Hat san'atı'nın büyük isimleri - 53
Aslen Buhâralıdır. Seyyid Abdullah-ı Buhârî adıyla da tanınır. İsfahan'da Mîr İmâd'dan nesta'lîk hattını meşk etdikden sonra İstanbul'a geldi. Mevlevîliğe intisab ederek Yenikapı Mevlevihânesi'ne kapılandı. Hocasını ziyaret etmek üzere İsfahan'a döndüğünde, Mîr İmâd'ın bir süre önce şehid edildiğini (ö.1618) öğrendi ve Derviş Abdi için vasiyet etdiği bir yazı altlığını âilesi kendisine verdi. O da, fazlaca kaba duran altlığı eliyle yoklayınca kâğıd aralarına hocasının on aded nesta'lîk kıt'asını yerleşdirdiğini gördü. Hattat Necmeddin Okyay, Derviş Abdi'nin İstanbul'a getirdiği ve "altlık kıt'aları" adı verilen bu parçalara o devirde ayrı bir değer verildiği rivayetini duyduğunu söylerdi. Ancak, bunların hangileri olduğu bilinmemekdedir.
Derviş Abdi İstanbul'a döndükden sonra Diyarbekirli Şerîfî'nin on yılda çevirip Memlûk Sultanı Kansu Gavri'ye sunduğu Firdevsî'nin manzum Şehnâme tercümesini Sadrâzam Damad Hâfız Ahmed Paşa (Tuhfe'ye göre Tabanıyassı Mehmed Paşa) için hurde ta'lîk ile yazmağa başladı (Resim 1, 2, 3). 1621'de bitirdiği, masrafları 18 kese akçeyi bulan bu muazzam eser için 1000 akçe aldı. Hacca gitmek ve Medine'ye yerleşmek isteyince kendisine gündelik 40 akçe Pâdişah ihsânı ve rahat yolculuk etmesini sağlamak amacıyla yetkili kişilere hıtâben yazılmış mektublar verilerek yolcu edildi. Hayatının sonuna kadar Medine'de yaşayan Derviş Abdi 1647'de vefat ederek Cennetü'l-Bakî' kabristanına defnolundu. Kaynaklarda Nakşibendiyye tarikatına da mensub olduğu kaydedilen Derviş Abdî, Kasımpaşa Mevlevihânesi'nin kurucusu Mevlevî Abdi Dede ile karışdırılmamalıdır.
Derviş Abdi, Türkler'ce ta'lîk olarak adlandırılan nesta'lîk hattının Mîr İmâd üslûbuyla Osmanlılar'a intikal zincirinde birinci halkayı teşkil eder. Bu üslûb, talebesinden Tophâneli Mahmud Nuri'den (ö.1669) Yesârî Mehmed Efendi'ye (ö.1798) kadar nesilden nesile sürüp gitmişdir. Derviş Abdi'nin tesbit edilen diğer talebesi şunlardır: İbrahim Cevrî (ö.1654), Ahmed Tıflî (ö.1660), Şeyhulislâm Sun'îzâde Seyyid Mehmed Emin (ö.1665), Şeyhulislâm Tulumcuzâde Abdurrahman (ö.1670), Şeyh Sun'ullah (ö.1684), Kādıasker Beyâzîzâde Ahmed (ö.1687).
Derviş Abdi'nin en hacimli eseri olan ve yukarda bahsi geçen Şehnâme nüshası, bilinmeyen bir târihde Enderûn-ı Hümâyûn'dan çıkarılmış, 1873 – 1874'de vassâle tarzında esaslı bir tâmir görmüş, kaybolan yirmi dokuz varak ve on beş minyatürü tamamlanıp yeniden cildlenmişdir. Kabının içindeki Sultan II. Abdülhamîd tuğralarından Yıldız Sarayı Kütübhânesi'ne intikāl etdiği anlaşılan eser, daha sonra her nasılsa Tevfık Fikret'in (1867 – 1915) kütübhânesine geçmiş. Onun, ilerleyen yıllarda Amerika'ya yerleşen âilesi tarafından, HazÎran 1929'da New York Public Library'ye satılmışdır. Bugün adı geçen kütübhânede bulunan, 47 x 33 cm. eb'âdında 591 varak tutarındaki bu şâheser, Türk hat san'atının yanı sıra 124 aded minyatürüyle - sonradan yapılan on beşi hariç - Türk minyatür san'atının da mükemmel örneklerindendir.
Resim 1: Derviş Abdi'nin hurde ta'lîk hattı ile yazdığı Türkçe Şehnâme nüshasının serlevhası.
Resim 2: Aynı kitabın minyatürlü bir ara sahîfesi.
Resim 3: Aynı eserin minyatürlü başka bir ara sahîfesi.
Prof. Uğur Derman