Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ağustos 15, 2017
Ruhumuz beynimizin neresinde?

Beyin bedenimizin kontrol üssüdür. Davranışlarımızın, duygularımızın, düşüncelerimizin kaynağı beynimizdir. Kafatasımızın içinde peltemsi yapısıyla 1300-1400 gram gelen beyin, sinir sistemimizin merkezidir.

Beynimiz beden ağırlığımızın % 2'sini oluşturur. Ancak enerji sarfiyatının % 20'sini kullanır.

Etrafındaki 3 tabaka halinde bulunan beyin zarı ve kemikten yapılmış kafatası beynimize harika bir koruma sağlar. Beyin, kafatasının içinde muhallebi gibi yayılır. Beyin, beyin omurilik sıvısı içinde yüzer. Böylece ağırlığı 1400 gramdan 50 grama kadar düşer.

Beynimiz 100 milyar nörondan (sinir hücresi) oluşmuştur ve her nöron 1.000 ilâ 10.000 farklı nöronla bağlantı halindedir. Bunların birleştiği noktalara sinaps adı verilir. Bu noktalar bilgi alışverişinin yapıldığı yerlerdir. Beyin aktivitesinin muhtemel kombinasyonları yani birleşimleri ise akıllara durgunluk verecek kadar çok sayıdadır. Beynin 1 mm küplük kısmında bir milyar sinaps bulunur.

Beynimizdeki hücrelerin ancak % 10'u nöronlardan oluşur, geri kalan % 90'ı ise glia hücreleridir. Glia hücrelerinin ne işe yaradığı yakınlarda anlaşılmaya başlanmıştır. Bu hücreler nöronları sarar, bir arada tutarlar. Nöronlara besin ve oksijen sağlarlar, onları tehdit eden tehlikeleri (patojenleri) imha ederler. Ölü nöronları kaldırırlar. Yenilerde sinir iletiminde de rolleri olduğu görülmüştür.

Şaşırtıcı hususlar

  • Beyine gelen mesajların hızı saatte 580 km'dir. Ayakucundan başa uyarının ulaşması 1/100 saniyede olmaktadır.
  • Bir mesajın hangi nöronlar arasında iletileceğini bilmesi yine şaşırtıcıdır.
  • Her bir beyin hücresi saniyede yüzlerce hatta binlerce sinyal alabilmektedir.
  • Beyin hücreleri en az 100 trilyon bilgiyi muhafaza edebilirler. Her saniyede 1 katrilyon sinyal veya bağlantı gerçekleşir.
  • Beyin yapısı kıvrımlıdır. Bu da az yer kaplamasını sağlar. Açılıp düzleştirildiği takdirde 2 bin cm kareden fazla yer kapladığı görülür.
  • Beynimiz 25 milyon cilt kitaba eşit bilgiyi (2.5 trilyon kelime) içinde barındırabilmektedir.
  • Dünyanın en hızlı bilgisayarı saniyede 10 üzeri 9 hızla işlem yaptığı halde insan beyni 10 üzeri 15.
  • İnsan beyni bir mühendislik şaheseridir aynı zamanda. Az yer kaplayan, özlü, güçlü ve sürekli değişebilen, kendini güncelleyebilen, milyarlarca bilgiyi aynı anda işleyebilme becerisine sahip canlı bir bilgisayardır.
  • İnsan beynindeki müthiş organizasyon şaşırtıcıdır. 100 milyar nöron arasında karmaşa olmadan mükemmel düzenlemenin, farkına bile varamadığımız muhteşem organizasyonun nasıl olduğu muammadır.

Ruhumuz

İşte beynimiz nöron ve glia hücrelerinden oluşur. Üstelik bütün insanlarda böyledir. Ancak her insan duygu ve düşünceleriyle, hür iradesiyle, kendine has davranış biçimiyle farklıdır. Ayrıca hücrelere indiğinizde moleküller ve atomlarla karşılaşıyordunuz. O halde insanı komplike bir eşsiz mekanizma yani mucize yapan nedir? Nasıl maddeden zihin, akıl, bilinç gibi mana ortaya çıkıyor? Kafatasımızın içindeki o vıcık madde yığını nasıl olur da bilinçli olabilir?

Beynimizin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, kuş cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan işte ruhtur.

Her insanda madde üzerinde etkide bulunabilen maddi olmayan bir şuurun varlığı söz konusudur. Buna ruh diyoruz. Prof. Dr. Ayhan Songar'ın tarifiyle, "Akıl veya ruhî fonksiyonlar, onun gerisinde beyin, onun üstünde muharrik kuvvet olan Ruh… Beyin onun aleti, ruhî faaliyetler ise onun fonksiyonudur."

Dinlerin ruh dediği bu varlık için materyalistler, "Şimdi anlayamıyorsak da ileride bilim çözecektir" dese de anlaşılmasında bir arpa boyu yol alınmamıştır.

İşte ünlü Prof. Dr. Donald D. Hoffman bu önemli soruya cevap aramış(*). Ona göre evrende var olan tek şey bilinç ve muhtevasıdır. Uzay, zaman, madde ve alanların varlıkları hep bilince dayalı yani bilinç sayesinde bilinebilen daha önemsiz şeylerdir.

Hoffman en parlak dâhilerin yüzyıllara dayanan çabalarına rağmen bilinç hakkında açıklayıcı bir teori bile olmadığına şaşırmadığını ifade ediyor: "Yani akıldan yoksun madde, enerji ya da alanların nasıl bilinçli yaşantıyı teşkil edebildiklerini veya yaşantıya neden olduklarını açıklayan bir teori yok. Önerilerin hiç biri bilimsel teorinin yanına bile yaklaşmıyor."

Bilişim teorisi, karmaşıklık, nörobiyoloji, nöral Darwinizm, ayrımcı mekanizmalar, kuantum etkiler ya da işlevsel organizasyon gibi ancak öneri olabilecek iddiaların hiçbirinin bilimsel teorinin en küçük standartlarını bile karşılamadığını; yani nicel duyarlık ve yenilikçi tahmini tutturmanın yanına bile yaklaşamadığını söylüyor.

Hoffman'a göre, "Bilinçliliğe neden olan şey ne beyindir, ne de sinirsel bağlantılardır; aksine, beyni yapılandıran şey bilinçtir." Yani bilincin sebebi beyin değildir aksine bilinç beyni yapılandıran, onun üstünde bir hakikattir. Ve bilinci açıklamak ve anlamak hususunda henüz bir gelişme yoktur, bilincin diğer deyimle ruhun anlaşılacağı da mümkün görünmemektedir.

Zaten evrim teorisinin sahibi Charles Darwin de bu gerçeği şu sözüyle itiraf etmiştir: "Evrim, bazı beyinsel süreçlerin neden bilinç üretip bazılarının neden üretemediğini açıklayamayacak."

Ian Stewart Yaşamın Matematiği adlı kitabında(**); insan beyninin zihin, bilinç ve özgür iradeyle olan ilişkisinin en belirsiz ve anlaşılmaz özellikleri olduğunu söyledikten sonra eklemektedir: "Beynimiz öyle karmaşıktır ki, ironik olarak, o (yani beynimiz) belki de kendisini anlamada yetersiz olabilir."

New York Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ned Block ise(*), "Zihin-beden problemi öyle eşsiz ki, geçmişteki izahat açıklarını kapamaya yönelik örnekler, hiç de iyimserlik aşılamıyor insana." demektedir.

Ünlü ruh hekimi Alfred Adler ise, "Hiçbir filozof ve bilim insanı beynin fiziksel ve zihinsel yapıları arasında bir bütünlük kurabilmiş değildir. Şöyle ki sinirsel işlevler ayrıdır, oluşan algı ve duygular apayrı. Algı sinir işlevleri sonucu oluşur, bunu biliyoruz. Ancak nerede ve nasıl? Ayrıca sinir işlevleri ve algı arasında neden sonuç ilişkisi de tam olarak açığa çıkartılabilmiş değildir" demekte ve eklemektedir: "Psikolojinin çaresiz kaldığı alanlardır bunlar. Arada ilişki olduğu açık ve net biçimde bellidir ancak bu ilişkinin tam olarak nasıl oluştuğu çözülememektedir."

Harvard Üniversitesi'nden Psikoloji Prof. Dr. Daniel Gilbert göre(*): "Bilişsel bilimcilerin çoğu bilincin, kesinlikle bilinçsiz öğelerin (nöronların) birbirleriyle karmaşık etkileşimleri sonucu ortaya çıkan bir fenomen olduğuna inanıyor. Ama bu karmaşık etkileşimin yapısını bir gün anlasak dahi, söz konusu fenomeni ortaya çıkardığını kanıtlayamayacağız."

Ancak her evrimci konuyu saptırmaya kalkmıyor. İngiliz psikolog ve yazar Stuart Sutherlend (1927-1998) Evrensel Psikoloji Sözlüğünde şunları yazdı(***): "Bilinçlilik büyüleyici ve tarifi zor bir olgudur; ne olduğunu, ne yaptığını ya ad neden evrimleştiğini belirlemek imkânsızdır."

Amerikalı biyolog Emerson Pugh şöyle yazmıştır(****): "Beynimiz onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, biz o kadar basit olurduk ki onu anlayamazdık."

Pugh mantık bakımından haklı. İnsan beyni insan beynini hiçbir zaman tam olarak anlayamayacaktır.

Yani ruh hakkında aynen Kur'an-ı Kerim'de buyrulduğu gibi; "Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbinin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir." (İsra, 85)

(*) Kanıtı Olmayan Gerçekler. Editör: John Br Brockman. NTV Yayınları, 2010

(**) Yaşamın Matematiği. Ian Stewart. Akılçelen Kitaplar, 2016

(***) Bir Zihin Yaratmak. İnsan Düşüncesinin Esrarı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015

(****) Dünya'nın Tüm Dertleri. Marcus Chown. Domingo Yayıncılık, 2015.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN