İsrail, Ocak ayının son haftasında (2020) Yahudilerin Auschwitz soykırım kampından kurtuluşunun 75. yıldönümünü kutladı. İsrail bu münasebeti küresel bir etkinliğe çevirdi ve dünyanın birçok liderini ülkesine çekti. Adeta Holokost üzerinden bir gövde gösterisi yapıldı. Kısaca Yahudi soykırımına Holokost denilmektedir. Yahudiler Holokost meselesini manevi ve ahlaki üstünlük nedeni saymışlar ve çektikleri acı ve çileleri siyasi kazanımları için zemin haline getirmişlerdir. Buna bir nevi manevi veya siyasi ticaret de denilebilir. Bu yüzden de birçokları Naziler ile Siyonistler arasında bu hususta bir muvazaa olup olmadığını merak etmiş ve sorgulamıştır. Kaldı ki tarihçiler arasında kayıpların abartıldığına dair genel bir kanı vardır. Naziler Yahudileri mücessem bir şer odağı olarak tasvir etmişler ve kötülüğün anası kaynağı ve besleyicisi saymışlardır. Adeta yeryüzünün şeytanları olarak görmüşlerdir. Frantz Fanon ise Yeryüzünün Lanetlileri adlı eserinde sömürgeciliğin periferisinde yaşayan sömürülen kitlelerin ve ülkelerin anatomisini ve çilesini yazmıştır. En alttakiler zaman zaman değişse de Yahudiler günümüzde biraz da Holokost tezleriyle imtiyazlı bir topluluk haline gelmişlerdir. Elbette beynelmilel Yahudi imajı da aralarındaki dayanışma ruhuna ve çemberine işaret eder. Hitler Yahudileri inanç açısından mı yoksa ırk açısından mı hedef aldı, tehlikeli saydı? Bunun cevabını vermek ı zordur ama Yahudilikte din ile birlikte ırk iç içe geçmiştir. Hitler'in hedef aldığı nokta ise beynelmilel organizasyonları olması ve milletler üzerinde kültürel, ticari veya sınai anlamda hegemonya kurmalardır.
İlginçtir Seyyid Kutup Fizilali'l Kur'an adlı tefsirinde ve sair kitaplarında ayetlerden Hitler ile ilgili çıkarımlarda bulunmuştur. Bu Hitler'e güzelleme yapmaktan öte Hitler'i ortaya çıkaran şartlarla alakalıdır. Seyyid Kutup' Yahudilerle Savaşımız' adlı eserinde Hitler'e göndermeler yapar ( Mareketüna Mea'l Yahud, Seyyid Kutup, Daru Ammar, Amman, s: 58). Kur'an elbette icazkar yani mucize bir kitaptır. Muhammed Mütevelli Şaravi'nin dediği gibi onun mucizeleri bütün çağlara hitap eder. Merhum İskilipli Atıf Hoca'nın ifadesiyle İslam asri değil a'sari'dir yani bir çağa hitap etmez bütün çağlara hitap eder. Goncaları ve mucizeleri her çağda açar ve tazelenir. Genel ilmi icazları yanında özel konularda da icazı vardır. Bunlardan birisi de çağdaş ve kadim İsrailiyat alanındadır. İsrailiyat noktasında da icazı vardır. Bu i'caz 20 ve 21'inci yüzyılda serpilmiştir. Goncasını açmıştır. İsra Suresinin ilk yedi ayeti ile 104'üncü ayeti açıkça çağdaş bir i'cazdır. Seyyid Kutup, Abdulfettah Halidi ile Bessam Nihad Cerrar gibi sahasının uzmanları Tevrat'ın İsrailiyatının hurafe, buna mukabil Kur'an İsrailiyatının ya da Yahudilerle ilgili beyan ettiği sosyolojik ve psikolojik izahat ve tespitlerin tamamen ilmi ve mucize kabilinden olduğunu ifade etmişlerdir. Bugün İsrail ve onu yönlendiren hareketleri en iyi anlatan 'önünden ve ardından batılın ulaşamadığı' icazkar kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir. İsra Suresinde (ikincil adı Beni İsrail Suresi) anlatılan Yahudi sosyolojisi ya da Kur'an İsrailiyatı vakıaya tamamen muvafıktır. Küçük bir misal kabilinden söylemek gerekir ise Kur'an bir ayetinde Yahudi psikolojisini anlatırken şu ifadeyi kullanır: "Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın (Bakara: 96)." Bugün Henri Kissinger, David Rockefeller gibi isimler, kişiler Kur'an ayetine mutabık hareket etmişlerdir.
Kur'an'da Ashabı Uhdud kıssası anlatılır. Uhdud hendek ve çukur anlamına gelmektedir. Ebu Nüvas Yahudi asıllı Yemen hakimidir, Necran halkı üzerine yürümüştür. Necran halkı Allah'a inanıyor ve Mesih'i de peygamber olarak tanıyordu. Necran halkından Yahudiliğe girmelerini istemiştir. Bu teklifi reddetmeleri üzerine öfkeyle hendekler kazdırmaya başlamış ve dönemin müminleri olan Hristiyanları bu açtığı çukurlara doldurmuştur. Binlerce Hristiyan mümini doldurduğu çukurlarda ateşe vermiştir. Burada Necran Hristiyanlarının akıbetiyle Auschwitz'lilerin veya Auschwitz kampında toplananların akıbeti aynı olmuştur. Kısaca Ashabı Uhdud veya çukur halkı meselesi aynen 20'inci yüzyılda bir kez daha Auschwitz kampında tekerrür etmiş, yaşanmıştır. Ebu Nüvas veya Zü Nüvas ile Hitler arasında bir fark yoktur. Bununla birlikte Auschwitz kampında öldürülenler inançlarından ziyade milliyetlerinden dolayı öldürülmüşlerdir.
Bununla birlikte tarihte ilk bilinen Holokost Kur'an-ı Kerim'in anlattığı Necran Holokostudur. Hiçbir şekilde Allah beşere diğerini yakma ruhsatı vermemiştir. 'Ateşle ancak ateşin sahibi ceza verebilir' denmiştir. Kısaca tarihte ilk bilinen holokost Ebu Nüvas'ın Hristiyanlara yaptığı holokostur. Bu anlamda Holokost eşsiz olmadığı gibi tarihte ilk holokostu gerçekleştiren topluluk ya da yönetici de bir Yahudidir. Hitler ise Yahudilerin keşfettikleri bu cezalandırma yöntemini Yahudilere karşı uygulayan ilk kişidir. Elbette rövanş sayılamaz. Ebu Nüvas askerleriyle birlikte Hristiyan müminlerin yakılışını ve işkencesini zevkle izlemiştir. Kur'an bu sahneyi Buruc Suresinin ilgili ayetlerinde şöyle anlatır:
O çukurları, alev alev yanan ateş çukurlarını hazırlayanlar mahvolmuşlardır! Hani o sırada ateşin başında oturmuşlar, inananlara yaptıklarını seyrediyorlardı. Aziz, Hamid, göklerin ve yerin mâliki olan Allah'a inandıkları için, yalnızca bunun için müminlerden öç aldılar. Allah her şeye şahittir. Necranlılara veya Necran halkına yapılan bu holokost iki defa tekerrür etmiştir. Milattan önce 115 ve 135 tarihlerinde Necran halkına yönelik holokost iki defa tekrarlanmıştır ( Tedmiru İcli Beni İsrail el Cedid, Abdunnasır Tevfik el Attar, s: 18, Kahire). Tarihte Ashab-ı Uhdud'a Holokostu ilk uygulayan Yahudiler olmuş tarihte de en son Auschwitz'te onlara uygulanmıştır. Yahudiler ilkinde fail iken ikincisinde mef'ul olmuşlardır. Necran halkı acılarıyla dağlanırken Beni İsrail acıları üzerinden tasarladıkları ve özlemini duydukları devletlerine ulaşmış ve uzanmışlardır.
Mustafa Özcan