Arama

Prof. Dr. Teoman Duralı
Aralık 24, 2018
Dialektiğin olumlu ile olumsuz uygulanışları

1. Birleştirim/sentez ile çözümleme/analizi içeren tümevarış ile tümdengeliş, ayrıca da sorgulama mahrecinden çıkan bu 'anayollar'ın genel unvânı dialektiktir.

Felsefenin yöntemi dialektik, M.Ö. Beşinci yüzyıldan M.S. Yirminci yüzyıla kadarki tarihinde iki temel değişiklik yaşamıştır. Bunlardan birincisi, Eskiçağda başlayıp Ortaçağda devâm eden özellik. Burada dialektik, tartışma (Y dialegein) hüneridir. Verilmiş olan, ortada duran (Y thesis) maddî yahut fikrî bir unsurun doğruluk - yanlışlık değeri karşılıklı olarak[1] tartılır. Unsurun doğruluğunu, geçerliliğini öne süren cepheye karşı öteki taraf şüpheyle çıkar. Mücâdele iki taraf arasında sürer. Kanıtlamalarıyla mücâdeleden gâlip çıkan taraf öbürünü alt etmiş sayılıp bilgi makamına terfîi eder. Bilgi, birleştirimdir.

2. Bu yöntemin pekâlâ kötüye kullanılabilineceğine işâret eden Kant, felsefe tartışmasının, bu yüzden çatışkı dediği açmazlara düşebileceği uyarısında bulunur.[2] Aristoteles felsefe çizgisinin son ana durağı biçiminde görebileceğimiz Kant, dialektiğin doğurabileceği tehlikeler karşısında selefi gibi kaygılanmıştır. Nitekim Kantınkileri andırır gerekcelerle Aristoteles'in de indinde dialektik, sanık sandalyasına oturtulmuştur. Aristoteles'in dilinde 'safsata' (Y sofisma); Kantınkindeyse, 'çatışkı' (Y^Alm Antinomie) tehlikesine rağmen, bütün öbür filosoflar gibi, ikisi de, akılyürütmeleri ile kanıtlamalarında dialektik yöntemi kullanmaktan geri durmamışlardır.

3. Önünde sonunda dialektik yönteme başvurmadan felsefe kanıtlaması olamaz. Bu hakîkati dikkate alan Georg Wilhelm Friedrich Hegel, kendi felsefe sisteminde dialektiğe itibârını iâde etmiştir. Hegel, adı anılan yöntemi ayrıntılarıyla yeniden gözler önüne sermiştir. Felsefî düşünce düzeni, buna göre, sav - karşısav - birleştirim üçlüsü hâlinde yürür. Öncekilerin sandıklarının tersine, Hegel'e kalırsa, sav ile karşısav, kıyasıya bir kırışma, çatışma sürecinde karşı karşıya gelmez. Bunlar, birbirlerini denetler, tartarlar. İkisinin, birbirine omuz vermesinden yeni bir değer olan birleştirim ortaya çıkar. Sonuçta sav ile karşısavdan biri kesinkes doğruyken, ötekisi yanlış addolunmaz. İkisi de yeni bir doğru değerin belirmesi sürecinde merhâledir. Birleştirim/sentezse, kendine vucut veren sav ile karşısavı barındırmak sûretiyle iki karşı yakaya, uca aşkındır. 'Birleştirim'in bu tarzını Hegel, Aufhebung[3] deyimiyle tavsîf etmiştir.

Birleştirime götürmeyen sav ile karşısav gündemden düşerler. O hâlde bunlardan birinin kesinlikle doğru, öbürüsününse yanlış olması diye bir şey yoktur. Birleştirimin kendine vucut veren sav ile karşısavı bağrında eriterek onları aşmasına, yanî Hegel'in Aufhebung dediğine, Xavier Zubiri de superacion demiştir. Birleştirimin, sav ile karşısavı bağrında eriterek aşması (Isp superacion) yoluyla Kant'ın işâret ettiği 'çatışkı' tehlikesi de bertaraf olunur (Isp superado). Sonuçta Zubiri'ye göre, Hegel, dialektiğin metafiziğini Eflâtun'dan yola çıkarak inşâa etmiştir.

4. Varlığı Eflâtun, varolanların 'toplam'ı şeklinde görmemiştir. Varlık, mutlak bütünlüktür. O, ancak zıddı olan 'varlık-olmama'nın (Y me on), demekki hiçliğin tefekkürüyle anlamlandırılabilinir. Varlık, 'olma'dır, 'bulunma'dır. 'Olma'nın olmasıçin 'olmadığ'ını da düşünmek zorunludur. 'Olmanın olduğu'nu düşünmek olumluluk; 'olmanın olmadığı'nı tasarlamak ise, olumsuzluktur. Varlık, olumluluk; hiçlikse, olumsuzluktur.

İşte 'varlığ'ı 'hiçliğ'e karşı düşünebiliyoruz. Buna da Hegel, "olumsuzluğun müdhiş kudreti"[4] demiştir. Eflâtun1 u izleyerek Hegel de, temel karşıtlık olarak varlık ile hiçliği almıştır. İki temel asli unsuru, yani 'değer' ile 'değer-olmama'yı bağrında eriterek aşan, sonuçta 'her şeyi kapsayan değer', 'hakikat'tir.[5]

5. Varlık için söylediğimiz hakikat hususunda da varittir: Mutlak bütünlük. Demekki o, parçaların toplamı değildir. Birleştirimli/sentetik olmayıp mutlak birleştirim/sentezdir. Varolanlar, varlığın, hakikatın azâları, parçaları olmayıp vecheleri, vasıflarıdır.

Hakikatin tezâhürünü düşünmekte[6] olduğum kadar, dışımda da algılıyorum. Zâten algılama, Hegel'in belirlemesiyle, hakikatin süreçli tezâhürlerini[7] kavrayarak düşünmek;[8] başka bir deyişle, tezâhürleri uygun düştükleri kavramlarla düşünmektir. Kavrayarak düşünmeğe uygun cereyân eden tezâhürleri kavrayarak düşünmek, dialektik yapmaktır (Y dialegein).

Dialektiğin, metafizik esâsını Eflâtunda bulan Hegel, varolanlar dünyasındaki yol alma tarzını da Aristoteles'te tesbit etmiştir.[9] Her varolan-değer (Y to on), varolup serpilerek (he energeia) niçin-varolduğunu gösterir (to telos). Bu, 'varolan-değer'in 'gâye'sidir. Varolan-değer, kendi-başına-varolma- değeri- kazanmadan-önceki durumda kuvve (Y dünamis) konumundadır. Bu, 'mebde'dir (Y arkhe). Kendi-başına-varolma-değerini-kazandıkca, demekki oluş hâlindeyken, varolan-değerin oluşmasını tehdid eden, çelmeleyen değerler ortaya çıkar. Kendi-başına-varolma-değerini-kazanan ile ona karşı çıkanlar arasındaki mücâdele, çekişme merhâlesi 'fiil'dir (Y energeia). Kendi-başına- varolma-değerini-kazanma-sürecinde-olan, 'sav'dır. Ona 'karşı-çıkan-değer/ ler', 'karşı-savdır'. Kendisine-karşı-çıkan-değer/lerle birlikte kendi-başına- varolma-değerini-kazanmakta-olan, 'bütünlüğ'e ulaşır: Birleştirim/sentez.

İmdi, 'düşünen öznelliğim'de, demekki 'transsendental öznelliğim'de dialektik düşünülen öznelliğim —'tefekkür' — kadar, 'düşünülen nesnelliğ'i de 'teemmül' — 'kavrayarak yaşarım'. Düşünen öznelliğimde düşünülen öznelliğimi 'yakalamam', 'benim'de 'özbilincim'in oluşmasını sağlar. Düşünen öznelliğimde düşünülen nesnelliği 'kavramam' keyfiyetiyse 'bilinc'i berâberinde getirir.

Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Sorun Nedir' isimli kitabından alıntılanmıştır.


[1] Bu da Türkcede ' ~ş~' ortacında ifâdesini bulur.

[2] Yasalar arasında çatışma durumu demek olan Yunanca he antinomia, Almancada Antinomie yahut Widerstreit şekliyle Kant felsefesinin en önemli terimleri arasında yerini alır. OsmT tenâkuz, tezâd-ı kânûnî; Ar tenâkuz fî'l-kânûnîn, te'âriz; F şenâze'a ahkâm.

[3] Aufhebung ismine vucut veren aufheben mastarı, Hegel felsefe sistemi bağlamında şu anlamları taşır: Yükseltmek, aşağıdan yukarı çıkarmak, kaldırmak, taşımak (L elevare); keşfetmek, açık kılmak, örtüyü çekmek, peçeyi indirmek (L detegere); ilgâ etmek, iptâl etmek, ortadan kaldırmak (L tollere), saklamak, muhâfaza etmek, muhâfaza altına almak (L conservare)

[4] "die ungeheurige Macht des Negativen"

[5] Y aletheia; L veritas; Alm Wahrheit

[6] Y to dianoein; L meditari; Alm das Überlegen

[7] Alm der Verlauf der Erscheinungen.

[8] Alm das begreifende Denken.

[9] Bkz: Xavier Zubiri: "Los Problemas Fundamentales de la Metafisica...", 281. - 291.syflr.

Prof. Dr. Ş. Teoman Duralı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN