Geçen hafta Bruksel'de tertip olunan NATO liderler toplantısında Amerikan Başkanı Trump'ın, Türkiye Başkanı Erdoğan için, Fransa Başkanı Macron'a,'I love him..'(Onu seviyorum..) dediği medyaya yansımıştı.
O NATO zirvesi, USA medyası tarafından hâlen de tartışılıyor.
Dün de, Trump'ın üye ülkelerin NATO harcamalarının artırılması konusunda liderlerle yaşadığı anlaşmazlık CBS News'te ele alınmış ve söz konusu zirvede yer alan diyaloglar üzerinde durulup, Trump'ın NATO toplantısında ittifak liderlerini haşladığı ve 'Erdoğan dışında kimse vazifesini iyi yapmıyor..' diye patladığı dünya medyasına yansımış.
Nitekim, Amerikan CBS televizyonundaki bir programda Ian Bremmer de, Trump'ın toplantıda liderlerden daha fazla harcama için taahhüt alamadığını , bunun üzerine, 'Erdoğan dışındaki hiç kimse işini düzgün yapmıyor.' dediğini aktarmış.
***
İlginç bir durum.
Trump, gerçekten de kendi istek ve hedeflerine uygun hareket ettiğini düşündüğünden mi, Erdoğan'ı övmüştür? Yoksa, başta, Türkiye'nin kendi hava savunmasının NATO'da önemsenmediğini görüp, S-400 füzeleri almak için Rusya'yla varılan anlaşmadan vazgeçilmesi yolunda Amerikan Yönetimi tarafından yapılan tehditvârî onca baskılara Erdoğan'ın aldırmayışı olmak üzere; Suriye'de de Türkiye'ye açık bir tehdit haline getirilecek şekilde YPG gibi -PKK uzantısı- terör örgütleriyle Amerika'nın işbirliği yapmasına Erdoğan Türkiyesi'nin açık bir rahatsızlık duyduğunu net olarak hissettirmesinin etkilerini gidermek için midir? Ya da, Erdoğan'ın daha sert kararlar alabileceği yolunda, Trump'a verilen raporlar üzerine mi, o böyle bir tavır sergilemiştir?
Ya da, bütün bunları hepsi birden mi etkili olmuştur, böyle değerlendirmede?
Çünkü, Türkiye hiçbir zaman, NATO bünyesi içindeyken, Erdoğan'lı yıllarında olduğu kadar aykırı tavır ve kararlar almamış, NATO'yla ve Amerikan emperyalizmiyle böylesine dikleşmemişti.
***
Evet, 2. Dünya Savaşı'nın sonunda Stalin Rusyası'nın Türkiye'yi açık tehditleri üzerine, Türkiye de çaresizce Amerikan tarafına yatmak zorunda kalmış; sonra da NATO ittifakı içinde yer almıştı. NATO dünyasının müşkülleri söz konusu olduğunda, Türkiye'nin sırtını sıvazlanıp, ona 'NATO jandarması' rolü veriliyordu. Ama, kendi savunması söz konusu olunca, NATO yan çiziyordu. Bu yüzdendir ki, tarih boyunca kendisine en büyük tehdit kaynağı oluşturan Rusya gibi bir güç odağından bile S-400 gibi en stratejik silahlar almaya yönelmişti Türkiye...
Amerika, şimdi, S-400 füzeleri gibi, NATO envanterinde bulunmayan silahların, Türkiye'nin elinde olmasından rahatsız olup, bu satın alma işleminin ibtal edilmesi için hâlâ da baskı yaparken; bir taraftan da, S-400'lerden daha üstün olduğunu iddia ettiği silah sistemlerini vermek için Türkiye'yi müzakere masasına çağırmaktadır.
***
İşte böyle bir zaman diliminde Trump'tan Erdoğan'a övgüler gelmektedir.
Hani, ilkokul sıralarında okuduğumuz bir masal vardı.
Bir karga, ağzında bir dilim peynir, bir ağaç dalında durmaktadır.
Tilki aşağıdan seslenir: 'Ey karga cenapları, Tüylerin ne kadar parlak öyle. Sesin de tüylerin gibiyse… Sen bu ormanların en güzelisin demektir.'
Karga bu övgülerden mest, güzel sesini göstermek için 'Gaaaak..' diye açınca ağzını , o peynir dilimi düşer.. Tilki kapar gider onu. Karganın ise, aptallığına yanmaktan başka çaresi kalmamıştır.
***
Şimdi Trump sergilediği en kaba-saba kurnazlıklarıyla, tam da o tilki konumundadır; ama Erdoğan da, -yarım asra yakın bir âşinalıkla iddia edebiliriz ki-, o karga konumunu hatırlatacak bir noktada değildir, olmamak zorundadır.