Dünya'nın en büyük bilim insanlarından bazılarına ev sahipliği yapan İngiltere Kraliyet Enstitüsü bu yıl 222. yaşını kutladı. Üyelerinden en önemlilerinden biri Michael Faraday idi. Evimizde elektrikle çalışmakta olan her şeyde; TV, oyun konsolu, ışıklar, buzdolabı, fırın ve su ısıtıcıda onun muhteşem buluşları yatmaktadır. Dışarıdaki sokak lambalarını, interneti ve diğer severek kullandığımız ürünleri yapan endüstriyel süreçlerde de onun gayreti vardır.
Michael Faraday, yoksulluk içinde yetişti. Soğuk demirci olan ve Londra'nın varoşunda oturan babası, sıkça hastalanıyor ve işsiz kalıyordu. Dört çocuğun karnı hiçbir zaman yeterince doymuyordu. Bir keresinde, Faraday'ın hatırladığına göre, bazen bütün ailenin bir hafta boyunca tek bir somun ekmek ile yetinmesi gerekmişti. Faraday, ilkokulda çok yetersiz bir eğitim aldı; gerçi okumayı, yazmayı ve biraz da hesap yapmayı öğretmişlerdi ona, ama hepsi bu kadardı.
14 yaşında bir ciltçide (kitapları ciltleyerek bir araya getiren kişi) çalışmaya başladı. Burada birçok kitaba erişimi olan Faraday, boş zamanlarının çoğunu okuyarak geçiriyordu. Genelde bilimle (özellikle elektrikle) ilgilendi ve kendi deneylerini yapmaya başladı.
Faraday'ın ailesi fakir olsa da, birbirine bağlı ve mutlu üyelerden oluşuyordu. Bu biraz da onların dini inançlarına bağlı olmalarından kaynaklanıyordu. Çünkü aile Sandemancı denilen tarikatın geleneklerine sıkı sıkıya bağlıydı. Faraday, ömrü boyunca bu tarikatın mensubu olarak kaldı.
12 yaşındayken, gazete dağıtımcılığı işinde çalıştı; bir yıl sonra bir ciltçinin yanında çıraklığa başladı. Bu onun için bir şanstı: Çırak, kendisine cilt yapılması için getirilen tüm kitapları okuyordu. "Britanya Ansiklopedisi" ne özel bir ilgi duyuyordu. Elektrik olayları ile ilgili bölüm onun için pek anlaşılır değildi, ancak, yine de ona yeni ve gizemli bir dünya hakkında bilgi veriyordu. Akşamları, Volta'nın mineraller, paratonerler ve elektrik sütunu hakkında verdiği popüler bilim konferanslarına katılıyordu. Varoş şivesini düzeltebilmek için de konuşma kurslarına gidiyordu. Kendi başına ve çok basit malzemelerle, bir sürtünme elektriği makinesi ve bir leyden şişesi yaptı. Bunlarla fiziksel ve kimyasal deneyler uyguladı. Bu boş zaman uğraşları hayatının dönüm noktası oldu: "Kendisiyle uğraşanları kibar, soylu ve düşünceli kıldığını düşündüğüm, bilimin hizmetine girmeyi istiyorum."
Bu gencin öğrenme azmini gören zengin bir müşteri ona, ünlü kimyacı Sir Humphry Davy'nin (1778-1829, maddelerin nasıl ve neden birleştiğini araştıran bilim insanı) halka açık konferanslarının giriş biletini hediye etti. Faraday büyülenmişti. Detaylı notlar aldı ve işe geri döndüğünde, notlarını bir kitap haline getirdi ve Davy'ye, Kraliyet Enstitüsü'nde ona uygun herhangi bir iş olup olmadığını soran bir mektupla birlikte gönderdi. Davy, dersleriyle ilgili bu kitabı beğendi. Ancak o sırada müsait bir pozisyon yoktu. Faraday'ın şansına, birkaç ay sonra, Davy'nin laboratuvar asistanlarından biri kavga ettiği için kovuldu ve iş Faraday'a teklif edildi. Kraliyet Enstitüsü'nde Davy'nin yardımcısı olarak çalışmaya başladı, hatta birçok etkili bilim insanıyla tanıştıkları bir Avrupa turunda ona eşlik etti.
Davy bir kimyasal deney sırasında gözünden yaralanınca, Faraday'ın laboratuvar yardımcılığı yapmasına izin verdi. Faraday, bilginin güvenine, temize çektiği ve çeyrek formalar şeklinde ciltlediği konferans metni ile teşekkür etmiş ve ardından Davy'nin yönettiği Kraliyet Enstitüsü'nde bir görev istemişti. Büyük bilgin, "Ona bardak ve şişe yıkatalım" diye karar verdi. "Eğer gelecek olursa, bu işe yarayacağını, reddederse bu da hiçbir işe yaramayacağını gösterir."
Faraday önüne çıkan bu şansı kullandı ve becerilerini ortaya koyarak Davy çiftine, bir buçuk yıl süren Fransa, İsviçre ve İtalya'da yaptıkları konferans yolculuğunda, protokol görevlisi olarak eşlik etti. O ana kadar Londra'nın 12 mil dışına çıkmış Faraday için bu yolculuğun büyük faydaları oldu. Yabacı ülkeleri gördü ve zamanın ünlüleri ile tanıştı. Ayrıca Davy'nin konferanslarından yararlandı.
1820'de Faraday çıraklığını bitirdi. Artık kendi teorilerini test etmeye hazırdı.
1821 yılında ilk icadını yaptı. Elektrik akımının manyetik gücünü, mekanik bir harekete dönüştüren bir düzen geliştirdi. Bu deney, her ne kadar bir oyuncağı andırıyordu ise de yine de elektriğin bir iş üretebileceğini kanıtlıyordu.
Yine karbondioksit ve sülfikhidrit gibi gazları sıvılaştırmayı ilk o başardı. Havagazından benzolü, kauçuktan dipenteni ayırdı. Deneyleri tasarlamak konusunda yorulmak nedir bilmiyordu ve onları uygulamak konusunda dâhice davranıyordu. Varsayımlarını formüle etmekte üstüne yoktu. Bu sebeple hocası Davy'nin yerine, Kraliyet Enstitüsü Müdürlüğü'ne yükselmesi de şaşırtıcı olmadı. İki yıl sonra hiç yükseköğrenim görmemiş Faraday'a, yeni oluşturulmuş kimya kürsüsü verildi.
Faraday, fildişi kulesinde araştırmalar yapmayı sevmiyordu. Buluşları, mesleklere ve endüstriye yararlı olmalıydı. Bu sebeple akşamları konferansları vermeye başladı. Burada kalem ucu, fener kulesi lambası veya gümüşlü ayna üretilmesi gibi aktüel konuları ele alıyordu. Bir defasında maden ocaklarındaki havalandırma konusunda, bir başka akşam taşbaskı mevzuunda veya deniz suyunun etkisiyle oluşan aşınma üzerine ders veriyordu. Faraday; dinleyicileri heyecanlandıran mükemmel bir konuşmacıydı ve konferanslarını kalabalık bir dinleyici kitlesi izliyordu.
Faraday, 40 yaşına geldiğinde yine elektriğe yöneldi. Halka açık bir konferansta, Londralı dinleyiciler karşısında, makaralarla, mıknatıs çubuklarla ve galvanometrelerle deneyler yaptı ve elektriğin yardımı ile manyetizma oluşturmanın yanı sıra, manyetizmanın da elektriğe dönüşebileceğini gösterdi.
Faraday, bir Yaratıcı'nın varlığına ve din ile bilimin uyum içinde olduklarına inanan bir bilim adamıydı. "Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalı" diye düşünürdü. Elektrik ve manyetizmanın birbirleriyle ilgili olduğu sonucuna bu şekilde vardı.
Elektrokimya adı verilen yeni alanda da büyük başarılar elde etti. Elektriğin kimyasal etkileri üzerinde araştırmalar yaparken "Faraday Kanunları" nı buldu. Bu kanunlar, elektrik akımı ile kutuplarda ayrılan malzeme miktarı arasındaki ilişkiyi tanımlamaktaydı. Bugün hâlâ kullanılan elektroliz, elektrolit, elektrot, anot ve katot, Faraday'ın ortaya attığı terimlerdir. Faraday, "doğal kuvvet" dediği elektriğin, ışık ve ısı gibi başka enerjilere dönüşebileceğine bütünüyle inanmıştı.
Faraday'ın getirdiği yenilikler, onun hiçbir zaman matematik eğitimi almadığı ve hayatı boyunca fizik formülü yazmadığı göz önüne alınırsa, oldukça şaşırtıcıdır. Birçok durumda, fiziksel kavramların içeriğini matematik olarak yazmayı bile başaramıyordu. Neredeyse her zaman yalnız başına ve kısıtlı teknik malzemelerle çalışıyordu.
Faraday aynı zamanda harika bir öğretmendi. 1826'da Kraliyet Enstitüsü'nde Cuma Akşamları Sohbetleri adını verdiği bilimsel konuşmalarını ve Noel Konferanslarını başlattı. Her ikisi de bugün hala devam etmektedir.
Kendi kendini yetiştiren Michael Faraday'ın yoksul aile evinden bilim çevresine yükselişinin ünlü Sir Davy'nin halefi durumuna gelişinin ve sonunda zamanın en büyük bilgini oluşunun benzeri bir hikâye yoktur. 1838 yılında, bugünkü Nobel ödülüne eşdeğer sayılabilecek Cobley Madalyası'nı aldı. Fransız Bilimler Akademisi onu üyeliğe seçti ve 1855 yılında şeref kıtasının komutanı oldu. Royal Society'nin soyluluk unvanını ve başkanlık makamını reddetti. Çünkü dindar bir tarikat üyesi olarak lord unvanı taşımasını inançlarına aykırı görmüştü. Ayrıca şan, şöhret ve para gibi şeylere karşı kayıtsız ve alçak gönüllüydü. Uzun süren, mutlu bir evliliği vardı, ama hiç çocuğu olmamıştı.
Araştırmalarının, konferanslarının ve pratik alandaki çalışmalarının sonucunda Michael Faraday yaşadığı zamanın (ve aslında sonrasının da) en ünlü kişisi oldu. Prens Albert ile şahsen arkadaştı, Prens, kendisini şereflendirmek için ona Hampton Sarayı'nda bir ev verilmesini sağladı. Faraday 1858'den 1867'ye bu evde ölene kadar burada giderek daha fazla zaman geçirdi; Fransız Bilimsel Akademisi'nin yabancı sekiz öğretim üyesinden biriydi; bu, Nobel Ödülü'nden önce en önemli itibar ve onay göstergesiydi.
Modern dünyayı elektrikle tanıştıran, kendi kendini yetiştirmiş bu dahi insan 25 Ağustos 1867'de öldüğünde 78 yaşındaydı. Londra'daki Kraliyet Enstitüsü'ndeki laboratuvarı hala duruyor ve ziyaret edilebiliyor.
Michael Faraday'dan Bazı Sözler
➡ "Doğa yasaları ile tutarlı oldukça, hiçbir şey gerçek olamayacak kadar harika değildir."
➡ "İlkelerimize dayanmak ve bunlara göre hareket etmek doğrudur; ancak onlara inatçı körlükle dayanmamalı veya hatalı oldukları kanıtlandığında vazgeçmeliyiz."
➡ "Neye bakarsanız bakın, yeterince yakından bakarsanız, tüm evrene katılırsınız."
➡ "Haklı olduğundan emin olan bir adam neredeyse yanlış olduğundan emindir."
➡ "Kendimizi bilinen şeylerle eğitip, sonra elde ettiğimiz her şeyi elimine edip, bilinmeyenler arasında bize rehberlik etmesi için cehaletten mi yardım alalım?"
➡ "Güçlü inancımı ifade edeceğim: Doğru oldukları kanıtlanana dek tutkularına ve meyillerine karşı direnmeyi öğretmeyi de kapsayan kendi kendini yetiştirme, her şey arasında en önemlisidir, sadece doğa felsefesinde değil ama günlük yaşamın her bölümünde."
➡ "Bütünüyle özveriyi uyguladığımız yerlerde … hemfikir olduğumuzu dostça kabul ediyoruz, bize karşı çıkandan ise hoşlanmamakta direniyoruz; oysa sağduyunun her diktesi için tam tersi gereklidir."
Prof. Dr. Sefa Saygılı
KAYNAKLAR
- Benim Adım Newton. Ernest Schwenk. Kabalcı Yayınevi, 1996
- Büyük Bilimsel Deneyler. Rom Harre. TÜBİTAK Yayınları, 1999.
- Bilimin Öncüleri. Cemal Yıldırım. TÜBİTAK Yayınları, 1997.
- En Etkin 100. Michael H. Hart. Sabah kitapları, 1994.
- Kur'an Bilime Yol Gösterir. Vural Yayıncılık, 1999.
- Michael Faraday. Science Nature Sayı: 3
- Michael Faraday | Hayatı, buluşları, eserleri ve deneyleri. Ayberk Göktürk (İnternet'ten alıntıdır)