19. asırda fikirleri revaç bulmuş ve hakikati buldukları zannedilerek din gibi benimsemiş; fakat aradan geçen kısa süreler bile onları yalanlamaya yettiği için terk edilmiş şahıslardan biri de Malthus'dur. Darwin'in evrim teorisinin arka planındaki en önemli ve belirleyici isimlerden biri sayılır.
İngiliz ekonomicisidir. Anglikan papazıydı. Aynı zamanda ünlü bir demonist ya da yani cin çıkarma uzmanıydı.
18. asır sonlarının çok gözde bir eğlencesi, mükemmel toplumlar hayal etmekti. Amerika'da ve Fransa'daki ihtilâl hareketleriyle doğan idealizm, bazı hayalci düşünürlere, insanın mükemmelliğe erişmesinin pek yakın olduğu ve dünyada bir cennet kurmanın kısa zamanda mümkün olacağı fikrini ilham etmişti.
Bu hayalci düşünürlerin içinde iki tanesi, İngiltere'de Godwin ve Fransa'da Condorcet, en fazla kalabalık toplayanlardı. Bunlara göre, insanlar yakında uykuya ve cinsiyete ihtiyaç duymayacak; ölüme çare bulunacak; savaş, suç, hastalık, bıkkınlık, kıtlık vs... dünyadan kalkacaktı.
Malthus'un babası da bu fikirleri savunuyordu ve çocuğu ile sık sık tartışıyordu. Malthus, bu tartışmaları renklendirmek için çeşitli fikirler ileri sürüyordu. Daha sonra bunları, babasının teşviki ile yayınlayacak ve ünlü "nüfus teorisi" ortaya çıkacaktı.
Malthus, o zamanın hayalci görüşlerini çürütmek için birtakım aşırı fikirler ileri sürüyordu. Bu teori, o zamanki İngiliz zenginlerinin menfaatlerine pek uygun düştüğünden büyük yankı uyandırdı ve bu buluşundan dolayı 1805 yılında Halleyburg Üniversitesi'nin profesörlüğüne getirildi.
Bu teoriye göre, insanların aç ve fakir oluşlarının sebebi, nüfusun çokluğuydu. Büyük çoğunluk ölürse, açlık ve fakirlik ortadan kalkacaktı. Malthus'un "nüfus kanunu" adını verdiği bu insanlık ve ilim dışı iddiaya göre insanlar, geometrik bir oranla (1.2.4.8.16 gibi) üremekte, buna karşılık ziraî üretim aritmetik bir oranda (1.2.3.4.5 olarak) artmaktaydı. Amerika'daki nüfus artışını örnek alan Malthus'a göre, nüfus artışları serbest bırakıldığı takdirde, insanların nüfusu her yirmi beş yılda bir kat artacaktır. Malthus'a göre bu durum, nüfusla gıda maddeleri arasındaki dengeyi esaslı bir şekilde bozacaktır. Dolayısıyla insan nüfusunun dengeleri ciddi bir şekilde bozacak hızda artışı karşısında kaynakların kıtlığı söz konusudur.
Malthus, 1803'te, nüfus artışı ile gıda artışı arasındaki dengenin, insanların geç evlenmeleri ve doğum sayısının azaltılması gibi yollarla sağlanabileceğini, ancak, bunun ahlâkî önlemler olmadığını söylemiştir. Bu doktrine göre, her halükarda gelişmemiş toplumlarda nüfus artışları devam edeceği ve dengesizlik artacağı için; yakın zamanda insanlar, kıt olan gıda maddeleri için kıyasıya bir ölüm-kalım savaşı içine gireceklerdir.
Malthus'a göre açlık ve fakirliğin sebebi buydu. Meselenin halli mi? Bunun için, insanlar eşit olmamalı, fakirlere yardım edilmemeli, ölümü önleyici tedbirler alınmamalıydı. Sonra fakirler niçin evleniyordu? Cinsî perhiz onlar için en uygun yoldu.
Salgınlar ve açlık da aynı nüfus baskısıyla ortaya çıktığında yine en güçlü, dayanıklı veya bağışık olanlar hayatta kalırdı. Dolayısıyla savaş, kıtlık ve salgınlar iyi ve olumluydu.
Görüldüğü gibi Papaz Malthus, geometrik ve aritmetik oran gibi tamamen hayâl mahsulü sözlere dayanarak kâinatta olup bitenlerin hepsini açıklayabilecek bir anahtar (!) keşfetmiş, fakirliğin ilmî sebeplerini izah edecek sözde mantıkî cevap bulmuştu. Hâlbuki bugün, gıda üretiminin nüfusa oranla çok daha büyük bir hızla arttığını herkes bilmektedir. Ekonomik buhranlar, üretim azlığından değil, tam aksine çokluğundan doğmaktadır.
Malthus, nüfus artışına örnek olarak Amerika'yı göstermiştir. Fakat bu artışın, doğumdan ziyade göçlerden meydana geldiğini görmek istememiştir.
Tarihin tetkiki de Malthus'u yalanlamıştır. Sözgelimi (M.S.) 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun bazı eyaletlerinde nüfus azalmıştı. Rostoutzeff'e göre: "Nüfus azalınca, imparatorluğun umumî mahsulü gittikçe düzenini kaybetti. Böylece kıtlık baş gösterdi, endüstri yıkılmaya başladı. Giderek hızlanan bu yıkılmayı artık hiçbir şey durduramadı."
Bugünkü Fransa'yı da örnek olarak gösterebiliriz. Biliyoruz ki 19. asırdan beri Fransa'nın nüfusu, diğer milletlere göre pek az artmıştır. Fransız uzmanlara göre nüfusun bu derece az çoğalması şu neticeleri doğurmuştur. "Millî zenginliğin artışı, nüfusu hızla çoğalan ülkelere göre daha az bir nispette olmuştur. Ücretler de daha az bir artma göstermiştir. Kısacası Fransa'da nüfusun artmaması, ekonomik gelişmeye engel olmuştur."
1800 yıllarında, yani Malthus'un bu konuları yazdığı sırada, dünya nüfusu 2 milyar olarak tahmin ediliyor. Aradan geçen 210 senede bu sayı 7 milyara yükselmiştir. Buna karşılık sanayi inkılabı sayesinde mamûl madde üretiminde muazzam bir artış olmuş, bu maddeler sanayileşmemiş ülkelerden gelen gıda maddeleri ve hammadde ile mübadele edilmiştir. Haraketliliği artırmak üzere her çeşit taşıma araçları geliştirilmiştir. Fazla nüfus, göç yoluyla yeni gelişen ülkelere aktarılmıştır. Şu halde Malthus'un dehşet verici tahminleri ya gecikmiş veya belirsiz bir zamana kalmıştır.
Gıda üretimi ise Malthus'un devrinden bu yana, -teorisinin aksine- muazzam miktarda artmıştır. Bu sahada otorite olanların bildirdiklerine göre; daha verimli metotlarla, boş arazinin sulanması ve işlenmesiyle, hayvanî gıdalar yerine nebatî gıdaların geçmesiyle, haşaratla daha iyi mücadele etmekle ve tekniğin ziraatta kullanılmasıyla, bu miktarın önemli ölçülerde artırılması da mümkündür. ABD ve Kanada'daki ihtiyaç fazlası olan tahıl üretimi bile, Malthus'un teorisini iflâs ettirmeye kâfidir.
Malthus kendi başına bırakıldıklarında, insan nüfusunun çok arttığını ileri sürmüştü. Ona göre nüfusları kontrol altına tutan başlıca etkenler; savaş, kıtlık ve hastalık gibi felaketlerdi. Dolayısıyla bunlar iyi ve olumluydu. Kısacası bu vahşi teoriye göre, bazı insanları yaşayabilmesi için diğerlerinin ölmesi gerekiyordu. Var olma, "sürekli savaş" anlamına geliyordu.
Nazilik hareketi ve Darwin, işte bu fikirlerden etkilenmişlerdi. Darwin Malthus'un fikirlerinden nasıl etkilendiğini şu şekilde ifade etmiştir:
"1838'de Malthus'un teorisini okudum. Tamam, buldum; canlıların ilerleme ve evrimleşme sebebimi buldum. Sebebi, kaynakların kıtlığından dolayı, canlılar bir mücadeleye girişir. Eşit seviyede iki canlı, bir kaynak üzerinde bir mücadeleye giriştiğinde, bu iki canlının bu kaynağa ulaşmasının şartı şudur:
"Canlılardan birisi, yeni bir karakter geliştirmeden rakibini alt etmesi mümkün olmadığı için, yeni bir karakter geliştirerek rakibini alt ederek hayat mücadelesi kapsamında yürüttüğü besinlere ulaşma ve elde etme mücadelesinde yeni bir karakter geliştirir ve bu şekilde rakibini alt ederek yiyecekleri elde eder. Canlı, elde ettiği bu yiyecekle, hem hayatını idame ettirir, hem de kazandığı karakteri verasetle bir sonraki nesle aktarır. Bu vesileyle evrimin dinamiği budur".
Zaten Darwin Kızılderilileri ve zencileri insanlaşma aşamasına gelmemiş maymunlar olarak görüyor ve onlara hayvan muamelesi yapılmasında bir sakınca görmüyordu. Evrim teorisine dayalı bir uygulamaya göre, 1962 yılına kadar hayvanat bahçelerine ek bir bölümde insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlar olarak bu insanlar sergileniyordu.
Malthus nüfusu kontrol etmek için sadece doğum kontrolü önermez. Nüfusun dengelenmesi için doğa kendi dengesini devreye sokar ve salgın hastalık, veba, kıtlık, savaş gibi olaylar kaçınılmaz olurdu.
Malthus ayrıca "yoksullara yardım" politikalarına da şiddetle karşı çıkar. Ona göre bu yardımlar yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine, tembelliği özendirip yoksulluğun yaygınlaşmasına yol açardı.
Görüldüğü gibi bunların hayatında "Vicdan ve merhamet"e yer yok! Bunların ruhanilerinde bile Allah korkusu, ahiret inancı yok!
Bireyleri acımasızlığa ve zalimliğe yönlendiren bu gerçek dışı iddiaların yaygınlaşmasıyla, 20. yüzyılda insanlık ağır bedeller ödeyecekti.
Malthus, tavsiye ettiği gibi geç evlendi. Ancak beş çocuğu oldu, bunlardan ikisi yaşadı. Hiç torunu olmadı. İnsanların üremesini sınırlandırmayı ileri süren Malthus'un beş çocuğunun olması, buna rağmen soyunun devam etmemesi kaderin ilginç bir tecellisidir.
Yaşadığı yıllarda teorisi büyük kabul gören ve profesörlüğe getirilen Malthus'un kehanetlerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Malthus'un üstünden pek uzun zaman geçmeden, Sanayi Devrimi'yle birlikte küresel gıda üretiminin tavan yaptığına şahit olduk. Nüfus patlamaları yaşanmış olsa da, nüfus her yirmi beş yılda bir iki katına çıkmış değil. Gıdaya erişimin artması, kitleleri ölümcül aşırı üremeye mahkûm etmek şöyle dursun, doğum oranlarındaki düşüşle başa baş gitmiştir. Küresel kuzeydeki pek çok ülke, doğum oranlarının yenileme düzeylerinin altında kalmasıyla ortaya çıkan, nüfusun yaşlanması sorunuyla karşı karşıya. İnsanlardan hâlâ açlık çekenler var ama sayılarının çokluğundan ya da yeterince gıda olmadığından değil, küresel endüstriyel tarımın üretim ve bölüşüm akışları, açlık ve yetersiz beslenmeye kayıtsız kaldığı için. Böylelikle her bakımdan temelsiz ve saçma olan ünlü nüfus teorisi de, tarih müzesinde yerini aldı.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
KAYNAKLAR
1- Filozoflar Ansiklopedisi. Cemil Sena. Remzi K.
2- En Etkin 100. Michael H. Hart. Sabah K.
3- Dünyayı Değiştiren Kitaplar. Robert B. Downs. Tur Y.
4- Sosyoloji Tarihi. Prof. Nurettin Şazi Kösemihal. Remzi K.