Bu yıl İstanbul'a beklenen kar bir türlü gelmiyordu. Neredeyse kış bitecekti; fakat kar bir türlü yağmıyordu. İnternet siteleri, herhalde kar haberlerinin ilgi duymasından olacak, "İstanbul'a kar" diye başlayan başlıklar atıyorlardı. Ancak haberin içeriğine girdiğinizde ilgisiz sözler çıkıyordu karşınıza.
Sonunda bu sabah şehri beyaz bir kar örtüsüne bürünmüş olarak gördük. Hafiften de kar yağmaya devam ediyordu. Niçin karı bu kadar bekleriz?
Aslında karı ben üniversite yıllarında gördüm tanıdım. Bu yüzden kar yağışını seyretmek ayrı bir zevk verir bana. Çünkü ilk, orta ve lise yıllarımın geçtiği İskenderun'a hiç kar yağmazdı. Karı ancak Amanos dağlarının zirvelerinden ve şehirde satılan karsambaç denilen çocuk tatlısından biliyordum. Üniversiteyi okumak için İstanbul'a geldiğimde, kasım ayında rüzgârla savrulan, havada uçuşan pamuk benzeri kar yağışına şaşırmış ve hayranlıkla izlemiştim. Ne güzel manzaraydı, seyretmeye doyum olmuyordu.
Bütün yağışların altıda birine denk gelen kar, ağaç dallarında açmış pamuk çiçekleri gibi manzara arz eder. Karın meydana gelişi kadar harika bir şey tasavvur etmek kolay değildir. Donmuş yağmurun meydana getirdiği dolunun aksine; kar, su buharı tanelerinden oluşur. Normal sıcaklıkta serbestçe ve görünmeden uçuşan bahar molekülleri, karın esasını teşkil ederler. Sıcaklık, donma derecesine düşünce, moleküllerin hızları yavaşlar ve her molekülde bulunan çekim sonucu, moleküller birbirlerini çekip birleşerek görünür hale gelirler.
Bir araya gelen bu moleküller, bizim tane dediğimiz katı maddeleri meydana getirir ki, işte o zaman başka bir hadise gerçekleşir: Buhar molekülleri belli ve güzel şekiller alırlar; bunlarda simetri ve geometri hâkimdir. Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde, şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.
BUZ ÇİÇEKLERİ
Normal bir kar fırtınasında 1 milyar kar tanesinin düştüğü tahmin edilir. Rabbimiz bu sonsuz güzellikler içinde, her biri bir başka olan bu uçan havaî buz çiçeklerini yeryüzüne serper.
Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4°C ilâ -20°C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. "Lapa lapa kar yağması" tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir.
KARLI ZAMANLAR
Dünya üzerinde bir bölgede kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile kar yağışı görülebilir.
Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır.
Kar, -8°C'de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0°C olacak şekilde örter. Kar, aynı zamanda bitki ve hayvanları dona karşı korur. Kar tanecikleri arasında biriken hava, kar tabakasının adeta bir manto görevi üstlenmesini sağlar. Kar tabakası, izole edici özelliğiyle gerek bitkileri ve tohumlan, gerekse hayvanları soğuğa karşı korumuş olur. Yeni yağan karın oluşturduğu tabaka, en etkili izolasyon maddesi olur, çünkü bu karın içindeki hava oranı % 90'a ulaşır.
KARIN BAŞKA FAYDALARI
Kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır. Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü dağların üst kısımlarında kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar.
Bazı karlar, donmuş su kütleleri halinde binlerce yıl kalabilecek olan buz tepeleri ve buzullar şeklinde birikebilir. Ancak ılıman iklimlerde ilkbahar geldiğinde çoğu zaman kar örtüleri erir ve eriyen kar, su olarak toprak yüzeyinde akışa geçer. Akışın çoğu sızarak yeraltına ulaşır. Bunun bir kısmı ise yer yüzeyinde buldukları açıklıklardan tatlı su kaynakları olarak tekrar ortaya çıkarlar. Sığ yeraltı suyu, bitki kökleri tarafından alınır ve yaprak yüzeyinden terlemeyle atmosfere geri döner. Yeraltına sızan suyun bir kısmı daha derinlere gider ve çok uzun zaman süresince büyük miktarda tatlı suyu depolayabilen yeraltı materyallerini besler. Zamanla bu su da hareket eder ve bir kısmı su döngüsünün başladığı ve bittiği okyanuslara karışır.
KARIN HAYATÎ ÖNEMİ
Kar ve buzun temel iletkenliği suya oranla düşüktür. Yani buz, havadaki soğuğu, altındaki su tabakasına çok az iletir. Böylece dışarıdaki hava -50°C'yi bulsa bile, denizin üstündeki buz tabakası 1 ilâ 2 metreyi geçmez. Foklar, penguenler ve diğer kutup hayvanları, bu sayede denizin üstündeki buzu delip alttaki suya ulaşabilirler.
Kar, gökten yere inerken, havadaki birçok zararlı maddeyi içine alarak havayı tarar ve böylelikle atmosferi de temizlemiş olur. Yeryüzünü kaplayan örtülerin bu en güzeli, belki de en naziği, dünyadaki en kararmış kalpleri bile o bembeyaz manzarası ve derin huzuruyla değiştirebilir.
Kar zaten kısa sürede erir ve yerin altına nüfus ederek bizlere tertemiz kaynak suları olarak veya nehirlere karışarak döner. Lezzetli ve canlı içme suyumuz hazırdır. Yine kar sayesinde barajlar dolar ve enerji olarak bize döner.
Karın yağması tüm canlılar ve doğa için çok faydalı bir yağış biçimidir. Ayrıca kar gökten aşağı doğru inerken havadaki ve karadaki mikropların zararlı olanlarını yok eder, havamızı temizler. Kar yağınca hava yumuşar ve havanın aşırı soğuması da engellenmiş olur.
Şimdi biliyoruz ki, kar taneleri, yaratılmalarından indirilmelerine kadar her safhasıyla, Allah'ın rahmet hediyesi olarak bizlere gönderdiği eşsiz buzdan çiçeklerdir.