İslam sözünü işitmek istemeyen başkan!
Geçenlerde, Mısırlıların 'el kame el kebir' diye andıkları çağdaş Mısır'ın en büyük ve dev sima ve mütefekkirlerinden Muhammed İmare hakkın rahmetine kavuştu. Ondan birkaç gün evvel de Mübarek dünyasını değiştirdi. Mübarek'in ölümünden hemen sonra ve İmare'nin tedavi gördüğü günlerde eski bir video kaydı yeniden yayına sokuldu. Kayıt Muhammed İmare'ye aitti ve Mübarek'i anlatıyordu. Mübarek Abdulazim Ramazan gibi sol kökenli yazarları dinlerken ve onlarla sık sık buluşurken Mısırlı alimlerden köy bucak kaçmaktadır. 1990'lı yıllarda merhum Muhammed İmare dönemin Vakıflar Bakanı ile görüşür ve kulağına şöyle fısıldar daha doğrusu şu teklifi yapar: Reis (Hüsnü Müberek), Abdulazim Ramazan ve Ferec Fude, Cabir Asfur ve Faruk Hüsni'den başka dinleyecek birisini bulamıyor mu? Mısır'da Reis'in dinleyebileceği İslam alimleri de var. Neden onlara kulak kabartmaz? Bu sözleri duyan dönemin Vakıflar Bakanı bu teklifi Reis'e ulaştıracağına söz verir. Ardından da Reis'le görüşmek üzere ulemadan beş isim belirlediğini ve bunlarla Reis'i bir araya getirmek istediğini söyler. İsimleri Reis'e arz edecektir. Muhammed Mütevelli Şaravi, Muhammed Gazali ve Muhammed İmare bu isimler arasındadır. Aradan uzun bir süre geçer ve Muhammed İmare meseleyi yeniden kurcalar ve Vakıflar Bakanına sonucu sorar. Bunun üzerine gayri ihtiyari bir biçimde Vakıflar Bakanı Muhammed İmare'ye teklifin sonucunu bildirir. Reis İslam kelimesini ve sözünü duymak istemiyor! Mesele böylece kapanır.
Mübarek ile sık sık bir araya gelenler arasında yer alan Ferec Fude Türkiye'de Uğur Mumcu'yu andırmaktadır ve ona tekabül edebilir. İslami kesimlerle sürekli sürtüşme halindedir. Bununla birlikte Muhammed İmare tariz makamında ismini zikretse de onu ve benzerlerini tekfir etmekten özenle kaçınmıştır. Muhammed Gazali Ferec Fude'nin suikastla öldürülmesi sonrasında bu eylemi teyit eden açıklamalarda bulunmuştur. Bununla birlikte Muhammed İmare, Ferec Fude gibilerini tekfir etmekten kaçınmıştır. Bu tarz isimlerle münazaralara girişse bile onlara ilişmekten veya kanlarını helal etmekten özenle kaçınmış ve bundan son derece uzak durmuştur. Meseleyi fikir ve tartışma zemininde tutmuştur. Nezih bir üslubu vardır. Burada aktarılan Hüsnü Mübarek'le ilgili anı, Mısır'ın 30 yıl süresiyle bu adam tarafından nasıl yönettiğini de ortaya koymaktadır. Mübarek İslam sözünü duymaktan imtina etmektedir. İsmini duymaya bile tahammülü yoktur. Bunu tamamlayan ve Mübarek'in şahsiyetini en iyi işleyen hususlardan birisi onunla ilgili anlatılan bir fırkadır:
Kelimullah Musa'yı dinlemeyen Firavun gibi hareket eden Hüsnü Mübarek çevresindekilerden birisine sorar:
- Söyler misin ben mi büyüğüm yoksa Nasır mı?
- Elbette siz büyüksünüz.
- Neden?
- Çünkü Nasır İsrail'den korkardı, siz korkmuyorsunuz.
- Peki söyle bakalım Enver Sedat mı büyük yoksa ben mi büyüğüm?
- Elbette siz büyüksünüz.
- Neden?
- Çünkü Enver Sedat Müslüman Kardeşler Örgütü'nden korkardı siz korkmuyorsunuz.
Mübarek bu cevaplarla iyice kabarır ve haddini aşarak su soruyu da sorar:
- Söyle bakalım ben mi büyüğüm yoksa Ömer mi büyük. (Hz. Ömer.)
- Elbette siz büyüksünüz.
- Neden?
- Çünkü Hz. Ömer Allah'tan korkardı, siz Allah'tan da korkmuyorsunuz.
Burada yeri gelmişken bir üzüntümü de dile getirmek istiyorum. Kederim, hakikate vefasızlık örnekleridir. Mübarek 30 yıl sahte seçimlerin ışığında Mısır'ı İsrail Amerikan güdümünde yönettiği halde cenazesi devlet etkinliği haline getirilmiş ve yas ilan edilmiştir. Oysa ki ölümünden evvel 7 bin yıldan beri ilk defa seçimle işbaşına gelen yani halkın iradesine dayanan Muhammed Mürsi asker postalı ve dipçiğiyle indirilmiştir. Daha sonra da ağır çekimli yöntemlerle öldürülmüş ve ölümü de mahkemede demir parmaklıklar arasında vuku bulmuştur. Elbette diktatöre iyi muamele seçilmiş lidere kötü muamele tek üzüntü kaynağım değil. Hala Muhammed Mürsi'nin ardından devam eden tezvirattır. Ülkemizde de bu tezvirat devam etmektedir. Hüsnü Müberek 25 Ocak 2011 tarihinde başlayan eylemlerden 18 gün sonra 11 Şubat 2011 tarihinde halk hareketiyle devrilmiştir. Bu herkesin bildiği bir husustur.
Lakin Mübarek'in ölümünden sonra Ertuğrul Özkök bu gerçekleri örten ve hilafına bir yazı kaleme almıştır. Orada Hüsnü Mübarek'i Muhammed Mürsi'nin devirdiğini ileri sürmektedir. Galiba Hüsnü Mübarek halk hareketiyle devrildi diyemediği için bunu Muhammed Mürsi'ye mal etmişti (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/ondan-arap-milletine-kalan-son-kare-bu-oldu-41455393). Bunun aslı astarı yoktur ve büyük bir çarpıtmadır. Maalesef birileri doğruya sadakat duymadığından verileri ve gerçekleri çarpıtıyor. Mübarek'i deviren kitlelerin bir kısmı oylarıyla Muhammed Mürsi'yi bir yıl sonra iktidara taşımıştır. Mısırlıların çarpıtma ustası ve müzevir olduklarını bilirdik de bizden de birilerinin onlara müzahir olacaklarını, onların kervanına katılacağını tahmin edemezdik. Özkök Esatçı olduğu kadar Mübarek meftunu da çıktı. Kimi destekleyeceğini kendi bilir ama tezvirat yapmasın yeter! Yine de bu yanlışlığı Özkök'un genellemeci dalgınlığına yoralım.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mustafabad yanıyor! (27.02.2020)
- Dayatılan savaş (21.02.2020)
- ‘Siyasal İslam çökerken’, yükselen ne? (20.02.2020)
- İsrail’e gül atıyorlar Türkiye’ye ise taş! (17.02.2020)
- Kadın devrimciler! (15.02.2020)
- Kur’an’da anlatılan Holokost (11.02.2020)
- Zikzak Abbas! (06.02.2020)
- Yüzyılın kandırmacası (01.02.2020)