Eğitim kalesi kuşatma altında
Biliyoruz, görüyoruz ve hep söylüyoruz ki; Türkiye, "çok cephe"li ve "çok düşman"lı bir kültür ve medeniyet "savaş"ının içinde. Kesintisiz saldırıların ve saldırganların tamamı; gönül coğrafyamızın "çekirdek ülke"sini ezip "tohum" olma, "embriyon" olma özelliğini kaybettirmenin peşinde.
Çünkü, tohum sağlam olursa ve kalırsa; toprağa düştüğünde yeşerir. İklim şartları müsait hale gelirse, "bire yediyüz" bile verebilir.
Şüphesiz, bu savaşın en önemli mevzilerinden biri "eğitim kalesi". Hayatın ana unsuru olan insanı oluşturma, geliştirme, yetiştirme, yerleştirme silsilesi.
Onun için, burada daha fazla "tezgah" ve "tuzak" var. İçeride ve dışarıda, "şer ittifakı"na dahil olan kişiler, kurumlar, ülkeler, toplumlar; bu cepheye daha fazla "yığınak" yaparak, kelimenin tam anlamıyla "kuşatma" altına almaya çalışıyorlar.
Üstelik bu "biz"e rağmen ve hatta "bizimkiler" ile birlikte yapılıyor. Toplum ağacını zamanla kurutup, oduna yahut keresteye dönüştürmek için; dallarına ve köklerine bir yandan "kurtçuk"lar bırakılıyor, öte yandan "çentik"ler atılıyor.
Sayılamayacak kadar örnek ve öykü var ama biz sadece birkaç tanesini hatırlayalım ve hatırlatalım. Bu "doku örnekleri" üzerinden değerlendirmeler yapıp, tesbitlerimizi ve teşhislerimizi bir sonuca bağlayalım.
ZİNCİRİN HALKALARI
Bilindiği gibi en uzun "zincir"ler bile, aslında birer "halka"dan oluşurlar. Halkalar birbirine geçirildiğinde yahut "pim"lerle tutturulup bir bütünün parçaları haline getirildiğinde, zincirlere dönüşürler.
Sürecin içinde kimileri halka, kimileri pim görevi yapar. Kimileri de zincirin uçlarından tutup, sağlam "kazık"lara bağlar.
Böylece, giderek genişleyen "kuşatma ağları" yahut alanları oluşur. Bu ağların ya da alanların içinde, "asker"ler ve dahi "komutan"lar daha rahat çalışır.
Eskiden beri, "yabancı misyon okulları" ve yerli uzantıları; sütün kaymağı düzeyindeki çocuklarımızı ve gençlerimizi alıyor. Onları yabancı kültürlerin ve medeniyetlerin hayranı haline getirerek, en güçlü beyinlerimizi çalıyor.
Bir sürü iyi icraata imza atılan dönemlerde bile, yerli ve milli değerleri destekleyecek "müfredat"lar yapılamadı. İnsan ve toplum modelinin çerçevesini çizecek, tarifini ve tanımını yapacak "eğitim felsefesi"ne bir türlü el atılamadı.
Yüzümüzü, bizi batırmak için birleşik organizasyonlar yapan "Batı"ya dönmeye devam ettik. Din dili Arapça'yı gölgede bırakırken; İngilizce ile birlikte artık kimsenin itibar etmediği Almanca'nın ve Fransızca'nın müfredatlarını bilmem kaçıncı kez elden geçirip yenilettik.
İnsanımızın cinsiyetini ve cibilliyetini bozarak ne idüğü belirsiz "mahluk"lar haline getirmeyi hedefleyen bir proje; "Eğitimde Cinsiyet Eşitliği" adı altında okullarımızda uygulandı. Ayrıca, "İstanbul Sözleşmesi" diye bilinen ifsad belgesine imza atılarak; aile üzerinden toplumu tarumar etmeye hazırlanan çevrelere hukuki zemin hazırlandı.
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü; eğitimle alakası olmayan bir "proje kadın"a, resmi ve özel okullarda "Yoga" anlatması için onay verdi. Kamuoyundan gelen aşırı tepkiler üzerine, "Hinduizm"in öğretisi bir başka bahara ertelendi.
Bakanlığın "2023 Eğitim Vizyonu"; Türk-İslam Medeniyeti'nin değil, Batı-Hıristiyan Medeniyeti'nin temel değerlerini ihya etmeye and içmiş "TED" kadrolarının ve kurumlarının mutfağında hazırlandı. Öngörülere uygun icraat yapılabilmesi için, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'na aynı tezgahta dokunmuş birisi atandı.
Kısa bir süre önce, "Rotary Okulda" projesiyle mason localarının yeni bir hamle yaptıklarını öğrendik. Altıncı sınıf Sosyal Bilgiler ders kitabına "Uygur Alfabesi" diye "İsrail (İbrani) Alfabesi" görselinin konduğunu farkedip; hayretten dilimizi yutacak hale geldik.
Aydın'ın Kuşadası ilçesinde, Anadolu Lisesi'nin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine sosyal medya hesapları üzerinden "misyoner"lik yapan "Hıristiyan" bir öğretmenin girdiği anlaşıldı. PKK'nın siyaset kisvesine bürünmüş uzantısı HDP tarafından; mevcut mevzuata göre Türkiye'de görev yapan öğretmenlerin "Müslüman" olma zorunluluğunun bulunmadığı tesbiti, TBMM kürsüsüne kadar taşındı.
Ülkemizde ve toplumumuzda "İmam Hatip, İlahiyat, Din Dersi" deyince doğal olarak akıllara "İslam" geliyor. Ancak, oluşturulan mevzuat ve müfredat altyapısına göre; başka dinlerin yahut dinsizlik dinin mensupları da bu okullarda öğrenci, öğretmen, öğretim üyesi olabiliyor.
BAKANLIK OLMASA
D. Mehmet Doğan; bu duruma dikkat çeken bir yazı kaleme almış. Hal ve gidişi değerlendirip belirli sonuçlar çıkararak ve bir zamanların Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin "Mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdik" sözüne atıfta bulunarak; "Bakanlık olmasa eğitimi yoluna koymak mümkün olabilir" kanaatine varmış.
Aslında, ilgililere ve yetkililere bir temel sorunun sorulması ve cevabının alınması gerekir. Genelde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, özelde Milli Eğitim Bakanlığı'nın kadroları ve kurumları; din konusunda, yüzde doksan sekizi kendisini "Müslüman" olarak tanımlayan "millet" ile toplamda yüzde ikiyi bile bulmayan "diğer"leri arasında eşit mesafede midir?
Eğer öyle ise; "kuşatma"nın adım adım ilerleyerek "işgal"e doğru gittiğini ilan edip, "seferberlik" vaziyeti almalıyız. Tüm gücümüzü ve imkanımızı kullanarak, "kuşatma zinciri"nin her bir halkasını kırmalıyız.
Anlaşılan o ki; bizim komutanlarımız yüksek tepelerde savaşın güçlü rüzgarları ve fırtınaları ile boğuşurken, onların askerleri kuytu köşelerde altımızı oyuyorlar. Bakkallarımızdan, marketlerimizden aldıkları yahut çaldıkları malzemelerle "patlayıcı" imal edip; geçtiğimiz ve geçeceğimiz yollara koyuyorlar.
Madem ki çok cepheli ve çok düşmanlı bir kültür ve medeniyet savaşının içindeyiz; gaflet uykusundan "uyanma" zamanıdır. Aşk ile ve şevk ile "sorumluluk silahı"nı kuşanıp; elimizle, dilimizle, kalbimizle karşı koymak için "davranma" zamanıdır.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye’nin zemin etüdü (08.11.2019)
- Eğitimde “el yordamı”ndan “e-yordamı”na (03.11.2019)
- “Rotary Okulda” ise millet nerede? (01.11.2019)
- Münazara, müzakere, mücadele eğitimi (28.10.2019)
- Küresel insan avcıları (21.10.2019)
- Azra Kohen’in iki yüzü (15.10.2019)
- Tarafımız belli olsun (12.10.2019)
- “Ev” mi, “aile” mi? (07.10.2019)