Kavli ve fiili dua
Dünya hayatının bir "külli irade", bir de "cüz'i irade" ile ilgili olan yanları, yönleri var. Allah'ın verdiği güç, imkân, kabiliyet, kapasite, yetki, sorumluluk sınırları içinde; kullar kendi tercihlerine göre iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış bir hayat yaşıyorlar.
Bu bağlamda, duaların "kabul makamı"; âlemlerin ve içindekilerin rabbi olan Allah'tır. Ancak, ibadetlerin ifa edilmesi konusunda; kulların da uymaları gereken bazı şartlar, icaplar vardır.
Onun içindir ki; ilim ve irfan sahipleri, "kader gayrete âşıktır" derler. Tevhit inancının dört temel direğini oluşturan ilmin, imanın, amelin, tavrın; hem "kavli", hem de "fiili" olması gerektiğini söylerler.
İnsanlar ve toplumlar arası ilişkilerde; bir şeye biz ne kadar inanıyorsak, muhataplarımızı da ancak o kadar inandırabiliriz. Dilden çıkanın sadece kulağa, yürekten çıkanın aynı zamanda yüreğe ulaştığını açıkça görebiliriz.
Benzeri bir durum; külli irade ile cüz'i irade arasındaki ilişkiler için de geçerlidir. Kul ne kadar inanır ve güvenir, samimi ve sadık olursa; Allah da o nispette rahmetiyle ve merhametiyle muamele edip, cömertçe karşılık verir.
YAYGIN AFETLER, FELAKETLER
Havanın, suyun, toprağın, güneşin kimyasını bozacak şeyler yaptık; iklimler değişti. Olağan halleriyle lütuf ve ikram olan nimetler; olağan dışı halleriyle felakete dönüştü.
Böyle devam ederse; "küresel ısınma" giderek artacak. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar daha çok yanıp kavrulacak.
Havanın, suyun, toprağın kirlenmesi; "zehirlenme" düzeyine ulaştı. Gıdadan ilaca, temizlikten kozmetiğe, giyimden mobilyaya kadar; yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her şeye zararlı kimyasallar bulaştı.
Hayatın hızını artıran, kullanımını kolaylaştıran teknolojik aletler; aynı zamanda, sağlığımızı tehdit eden "radyasyon" yağmurlarını yayıyor. Gaflet yahut ihanet sonucu ortaya çıkan "orman yangınları"; yeşil alanların ağaçlarına, otlarına, çiçeklerine, böceklerine, hayvanlarına kıyıyor.
Bir yandan "kuraklık" yüzünden içme, temizlik, sulama suyu sıkıntısı çekerken; öte yandan, "sel" ve "heyelan" felaketleri ile muhatap oluyoruz. Depremler yurdumuzu, yuvamızı sallıyor; malımızla, canımızla "enkaz" altında kalıyoruz.
2020 yılının ilk çeyreğinden bu yana; ülkeler ve toplumlar, "virüs" salgını ile boğuşuyor. Diğer mağduriyetlere ilave olarak; ciddi düzeyde can kaybı yaşıyor.
Saydığımız ve sayamadığımız tüm afetlerden, felaketlerden korunmak için; kavli ve fiili dualara ihtiyacımız var. Çocuklarımız ve torunlarımız; kendilerine, "daha iyi bir dünya" bırakmamızı bekliyorlar.
DUALARIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye genelinde "yağmur duası" yapıldı. Cuma namazından sonra, topluca el açılıp Allah'a yakarıldı.
Çeşitli mecralarda ve mahfillerde, alaya alanlar oldu. Duanın gereğini bilen, gücüne inanan bazı kimseler nezdinde ise; bu vesileyle, ilave hatırlatmalarda bulunuldu.
Bir kavle göre; "dua" etmeden önce, "tövbe" etmek gerekir. Çünkü; günahlarımız, dualarımızın kabulüne engel olabilir.
Ayrıca, üzerimizde kul hakkı varsa; hak sahibini bulup, "helalleşme" yoluna gitmeliyiz. Aklen, ruhen, bedenen temizlenip; Yaradan'ın lütfuna ve ikramına mazhar olmayı, mümkün mertebe hak etmeliyiz.
Bir başka kavle göre; gereken her türlü "tedbir" alındıktan sonra, "takdir" için Allah'a yalvarılmalıdır. Diliyle, "kavlen" dua edip istekte bulunan kimseler; haliyle, "fiilen" hedefe yönelmiş olmalıdır.
Çünkü; hücre-organ-organizma bütününden oluşan vücut atı, istek ve irade süvarisinin baktığı yöne doğru koşar. Âlimler, buna; "duanın peşin karşılığı" diyorlar.
Kendi ellerimizle yakıp yıkarak yaşanmaz hale getirdiğimiz yeryüzünün, yaratıcısı tarafından yeniden imar ve inşa edilmesini talep etmek; beşeri ölçülere göre bile, âdil değildir. Önce bizim, yaratılış amacına uygun olarak, özenli kullanma hassasiyeti göstermemiz gerekir.
Ancak, hepimiz emanetçiyiz; mülkün ve saltanatın gerçek sahibi ile pazarlık edemeyiz. Kimin duasını, ne zaman, nerede ve nasıl kabul ya da ret edeceğini; aciz ve günahkâr halimizle biz belirleyemeyiz.
İsteriz ki; cümle hayır dualar kabul olsun. İyilik ve güzellik galip gelsin; milletimiz de, ümmetimiz de, insanlık âlemi de her bakımdan huzur ve sükûn bulsun.
"Hacet kapısı" her zaman açıktır ve bu kapıdan geçmek iyidir ama keşke, "dua etme" safhasının birkaç adım ötesine gidebilsek. Akli, ruhi, bedeni bütünlük içinde; hayatımızın tamamını, "kavli ve fiili dua" haline getirebilsek.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yeni bir dil devrimine ihtiyaç var (14.12.2020)
- Virüs aşılarının açmazları (10.12.2020)
- Siyaset bizi nereye savurdu? (07.12.2020)
- Yeni dünya düzeninde Türkiye (02.12.2020)
- Filistin dostu Yahudiler ve Hristiyanlar (29.11.2020)
- Eğitim bakanları, bürokratları, sendikaları ve dernekleri nerede? (25.11.2020)
- İstişare ve işbirliği kültürü (20.11.2020)
- Değişimin, dönüşümün dinamiği (15.11.2020)