Şekip Arslan da muhtemelen aynı dönemlerde İsviçre'de yaşamış olmalıdır. Tarık Ramazan ilmi ve hareketli ortamlarda büyümüş ve entelektüel merakları olan birisidir. Elbette Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan el Benna'nın torunu olması hasebiyle ayrıca entelektüel dürtüleri, merakları ve müktesebatı nedeniyle Batı'da ve hatta şarkta haklı bir ün kazanmış, ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. Bu nedenle de şimşekleri ve İslam düşmanlarının kin birikimini üzerine çekmiştir. Onun üzerinden İslam aleyhinde bir imaj ve haysiyet cellatlığına başvurulmuştur. Bunu yapan da İslami konularda sabıkalı olan Fransa'dır. Fransa yüz kızartıcı isnatlarla bir taşla birçok kuş vurmuş olmaktadır. Kazanova, zampara olarak tasvir edilerek Tarık Ramazan üzerinden Müslüman Kardeşler onun ötesinde İslam karalanmak istenmektedir. Bu özünde İslamfobik bir saldırıdır.
Neden bu kadar emin konuşuyoruz? Zira suçlamalarda başrolde olan kadın dengesiz bir kadın profili çizmektedir. Olayın 'kadın kahramanlarından' Henda Ayari birçok fikri akım arasında dönüp durmuş ama başı hiç dönmemiş! 19 yıl boyunca sarık kaldığı Selefi bir çizgiden sonra laik çizgiyi benimsemiş, kaymış! Demek ki dindarlık henüz onda hayat tarzı haline gelmemiş! Nedeni Tarık Ramazan mı acaba? Avukatı öyle diyor. Ama Tarık Ramazan selefi olmadığından ona kızıp meşrep değiştirmiş olamaz! Pireye kızıp yorgan yakılmaz! Bu tipler insana Infidel kitabını yazan daha sonra ABD'de Neocon zümreye iltihak eden, sığınan Somali asıllı yazar ve aktivist Ayaan Hirsi Ali'yi hatırlatmakta. Veya uzağa gitmeye lüzum yok! Kısa yoldan şöhret edinmek isteyen ve kısa yolu kullanarak bu amacına ulaşan Tahran Melekleri kitabının yazarı Rabia Özden Kazan gibilerini hatırlatıyor. Yola Mehmet Ali Ağca ile başlamış bir İtalyan komünist ile hayatını birleştirerek son noktayı koymuştu.
Bu selefi-laik kırması Henda Ayari Tarık Ramazan'ın kendisine 2012 yılında Paris'te bir otelde cinsel saldırıda bulunduğunu, iğfal ettiğini ileri sürüyor. O dönemde selefi olduğunu farz edersek bir selefi kadın için yabancı bir erkekle otel odasında halvet olmanın hükmü nedir? En azından ortada meşrebi bir tutarsızlık var. Kaldı ki yüzünden bile tekin birisi olmadığı anlaşılıyor. İnsanın gözünün tutmadığı tiplerden. Tarık Ramazan ona kadar düşmüş olamaz! O dönemde laik ise bu defa da olayı anlamak için Brigitte Bardot'un tahliline başvuracağız. İslam konusunda dobra ve mert bir düşman olan Brigitte Bardot 'Me too (ben de)' furyasına katılan sahtekar kadınların ipliğini pazara çıkarıyor. Bu itirafçı kadınların iki yüzlülüğünü anlatıyor. Şöhret olmak için önce film yapımcılarıyla halvet olurlar daha sonra şöhretten düştükten sonra ilk kareye dönerek bu defa da yaşadıklarını faş ederler veya ifşa ve itiraf ederek onun rantını yerler, şöhret tazelerler. Birincisiyle şöhreti yakalarlar, ikincisiyle de tazelerler. Kıdemli bir Parisli olan Brigitte Bardot'nun tahlili aynen Henda Ayari gibi oynak ve şöhret budalası kadınlara intibak etmektedir.
Peki! Bu skandalda Fransa'nın konumu ve rolü nedir? Fransa bu skandalın merkezinde yer alıyor. Henda Ayari gibiler sadece bir figüran ya da siyasi entrika tarihine uygun deyimle bal tuzağından yansıyanlardan. Fransız istihbaratının oltasına takılmış Cezayir asıllı hafif meşrep bir kadın olan Henda Ayari'nin anlattıkları da ister gerçeklik payı olsun isterse tümüyle hayal ürünü olsun; bu bir devlet tezgahıdır. Batı dillerinde Le coup d'etat yani devlet darbesi diye bir deyim vardır. Tarık Ramazan'ın başına gelenler de bir devlet tertibidir. Bizde 28 Şubat sürecinde Müslüm Gündüz, Fadime Şahin ile Emire Kalkancı meselesini andırmaktadır. Lakin Fransa'daki tabloda Tarık Ramazan'ı Müslüm Gündüz'le karşılaştırmak haksızlık olur. Müslüman Gündüz, Ali Kalkancı, Emire Kalkancı veya Fadime Şahin'in tekmili birden hikayesi ayran kaldırmak içindi. Yani mesele Ali Kalkancı veya Müslüm Gündüz'ü karalamaktan ziyade dindar kitleleri hedef alan psikolojik bir harekattı. Kurgunun zamanı geldiğinde afişe edilmesiydi. Fransa'daki benzeri olayda ise, mesele İslamfobik olduğu kadar Tarık Ramazan'ın da itibarsızlaştırılmasıdır. Bunun için de birkaç hafif meşrep bal tuzağı kullanılmıştır. Bazıları da bu tertibe Mısırlı Amr Edip gibi şamatayla karışık hafif yorumlar yapıyorlar: Helal taciz gibi!
Bal tuzağı hedef için feda edilen kadınlardır. Bu Yahudilikte köklü bir gelenektir ve Tztipi Livni yaşayan bal tuzaklarından birisi kabul edilir. İsrail'in yaşayan Asena'sı veya Ester'idir.
Tarık Ramazan ve İslam'a, bel altından vuruyorlar. İslamfobinin yeni yöntemi Cezayir el Şuruk gazetesinin de ilgili video haberinde de değindiği gibi (https://www.facebook.com/ Echorouk/videos/10157241901484762/) Tarık Ramazan gibilerle bel altından vuruşmak olarak taayyün ediyor! Bu bizim 28 Şubat sürecinden tanıdığımız yabancısı olmadığımız bir tarzdır! Deja vu!