Devletlerin güvenliklerini sağlamak için yeni yöntem ve işbirliği arayışlarının hız kazandığı bir döneme girdik. Gün geçmiyor ki en üst düzeyde açıklamalar ya da görüşmeler yaşanmıyor olsun.
Aynı günde Türkiye, Avrupa ya da Asya ülkelerinden yeni açıklamalar, anlaşma haberleri ya da tehditler duyabiliyoruz.
Dün Trump Kuzey Kore ile ilgili yeni açıklamalarda bulundu ve Güney Kore ile her yıl yapılan askeri tatbikatların bu yıl düzenlenmeyeceğini duyurdu. Bugün Fransa Cumhurbaşkanı Macron "ABD'ye sırtımızı yaslayamayız, yeni güvenlik konsepti üzerinde çalışıyoruz" açıklaması yaptı. Aynı saatlerde ABD Savunma Bakanlığından bir yetkilinin "S-400'leri alırsa Hindistan'a yaptırım uygularız" açıklaması düştü medyaya.
Bu son açıklama Türkiye-ABD ilişkilerindeki önemli bir ihtilaf konusu olduğu için ayrıca önemli.
Türkiye Rusya'dan S-400 savunma sisteminin alımı için görüşmelere başladığı günden itibaren gerek ABD gerekse NATO'dan çelişkili açıklamalar geldi. En son Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Türkiye'yi kastederek "hiçbir müttefikimizin S-400 alımını tasvip etmiyoruz" demişti.
ABD'nin bu tavrı zaten herkesin malumuydu. Türkiye'nin NATO üyeliğini de gerekçe olarak gösteriyorlardı. Şimdi ise NATO ile ilgisi olmayan Hindistan'a da yaptırım tehdidinde bulunuyor ABD.
Bu durum meselenin NATO üyeliği olmadığını açıkça gösteriyor.
Peki S-400'ler, ABD'nin müttefiklerine karşı bu kadar kaba bir dil kullanmasını gerektirecek kadar önemli mi, öyleyse neden?
Evet önemli. Çünkü ABD hala dünyanın en büyük savunma sanayi ve askeri teknoloji ihracatçısı konumunda bir ülke. Fakat son yıllarda Rusya atağa geçmiş durumda. 2017 yılında silah pazarında %15'lik bir büyüme kaydetti. Ve daha önemlisi bir çok ülke S-400 savunma sistemini almak için Rusya ile müzakere yürütmeye devam ediyor.
Türkiye'den sonra Suudi Arabistan da bu sistemlere talip olmuştu. İki ülke arasındaki müzakereler hala devam ediyor. Hindistan'ın da bu zincire katılması, trendin Rusya lehine devam ettiğinin önemli bir göstergesi.
Bütün bunlar iki açıdan çok önemli göstergeler: Birincisi savunma sanayi ihracatında Rusya'nın ABD aleyhine gittikçe daha fazla genişlemesi. İkincisi ve daha önemlisi ise birçok ülkenin ABD'nin güvenlik şemsiyesine olan güvenlerini yitirmeye başlaması.
Türkiye başta olmak üzere ABD müttefikliği ile anılan birçok ülke kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğunu hissediyor. Bu da yeni alternatif arayışlarının devreye girmesi anlamına geliyor.
Dünya hiçbir zaman güvenli bir yer değildi ve ABD bu güvensizlik üzerinden hakim olduğu bir düzen kurmayı başardı. Bunun çok ekmeğini yedi.
Bu dönemde dünya daha da güvensiz. Ancak bu dönemin ayırt edici vasfı ABD'ye alternatiflerin çoğalıyor olmasıdır. Ne Çin ne de Rusya tek başına ABD'ye karşı bir kutup oluşturabilecek bir güce sahip değil. Bir araya gelip bir karşı kutup oluşturmaları da kısa sürede olası değil.
Fakat üçüncü aktörler yeni arayışlara girdiğinde mikro konularda bu güçleri bir alternatif olarak görme eğilimi gösteriyorlar.
S-400'ler bunun küçük ama açık bir örneği.