Kadınlar tarihin ibresini gösteriyorlar. Bazen tarihe yön veriyorlar. Bu tarihin ibresini gösteren kadınlardan birisi Katolik azize Jeanne d'Arc olmalıdır. "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" ("Qu'ils mangent de la brioche.") diyen Marie Antoinette'in karşıt kutbunu temsil ediyor olmalı.
İran'da Kurretü'l Ayn lakabıyla maruf Türk asıllı Zerrin Taç da Babi dai veya duatlarından birisidir. İran'ın Jeanne d'Arc'ı olarak nitelendirilmiş, dönemin despot şahı Nasirüddin Şah onun pervasızlığından ve güzelliğinden çok etlinmiş ve dest-i izdivacına talip olmuştur. Zerrin Taç İran'ın hem Jeanne d'Arc'ı hem de dişi Cemaleddin Afgani'si de sayılabilir. Her ikisinin hayatı da muhalif duruşlarıyla Nasirüddin Şah ile kesişmiş ve Nasirüddin Şah' ın ölümü Cemaleddin Afgani'nin İran'a gönderdiği fedailerinden birisinin eliyle olmuştur. Afgani, Şah'tan intikam almıştır. Zira Şah önce Cemaleddin Afgani'yi kendine bende etmek istemiş olmayınca da Irak'a sürmüştür. Bu yönüyle de Nasirüddin Şah Muhammed Rıza Pehlevi 'nin, Cemaleddin Afgani de Humeyni'nin öncüsü sayılır. Nasirüddin Şah'ın sonu Afgani eliyle olurken Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin sonu da Humeyni devrimiyle olmuştur. Belki de Cemaleddin Afgani bilerek veya bilmeyerek Zerrin Taç'ın da intikamını almıştır. Cemaleddin Afgani ile Zerrin Taç arasında bir münasebet olabilir mi? Her ikisi de Türk kökenli olarak biliniyor. Zerrin Taç Babiliğin dailerinden birisi olmakla birlikte Cemaleddin Afgani'nin Bahai olduğuna dair iddialar henüz doğruluk ya da kesinlik kazanmamıştır. Fakat kimi iddialar bu yöndedir.
Diyarbakırlı şair ve yazar Süleyman Nazif 1923 Kanaat Kütüphanesi yayınlarında şöyle yazıyor: "…Babiliğin tesiri İran'da halen de manevi olarak devam ediyor. Kaldı ki bu hareket, 19. yüzyılın Jan Dark'ı denilen dava, iman, ideal, cesaret, ilim ve güzellik bakımından Jan Dark'tan çok daha üstün olan Zerrin Taç isimli bir kadın kahraman çıkarmıştır ki ; aslı Türktür…Babilerin kendisine temizlerin temizi manasına gelen Tahire dedikleri bu harikulade güzel kız, cihan tarihinde az erkeğin göstereceği cesaret ve temiz yüreklilikle ölüme gitmiştir." Süleyman Nazif daha sonra şu sözleri söylemekten kendini alamamıştır: "Ah Ey Kurretülayn!… Sen bin Nasirüddin Şah'a bedelsin… Cellatlar senin külünü Tahran'ın ufuklarına değil, o ufuklardan insaniyetin kalbine saçtılar. Her gönül senin mezarındır".
Zerrin Taç'tan 80-100 yıl sonra yeni bir kadın öncüler akımı veya kahramanlar veya devrimciler kuşağını ile yeniden tanıştık. Humeyni devrimi ile birlikte bazı kadın öncülerin ileriye fırladıklarını görebiliyoruz. Bu kadınlardan birisi destanlaşan hayatın kahramanı Zehra Rahneverd idi. Zehra Rahneverd de 1979 yılında patlak veren devrimde kadın devrimcilerin öncü kuşağı arasında yer alıyordu. 1998'den 2006'ya kadar el-Zehra Üniversitesi rektörlüğünü yapmıştır ve böylece İran Devrimi sonrası bir üniversitede rektör olan ilk kadın akademisyen unvanını almış; bunun dışında eski İran Başkanı Muhammed Hatemi'ye Başkanlığı döneminde siyasi danışmanlık görevinde bulunmuştur. 2009 İran Başkanlık seçimlerinde eşi, İran'ın son Başbakanı (1981-1989), Mir Hüseyin Musavi'nin aday olmasıyla birlikte eşinin kampanyasında aktif rol almış, seçmenlerde topladığı ilgi sebebiyle uluslararası basında birçok habere konu olmuştur. Gerek seçim kampanyasında gerekse genel olarak İran'da, özellikle son dönemde, insan hakları başta olmak üzere bireysel hak ve özgürlüklerin ve kadın hakları ve eşitliğinin gerilediğini savunarak bunu eleştiren konuşmalar yapmış, makaleler yazmış, özellikle kadınların sadece seçim zamanlarında hatırlandığını seçim sonrasında ise kadın haklarının unutulduğunu ileri sürmüştür. 2009 yılında Yeşil Hareketin aktif destekçileri arasında olmuştur. Böylece devrim sürecinden kırılma sürecine geçmiştir.
Görüldüğü gibi devrim adına yapılan yanlışlar idealleri törpülemiş ve dolayısıyla devrimleri soldurmuştur. Günümüzde de devrimci kadınlar kuşağı eksik olmamaktadır. Sözgelimi, Sudan'da Ömer el Beşir'in devrilmesi sürecinde kadınların başı çektiklerini ve başat bir rol oynadıklarını görebilmekteyiz. Sözgelimi, 22 (23) yaşındaki mimarlık öğrencisi olan Alaa Salah olayların sürüklemesiyle birlikte öne çıkmış ve devrim ikonu haline gelmiştir. Gösteriler sırasında çevresine topladığı kalabalıklar eşliğinde "devrim şarkısı" söyleyen Alaa Salah'in grafitisi duvara işlendi ve "Özgürlük artık bir heykel değil, o etten ve kemikten bir canlı" yazıldı. Alaa Salah'a bir de "Kendaka" unvanı verildi. Bu Sudan'da "Güçlü devrimci kadın ya da kraliçe" anlamına geliyor. Geçmişteki Nubya halkının kraliçeleri gibi. Yemen'de Belkis, Palmira'da Zenobia tarihte marifetleriyle öne çıkmış kadın figürleri arasında yer almaktadırlar.
Sudan'dan sonra Ekim ayında (2019) Lübnan'ı da etkisi altına alan olaylar sırasında yine öne kadınlar çıktı. Adeta devrimin rüzgarını onlar estirdi. Hizbullah onları bastırmak için bazı elçiliklerden para ve yardım aldıklarını ileri sürdü. Kastettikleri Amerikan elçiliği idi. Hizbullah milisleri kadınların yoldan çıktıklarını ve Amerikan gündeminin parçası olduğunu söylüyorlardı. Ve kadınları sindirmek için müdahalede bulunuyorlardı. Kadınların kayıtsızlıkları veya giyim kuşamları ' iffetsizlik' olarak yaftalanarak devrimin bastırılmasına gerekçe yapıldı. Böylece kadınların ve Lübnan halkının talepleri ötelenmek, üzeri örtülmek istendi ve bu suretle yolsuzluk dosyalarının üzerine sünger çekildi. Lübnan olayları sırasında televizyon yıldızlarından Dima Sadık devrimin ikonlarından birisi haline getirildi. TV haber sunucusu Dima Sadık ve benzerlerinin özel hayatları üzerinden genel ve haklı talepler bastırılmak istenmiştir. Lübnan'daki kırılgan siyasi zemin nedeniyle Hizbullah ve ortakları bunu da başarmakta zorlanmadılar.
IRAKLI DEVRİMCİ KADINLAR
Lübnan'a göre Şii ve Sünni'siyle Irak daha muhafazakar bir ülke. Bununla birlikte yolsuzluklar ve adaletsizlikler nedeniyle bu ülkede de kadınlar gösterilerde öne çıkmaya başladılar. Bu sürecin zirvesi de Sevgililer Gününün (Valentine's Day) öncesine denk geldi. Iraklı kadınlar Bağdat'ta Tahrir Meydanı ve Basra gibi şehirlerde devrim ateşini meydanlarda canlı tutma sözü verdiler. Mukteda Sadr ve adamları ise bu gösterilere gölge düşürmek için dine ve geleneğe aykırı düştüğünü söylediler. Onun ötesinde Lübnan'da olduğu gibi devrimcilerin Amerikan elçiliğiyle irtibatlı olduğunu söylediler. Gösterilerin karma bir biçimde yapılması ve kadın ve erkeklerin ihtilat halinde olmaları iffetsizlik isnadı için gerekçe yapıldı. Halbuki 13 Şubat tarihinde kadınlar tarafından organize edilen gösteriler münhasıran kadınlarca yapılmıştır. Perşembe günü yani 13 Şubat (2020) tarihinde yapılan gösterilerin önünü kesmek için Mukteda Sadr ve adamları 'parazit' yapmaya başladılar. Adı 'siyasi parazit' ve karıştırıcıya çıkan Mukteda Sadr ihtilat meselesi üzerinden kadınları atıl hale getirmek ve siyasi sürecin dışına itmek istedi. Iraklı kadınlar Mukteda Sadr ve adamlarının parazit yapmalarına rağmen 'benatuke ya vatan/Vatanın Kızları ' adını verdikleri gösterilerini tam bir asayiş ve disiplin içinde icra ettiler. Kadınlar 13 Şubat tarihinde taşıdıkları pankartlarda ' el mer'e sevre' gibi dövizler taşıyorlardı. 'Kadın devrim demektir' anlamına geliyor. Mukteda Sadr'ın elektronik postacısı veya neferi olan Salih Muhammed el Iraki 13 Şubat tarihli gösteriye katılan Iraklı kadınların iffetini sorgularken bir gün sonra Valintine's Day yani Sevgililer Günü'nde yapılacak gösterilere kadın erkek bütün Iraklıların davetli olduklarını duyurmuştur. Bu demek oluyor ki iktidar veya Şii partiler lehine yapılacak gösterilere katılım kadın erkek herkese helal ama aykırı veya muhalif gösterilere katılmak zinhar haram. Düşüklük ve iffetsizlik anlamına geliyor. Bu herhalde 'dini siyasete alet etmek' denilen hususa girmektedir. Fetvada çifte standart dinin siyasete alet edilmesidir.
VALENTİNE'S DAY DEĞİL FATIMA'S DAY!
Mukteda Sadr'ın twitcisi Salih Muhammed el Iraki, Valentine's Day olarak bilinen Sevgililer Gününü'nün aslında Fatimatu'z Zehra günü olduğunu söylemekte bir beis görmüyor. Bu itibarla Sevgililer Gününde yapılacak gösterilere tüm erkek ve bayanları davet etmektedir. Salih Muhammed El Iraki Sevgililer Gününün yani 14 Şubat tarihinin aynı zamanda Hazreti Fatıma'nın doğum günü olduğunu dolayısıyla etkinliklerle anılması gerektiğini savunmaktadır. Elbette ertesi günkü katılımla kadınların bir gün önceki gösterisini bastırmak, gölgede bırakmak istemektedir. Bu, İran ile ortaklarının en iyi bildiği numaralar arasında yer almaktadır. Hazreti Fatıma'nın sevginin kaynağı olduğunu da ifade etmektedir. Sadr bu şekilde açıkça dini siyasete alet ediyor ve fetvada çifte standart uyguluyor. Sevgililer Gününe de Hazreti Fatma'nın doğumuna denk getirerek bir kutsiyet atfediyor. Bir taşla çift kuş vuruyor. Şii dini partiler ve performansını eleştiri üzerine kurulu gösteriler mahkum edilirken, dindarlığı zedelediği öngörülürken aksi dindarlık olarak tasvir edilmektedir. Zırva tevil ile Sevgililer Günü bile gösterilere alet edilirken (14 Şubat 2020) halkın kötü yönetimden şikayeti dini değerlere karşı çıkmak olarak takdim ediliyor. Sadr namına Salih Muhammed el Iraki kadınların ortak Cuma namazını kılmalarını ardından da gösterilere iştiraklerin istemiştir. El Iraki kadınların gösterilerde diğer emsallerinin hilafına başörtüsü ve iffet içinde yer alarak farklarını ortaya koymalarını tavsiye etmiştir.
Bilindiği gibi Mukteda Sadr Hadi Amiri ile birlikte Muhammed Tevfik Allavi'nin ismini başbakanlık için teklif etmişti. Sokak ve Ekim devrimcileri ise kriterlerini karşılamadığı için bu isimlendirmeye karşı çıktılar. Iraklı kadınlar da bu gaye için sokaklara döküldü. Sadr ise karşı hamle ile kadın devrimcileri, 'isyancılar tayfası' yerine koyarak 'muti ve itaatkar' kadınlarla bastırmaya çabalıyor.