Alkol insanlara ve toplumlara sigaradan daha çok zarar verdiği halde ortaya çıkardığı sayısız problem nedense görülmez, görülmek istenmez. Sanki alkolsüz yapılamaz, alkol insanı rahatlatır, gevşetir gibi bir yanlış önyargı yaygındır. Alkolün hazmı kolaylaştırdığına, iştahı bastırdığına, endişe ve kaygıyı azalttığına ve 'ölçü kaçırılmazsa' kötü bir şey olmadığına dair yanlış bir önyargıya inanılmaktadır.
Hâlbuki alkol kullananların % 40'ı kötüye kullanmakta, % 15'i de bağımlıdır.
Dünya genelinde bir yıl içinde, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre uyuşturucudan 450.000 kişi hayatını kaybederken, alkol yaklaşık 3 milyon 300 bin kişinin ölümüne sebep olur (bu ölümlerin 300.000'i ABD'dedir).
Bir kadeh şarap içmek bile bedenimizin dengesini bozar. Karaciğer yağlanmasından siroza, çeşitli kanser türlerinden reflüye, iltihabi süreçlerden damar tıkanmalarına kadar pek çok rahatsızlığın ya sebebi veya kolaylaştırıcı faktörüdür.
Alkol tüketimi, bedenimizdeki her sürece, sisteme ve organa zarar verir. Ayrıca cinayet ve yaralamalara, intiharlara, iş ve ev kazalarına, trafik kazalarına, aile geçimsizliklerine ve boşanmalarına, aile içi şiddete, taciz ve tecavüz olaylarına sebep olmaktadır.
Bu yazımızda alkolün orta vadedeki zararlarından söz etmek istiyoruz. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
* Uykuyu böler: Alkol uykuyu kolaylaştırmaz, aksine derin uyumayı engelleyerek yüzeysel hale getirir. Böylelikle zihin ve bedenimizin dinlenmesini, toparlanmasını, yenilenmesini engeller. Uyku yoksunluğu da endişe artışı, sinirlilik ve iştah kaybı, hafızada zayıflama, yorgunluk ve gerginlik ortaya çıkar.
* Daha endişeli ve kaygılı yapar: Alkol önce bir rahatlık ve gevşeme verir, sonra endişe ve kaygıyı artırır. İşin garibi de endişe ve kaygı arttıkça gidermek için daha çok alkol tüketilir.
* Bedenden toksik (zehirleyici) maddelerin atılmasını engeller: Bizi sağlıklı tutmak için beş yüzden fazla görevi yerine getiren karaciğer, vücudumuzun en fazla çalışan organıdır. Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, ilaç olarak aldığımız her şeyin zararlı bileşimlerini karaciğerimiz temizler yani zehirlerden arındırır. Öte yandan alkol, sindirdiğimiz en zehirli maddelerden biri olduğu için karaciğerimiz ve böbreklerimiz detoks (arınma) sürecinde ona öncelik tanır. Böyle olunca temizlenmeyi bekleyen birçok toksin (atılması gereken zehirli madde), sistemde kalır.
Bu toksinler sistemde yeniden dolaşıma girer, bedenimizde yağ olarak depolanır. Merkezi sinir sistemi ve zihinsel işlevler etkilenir; endişe ve depresyon artar, yaşlanma hızlanır ve dejeneratif (yozlaştırıcı) hastalıkların oluşmasına katkıda bulunur.
* Kilo aldırır ve kilo vermeye engel olur: Biriken toksinler yağ hücreleri tarafından emilmesi yanında alkol yüksek oranda şeker ve kalori içerir. Aynı zamanda iştah uyarıcı olduğundan fazla yemeye de sebep olur. Bedensel süreçler üzerinde uyuşturucu etkisi yaptığından kişi doyduğunun farkına da varamaz. Alkol ayrıca kan şekerini ve insülin dengesini kötü yönde etkilediği için şeker ve karbonhidrat isteğini artırır.
* Yüzde kızarıklıklara ve kılcal damarlarda çatlamalara yol açar: Alkol vücudumuz için toksik, yabancı bir maddedir. Alkolün metabolize sürecinde ortaya çıkar.
*Beyin fonksiyonlarına zarar verir: Adeta bir balyoz gibi beyne darbeler vurur. Çünkü sadece beynin bir bölgesine değil tümüne zarar verir. Bellek, psikomotor fonksiyonlar, inhibisyonun kalkması, kişilik, duygusal değişkenlik gibi beynin tamamını uyuşturur, saldırır. Bir kadeh içkinin dahi beynimize zararı vardır.
* Kan şekeri dengesini alt üst eder: Alkol, kan dolaşımına karıştığında çabucak şekere dönüşür. Dolayısıyla çok hızlı bir biçimde ve geçici bir süreyle titremeye, kararsızlığa ve kaygıya sebep olur. İçki içerken glikoz seviyesindeki normalden daha büyük olan bu yükseliş, pankreasın kan şekeri seviyelerini onarmak amacıyla insülin pompalamasıyla sonuçlanır. Bu sefer kan şekeri düşer (hipoglisemi). Böylelikle adrenal bezde, mitokondrilerde yorgunluk, metabolizma sorunları ortaya çıkar. Kanser ve depresyon tetiklenir.
* Endokrin (hormon) sistemini bozar: Alkol kullanmak; metabolizma, cinsel dürtü, uyku döngüleri, enerji seviyeleri, adet görme döngüsü (menstruel siklüs) ve strese tepki gibi birçok bedensel fonksiyonu düzenlemekle görevli olan endokrin sisteminin işleyişini bozar. Bu da üç türlü mekanizmayla olur: (1) Uyku döngüsünü bozar (böylece endokrin sistemi doğrudan etkilenir) (2) östrojen seviyelerini yükseltir, testosteron seviyelerini düşürür (3) Stresle mücadeledeki savaş ya da kaç tepkisini yapay biçimde tetikler (böylece bir anlığına kortizol ve adrenalin salgılanır). Bu da endişe(kaygı), depresyon ve uykusuzluğun nedenlerinden biridir. Diğer bir deyişle alkol, bedenimizin düzgün şekilde çalışmasını sağlayan sisteme saldırmıştır. Sonuçta da yorgunluk, düşük cinsel dürtü, kötüleşen adet dönemleri, ruh halinde dengesizlikler, metabolizma işleyişinde zayıflama, adrenal yorgunluk ve sekteye uğramış uyku döngüleri birçok sorun yaşanır.
* Birçok kanserin ortaya çıkmasından sorumludur: Alkol kanserojendir (kanser yapar). Bazılarını sıralarsak:
- Göğüs kanseri
- Ağız, boğaz, özofagus (yemek borusu) kanseri
- Gırtlak kanseri
- Karaciğer
- Kolon ve rektum kanserleri önde gelir.
Aslında sindirim sisteminde alkolün temas ettiği her bölge tehlike altındadır. İlginç olan da kanser tehlikesinin sadece ağır içicileri değil az ve orta derecede içiciler için büyük tehlike oluşturmasıdır.
* Erken yaşlanmaya yol açar: Cilt kızarması ve şişkinlik gibi kişiyi daha yaşlı gösteren yan etkileri yanında deride kolajen ve elastikiyet kaybına da yol açar. Ayrıca önemli hasarlara ve bizi yaşlandıran oksitlenmeye karşı savaşan ve vücudun tamamına oksijen taşımaya yardım eden antioksidanları, besinleri, mineralleri tüketir. Yine yeni hücrelerin üretimi ve cilt konusunda hayati önem taşıyan iki antioksidanı yani çinko ve A vitamini de bitirir. Sonuç olarak alkol yaşlandırır, gençliği giderir ve yıpratır.
* Mikrobiyomu yok eder: Mide ve bağırsaklarımız, yiyecekleri sindirip besin maddelerini emmeye, bağışıklık sistemini düzenlemeye ve mutluluk seviyemizi belirlemeye yardım eden trilyonlarca bakterinin yuvasıdır. Sağlıklı bir sindirim sistemine sahip olmak için zengin ve çeşitli bakteri grubuna ihtiyaç vardır. Alkol tüketimi ise iyi ve faydalı bakterileri öldürerek kötü türlerin çoğalmasına izin verir. Bu da geçirgen bağırsak sendromu, bilinç bulanıklığı, can sıkıcı sindirim bozuklukları ve besin eksikliklerine sebep olacaktır. Giderek de mutsuzluk, bağışıklık sisteminin zayıflaması, kanser gibi her türlü rahatsızlıklara zemin hazırlanır.
Aslında alkolden bütün sistemlerimiz olumsuz etkilenir. Çünkü alkol toksik (zehirli) maddedir, vücudumuz onu olarak kabul eder.
Prof. Dr. Sefa Saygılı