15 Temmuz dış uzantılarıyla FETÖ-PDY terör örgütünün halkın iradesiyle seçilmiş bir iktidarı askeri-sivil darbe eliyle ortadan kaldırma teşebbüsüdür. Bu elim teşebbüste ordunun silahları halka karşı acımasızca kullanıldı. Yüzlerce masum insan şehit; binlerce kişi de gazi oldu. Türk halkı kendi iradesine sonuna kadar sahip çıkarak büyük bir cesaret örneği gösterdi. Bu noktada Türk halkı her türlü övgüyü fazlasıyla hak etmektedir. Aynı zamanda bu, Türk toplumunda demokrasinin ne kadar kökleştiğini de göstermektedir.
15 Temmuz badiresinin başarıyla atlatılmasıyla Türkiye'nin terörle mücadelede ve dış politikada yeni kazanımlar elde ettiği de açıktır. Bu kazanımlardan ziyade 15 Temmuz'dan ders çıkarabileceğimiz hususlara odaklanabilmek, geleceğin inşası için çok daha önemlidir.
15 Temmuz'u hazırlayıp mümkün kılan durumlar oldu. Hayat boşluk kabul etmemektedir. Türkiye'nin siyasal ve toplumsal yaşamının sıhhatli bir yapıya kavuşturmadığı ve zamanın akışıyla ortaya çıkan nedenlerden dolayı var olan kurumları yetkinleştirmedikçe; ihtiyaç duyulan gerekli kurumları zamanında kurmadıkça bu tür darbe teşebbüsleri tekrarlanabilir.
Bu sebepleri ve tedbir alınması gereken konuları şöyle sıralayabiliriz:
Türk devlet geleneğindeki seçilmiş iktidarlarla asker ilişkisinin sağlıklı inşa edilememesi
AK Parti 17 yıllık iktidarları boyunca askeri ve sivil vesayet sistemini ortadan kaldırmak için mücadele etti. Sivil-askeri bürokrasinin halkın iradesiyle gelen seçilmiş iktidara tabi olması için büyük çaba gösterdi. Cumhurbaşkanlığı sistemine de geçişle bu noktada olumlu kazanımlar oldu. FETÖ, asker sınıfının Türk devlet geleneğindeki bu gücünü görerek yıllarca komuta kademesine yatırım yaparak 15 Temmuz'u hazırladı. Sağlıklı sivil iktidar ilişkilerinin ve geleneklerinin inşa edilmesi Türkiye için hayati önemdedir.
Sağlıksız, modern yaşamın gereklerine uygun olmayan laiklik anlayışı
Türkiye Cumhuriyeti kendisine has sebeplerden dolayı dini dışlayıcı Fransız tipi katı bir laiklik anlayışını tercih etti. Bu ise Türk halkı ile devlet, elitler arasında büyük bir kopuş yarattı. FETÖ tarzı yapılar devleti "düşmanlaştırarak" devlet eliyle dini anlayışlara yapılan yanlışları mitleştirerek kendi yapısına insan devşirmiştir. FETÖ, devleti "deccalleştirerek" müntesiplerine tedbir ismi altında takiyeyi meşrulaştırmış ve devleti ele geçirmeyi ana hedef olarak vaz etmiştir. Uygun olmayan laiklik anlayışı sebebiyle devletin vatandaşlarından kopması 15 Temmuz'a yol açan en önemli sebeplerden birisidir.
Bu tür sert laiklik anlayışının diğer bir sonucu "ideolojik" anlama tarzının tüm taraflarda çok fazla güçlenmesidir. Bu ise Türk toplumunu radikal bir şekilde bölmektedir. Türk toplumunun bölünmüşlüğünden istifade ederek, dış istihbaratlar FETÖ gibi yapıları kullanarak toplumun tüm kesimlerine kolayca nüfuz edebilmektedirler. Diğer bir ifadeyle sağlıksız yapılar sadece dini değil "laik" çevrelerde de ideolojik anlayış biçiminin körleştirici özelliğinden dolayı kolayca ortaya çıkabilmektedir.
Türkiye 15 Temmuz sonrası din-devlet ilişkilerini sağlıklı bir şekilde tekrar tartışmak durumundadır. 15 Temmuz, dinin ideoloji haline dönüştürülerek devletin silahlarıyla ve imkanlarıyla halka karşı ateş edilebileceğini ve darbe teşebbüsünde bulunabileceğini açıkça göstermektedir. Diğer bir ifadeyle her türlü dini veya ladini sosyal grup devlete sızarak adaletsizliklere ve kötülüklere neden olabilir. Bundan dolayı 15 Temmuz sonrası kritik soru şudur: Devletin tüm dini gruplara yakınlığı veya uzaklığı ne olmalıdır? Devlet dini gruplara karşı nasıl bir tavır sergilemelidir? Ayrıca devlet FETÖ tarzı bir yapının diğer dini anlayışlar üzerinde hegemon olmamasını nasıl temin edebilir? Bu soruya verilecek cevap Türk toplumunun sağlığı ve devamı bakımından önemlidir.
Din-devlet ilişkileri bağlamında ikinci önemli konu devletin bir kurumu olarak hizmet veren "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın siyasetle ilişkisi ve özerkliği" meselesidir. Geçmiş tecrübemizde ve diğer milletlerin tecrübesinde Diyanetin siyasetle yakın ilişkisi bu kurumun din hizmetlerindeki kapsayıcılığını ciddi anlamda zaafa uğratmaktadır. Bu ise FETÖ tarzı örgütlere geniş bir alan açmaktadır. Bu noktada bulunacak doğru cevaplar ve uygulamalar FETÖ tarzı yapıların köklerinin kazılmasının gerçek ilacıdır. Diyanetin hizmet kalitesinin düşüklüğü bu bağlamdan ayrı olarak değerlendirilmelidir. Her modern devlette olduğu gibi sunulan hizmetin kalitesi bakımından diğer kurumlarda olduğu gibi Diyanet de siyasete karşı sorumludur.
15 Temmuz'la din-devlet ilişkilerinde önemi fark edilen diğer bir konu, dini grupların hukuki statüleri ve tanınmalarıdır. Dini grupların amaçları, faaliyetleri, insan ve mali kaynakları bakımından açık ve şeffaf bir yapıya kavuşturulması ihtiyacı açıkça ortaya çıktı. Türkiye, muhalefet partileriyle de uzlaşı üreterek bu konuya çözüm bulmak durumundadır. FETÖ tipi bir yapılanmayı ortaya çıkaran önemli sebeplerden birisi de dini yapıların illegal olarak de facto olarak faaliyet göstermeleridir. Toplumun genelinin faydası gözetilerek tüm dini grupları tanıyıp açık şeffaf kılacak güncel mekanizmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ertelenen çözümler ağır maliyetler üretebilmektedir.
15 Temmuz gibi büyük bir beladan dersler çıkarabilmek Türk toplumunun geleceğini inşa edebilmesi bakımından çok önemlidir. Devam edilecektir.