1. İnsanlık, şaşmazcasına tekörneğe göre tekboyutta biçimlenmektedir; o da, İngiliz ile onun devâmı olan Amerikan hayat uslubu ve insan ile dünyaya bakma tarzıdır. Bu, spordan —golf, kriket, ragbi, tenis, futbol, basketbol, voleybol, beyzbol, bilardo, bovling—, ıskambilden —poker, bezik, konken, briç—, eğlenceden —Hollywood sinema, Las Vegas kumar, Disney eğlence sanayileri, mesken tarzından —gökdelen-konutları (İng condominium), müstâkil ev (single house), bahçeli ev (country house)—, giyim-kuşam biçimine —düne değin çıplaklığı vahşî ilkellik, iffetsizlik, şehvet kışkırtıcılığı, ayıp telâkkî ederlerken, günümüzde giyinmeği, edep yerlerini örtmeği çağdışı ve gerilik addediyorlar!—, yeme içme usullerine —koka kolalı, hamburgerli, kızartılmış patatesli ayaküstü atıştırma (fastfood) ile alıp-götürülen-yiyecekler (takeaway)—, basın-yayıncılığa —gazetecilik yüzeyselliği, televizyon ile yaygın-bildirişme (INTERNET) uyuşturucuları iptilâsı—, gezginlik (tourism) yıkıcılığı ile aile bölücülüğüne —Kadıncılık (Feminism)—, beşerin beden varlığının mahreci olan cinsiyetin ayağa düşürülmesine —müstehcenlik—, sanatın, bayağılaştırılmasına —avam sanatı (pop art, pop music)—, iktisâdî ihtirâsa —ihtikâr, köşe-dönmecilik, 'her mahalleye dolar milyoneri'— ve nihâyet devlet idâresi tarzına —meclise dayalı halk idâresi (parliamentary democracy)— dek uzanan ve yaşamanın tüm köşe bucağının belirli bir toplum - kültür - iktisât - siyâset odağınca belirlenmesi hâli: 'Tekörnek-kültür'.
Bu tekörnek-kültür, bütün insanlığı kapsamına alıyor; o kadar ki, İngiliz-Yahudî —yânî, çağdaş— yaşama tarzı ile bakış açısına karşı çıkan ve "aşırılar", "yobazlar", "gericiler" şeklinde suçlanıp horlanan toplumun 'çizgidışı' kesimlerinin bile bu cihânşumûl olaydan ve onun câzibelerinden kendilerini kurtaramamaları dikkat çekicidir. Herkes gibi onlar dahî, arabayla, cep telefonu ve bilgisayarla 'oynama' marazının ve alışveriş çılgınlığının dışında kalmış gözükmüyorlar.
Çağdaş medeniyetin, bunca câzip gelmesi, basit ve kestirme bir ifâdeyle, beşerin 'hayvanî' kesimini hedef seçmesindendir: Bedene rahatsızlık ve acı verebilecek, tekmil hoş olmayan etkenlerin yok edilmesi; bazan çılgınlık derekelerine varabilen eğlenme, gezip tozma, ve hiçbir maddî ihtiyâçla uzaktan yakından ilgisi ilişiği bulunmayan giyim-kuşam ile doymak bilmez yeme içme türü sınırsız tüketim tutkularının karşılanması; üreme ile bağlanma, sâdıklık musîbetinden vâreste seleserpe sevişme —buna çiftleşme demek daha doğru olur— güdüsüne alabildiğine imkân tanınması... İnsanlığından git gide uzaklaştıran bu korkunç sürece hiçbir suretle 'kafayı takmama'sı için 'barışcıl'laştırılıp[1] gerçekliğin hakîkîsi yerine, sanalında yaşamağa hüküm giyen —demek ki doğada yaşamayan ve tabiatı, zâtı, özü kalmamış olan— beşer, merkezî ideoloji Hür Sermâyeciliğin başını çektiği Çağdaş medeniyet sahnesinin tek oyunculu oyunun tek oyuncusudur.
2. Yeryüzünün tümüne tamamına yönelik hâkimiyet tesîsini İngilterenin ardından veya yine onunla birlikte A.B.D.nin ele aldığını görüyoruz. Askerî cihetten ezici bir kuvvet gösterisine girişmiştir. Gerek çekirdeksel, gerek geleneksel silâhlar gerekse kara, hava ile deniz kuvvetleri bakımından rakîpsizdir. Askerinin eğitilmişliği ile etkinliği benzersizdir. Yeryüzünün bütün bellibaşlı denizleri ile okyanuslarında hatırı sayılır bir deniz birliği bulundurmakta, İngiliz-Yahudî çıkarlarına aykırı olduğu düşünülen her hareket yahut kalkışma daha tutuşma merhâlesindeyken söndürülmektedir.
A.B.D. askerî araştırmalarına 1999'da yaklaşık $31 milyar tahsîs olunmuştur. Bunun sonucunda, A.B.D. ordusu, diğerlerininkinin birkaç nesil ilerisinde bulunan silâhlarla donatılmıştır. 1,4 milyon askeriyle yeryüzünün herhangi bir köşesine sürâtle intikâli mümkündür.
Fezâdaki irikıyım 'göz'leriyle yeryüzünün dörtbir tarafını her ân tarassut altında tutabilmektedir.
Memleketlerin millî yahut mahalî haberleşme şebekeleri ve özellikle müttefik ülke istihbârât teşkilâtları aracılığıyla tüm bildirişmeler izlenir. 'Mimlenmiş' olanlarınkiler süreklice kayda geçirilir. 1947'de İngiltere ile A.B.D. arasında akdolunmuş UKUSA gizli antlaşması uyarınca, tutulan kayıtlar, Millî Güvenlik Teşkilâtı (National Security Agency/ NSA) tarafından denetlenen ECHELON adlı teşkilâtın İngiltere, A.B.D., Kanada, Avusturalya ile Yeni Zelanda gibi Anglo-Sakson ülkelerindeki merkezlerinde taranırlar. Şüphelenilen kişiler ile odakların bütün hâlleri, hareketleri gözetim altında tutulup değerlendirilirler. UKUSA antlaşması çerçevesinde yeryüzündeki bütün uzak-haberleşmeleri (Fr telecommunication) Hükümet Haberleşmeler Karargâhı (Government Communications Headquarters/ GCHQ) izler; bilgisayar, faks, teleks, televizyon, radar neviinden elektronik verileri izleyip derleme işiyse İşâretler İstihbârâtının (Signals Intelligence/ SIGINT) uhdesine düşer.[2]
Vaşington, bütün bu akla havsâlaya durgunluk veren istihbârât imkânlarını, yüz bin kişiyi aşkın kadrosu ve $26 milyarı geçen bütçesiyle sağlamaktadır: Merkezî İstihbârât Teşkilâtı (Central Intelligence Agency/ CIA), Millî Güvenlik Teşkilâtı (National Security Agency/ NSA), Millî Haberalma Dairesi (National Reconnaissance Office/ NRO), Savunma İstihbârât Teşkilâtı (Defence Intelligence Agency/ DIA). Bin türlü kisveye bürünmüş üstün yetenekli casusları dost ile düşmân saflarına karışmış hâlde etkinlik göstermektedir. Bu muazzam silâhlı kuvvetler ile istihbârât teşkilâtları, A.B.D. dış siyâsetinin, dünya çapındaki gözü, kulağı, eli ile koludurlar. Ne var ki, iş, bu kadarla da kalmaz. Birleşmiş Milletler Teşkilâtı (United Nations/ UN), Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilâtı (North Atlantic Treaty Organization/ NATO), Milletlerarası Kolluk Teşkilâtı (INTERPOL), En Gelişmiş Sekiz Sanayi Ülkesi Topluluğu/ G8, Milletlerarası Para Fonu (International Monetary Fund/ IMF), Dünya Bankası (World Bank), Milletlerarası Mâliye Kuruluşu (International Finance Corporation/ IFC), Milletlerarası Gelişme Birliği (International Development Association/ IDA), Dünya Ticâret Teşkilâtı (World Trade Organization/ WTO), İktisâdî Gelişme ve İşbirliği Teşkilâtı (Economic Development and Cooperation Organization/ Organisation de cooperation et developpement economique/ OECD), Dünya Besin Teşkilâtı (World Food Organization/ WFO), Dünya Sağlık Teşkilâtı (World Health Organization/ WHO), Milletlerarası Çalışma Teşkilâtı (International Labour Organization/ ILO), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ile Kültür Teşkilâtı (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization/ UNESCO), Milletlerarası Af Teşkilâtı (Amnesty International), Milletlerarası Adâlet Divânı (International Court of Justice) çeşidinden milletlerarası düzlemde etkinlik gösteren kurum, kuruluş ile teşkilâtlar aracılığıyla siyâsetten iktisâda, güvenlik meselelerinden tarıma, para ile ticâretten çevre sorunlarına dek insanlık ile dünyanın nabzını tutup bunları yönlendirir, yönetir.
A.B.D.nin 1999'da yurdiçi gayrısafî hâsılası, 8,683,4 milyar dolar tutarına erişmiştir. Dünya ticâretinin %83 Amerikan doları üzerinden yürümektedir. Nev York borsası, mâliye dünyasının basınçölçeri durumunda olup bir hıçkırığı tuttu mu, hani neredeyse yeryüzü sarsılır.
Bütün bu sayıp döktüklerimizin de ötesinde, A.B.D., bilim ile fen sahalarında kendi kendisiyle yarış hâlindedir. Nitekim son on yılda fizikte 26 üzerinden 19, tıpda 24 üzerinden 17, kimyadaysa 22 üzerinden 13 adet Nobel ödülünü toplamıştır. Bilimde, fen, bilgisayarcılık ile sanatlarda dünyanın kaymağını devşirmektedir. Her alanda dünyanın en bilgili ve yetenekli kadrolarına sâhiptir.[3]
A.B.D., dünyanın bir numaralı bilgisayar devidir (Fr cyberpuissance). Silicon vâdisi, Microsoft, IBM, Intel, Yahoo, Amazon, Google, America Online gibi, bilgisayar fenini ilgilendiren tekmil sanayiler, yaygın-bilişim şebeke şirketleri ile bilişim anayolları yine hep Amerikadandırlar.
Dünya Amerikaya bakarak giyiniyor[4], soyunuyor; reklam ile sinema sanayileri; yazılı ile görsel basın;[5] caddeler ile meydanlardaki yazılı, çizili, resimli ilânlar, alttan alta, üstten üste, doğrudan yahut dolaylı yoldan habire İngiliz-Yahudî taleplerini, zorlamaları ile dayatmalarını Amerikan nüshasıyla Stockholmden Singapura, Rio de Janeirodan Yokohamaya bütün bir insanlığa yumuşakca yedirmeğe çalışmaktadırlar. Yemezseniz, yememekte direnirseniz, ne olur? Zorla yedirilir. Avrupadışı tabaa-ülkelerin genelkurmayları bu görevi ifâya memurdurlar. Millîlik terânesini tutturmuş pek ender bulunur kimi iktidârlar, askerî darbeyle alaşağı edilirler. Bu da mı sökmedi?! O takdîrde bütün zenberekler içsavaş doğrultusunda kurulurlar.
3. Yeryüzünün ve insanlığın maddî, coğrafî, siyâsî, iktisâdî, fikrî ve sanat merkezi neresidir? Tek sözle: Londradır —1920'lerden beri onun yerini Nev York alır olmuştur. Her okumuş, yazmış, mürekkep yalamış yahut öyle geçinen kişi, dünyaya Londra 'pencere'sinden bakar. Saatimizi Londradan geçtiğine inanılan Greenwich boylamına göre ayarlarız. Londradan bakarak, sözgelişi, Tokyolu Tokyosunu 'Uzak Doğu' (Far East), Karaçili Karaçisini 'Orta Doğu' (Middle East), Beyrutlu da Beyrutunu 'Yakın Doğu' (Near East) olarak değerlendirir! Ya peki, Istanbullu? Onun dünyadaki yeri, konumu nedir? Kendisi ayakta kalamadı ki, dünyada yeri, konumu bulunsun. Dimâğının köklerine son seksen yılda kibrit suyu döküldüğünden, ondan bahsetmenin artık anlamı kalmamıştır.
4. Tarihte kemâle ermiş tek bir medeniyetten bahsolunabileceğini, bunun da Londra —bilâhare de Nev York— mihveri etrâfında dönen Yeniçağ Batı Avrupa —ve devâmı Kuzey Amerika— medeniyeti olduğu fikri, yaklaşık üç yüz yıldır insanlığa, özde dinyayma gâyesine yönelik öncelikle İngiliz ile Amerikan özel ve tabaa-ülkelerin mülkî ile askerî okulları ve bunların mezunları aracılığıyla ve daha önemlisi, akla durgunluk verecek incelik ve kurnazlıkla yürütülen reklam ve propaganda 'yaylım ateşi'yle, her vakit açıkca olmasa dahî, 'yedirilmeğ'e çalışılmış ve olağanüstü sonuçlar elde edilmiştir. Bahsi geçen medeniyete ve onunla irtibâtlı olan zihniyete karşı çıkmak düşüncesi bile bağışlanmaz bir günâhtır. Asılıp kesilmeseniz, zindanlarda çürütülmeseniz bile,[6] beter edilirsiniz: Gerici, çağdışı, Faşist suçlamalarıyla aforoz edilip tecrit olur, kendi köşenizde unutulmağa terkolunursunuz. Hapsedilmeksizin mahbûsluğa çarptırılırsınız. Diğer bir ifâdeyle, çağdaşlık düzmece kavramının arkasına gizlenmiş İngiliz-Yahudîliğin öngördüğü yaşama, bakma, görme, davranma, giyinip kuşanma, yiyip içme, gezip tozma, kazanma, geçinme, hak ile hukuk tarzlarına yahut bunlardan birine aykırı düşüyorsanız, varolmamaya hüküm giyersiniz. Buyruklar, alışılmış emir kipinde gelmezler. Kesîf bir reklam ile propaganda baraj ateşi şeklinde tecellî ederlerler. Bu kesîf baraj ateşiyle yumuşatılamayacak hasım cephe düşünülemez. Çözülmüş toplum dokuları, ters yüz edilmiş cinsiyetler, kitle iletişim şebekeleriyle yıkılmış insan - insan ilişkileri sonucunda cephelerin direnme güçleri zâten en düşük seviyelere indirilmiştir. Demekki bu saatten sonra piyâde hücumuna dahî ihtiyâç kalmamıştır. Top ateşleriyle karşı cepheler, artık rahatca düşürülebilirler. İşte nihâyet, insanlık ve onun dünyası, İngiliz-Yahudî imperyalist müsdebit medeniyetine dikensiz gül bahçesi kılınmıştır.
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Çağdaş Küresel Medeniyet – Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz Yahudi Medeniyeti – Anlamı, Gelişimi ve Konumu' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[1] 'Barışcıllaştırma' (Fr&İng pacification), 'afyonlama'nın (Fr&İng intoxication) edepli söylenişidir.
[2] Bkz: Jason Vest: "SIGHTINGS: US 'Echelon' Spy Network Monitoring Email - Fax - Cell Phones Worldwide", 1 - 8. syflr.
[3] Bkz: Ignacio Ramonet: "L'Amerique dans les Tetes/ Un Delicieux Despotisme, 5. s.
[4] Her yirmi dört saatte yüz on bin blue-jean satılıyor.
[5] Amerikan CNN ile MTV kanallarından her birini üç milyon hâne seyrediyor ve İngiliz BBC yayınları yine üç yüz milyon tarafından dinlenip izleniyor.
[6] Avrupanın dışında kalan tabaa-ülkelerde bunlar da başınıza gelebilir.