Eskiden beri, insanların ve toplumların birinci önceliği "yaşama" yani varlıklarını devam ettirme mücadelesidir. Arkasından, "iyi yaşama" arzusu ve gayreti gelir.
Bazılarının hayat hikâyeleri, "dünya" ile sınırlıdır; ölümle son bulacağına inanırlar. Bazıları için, kalıcı olan "ahiret" yurdudur; asıl ona hazırlanırlar.
Hangi kesimden olursak olalım; geçmişten geleceğe doğru akan bir ırmağın içindeyiz. Her birimiz; inandığımız ya da istediğimiz gibi yaşamanın peşindeyiz.
Irmağımız, benimsediğimiz yahut kabul ettiğimiz maddi ve manevi değerler sisteminden oluşuyor. Geçtiği her zaman ve mekân diliminin; tadı, rengi, kokusu ve daha başka şeyleri bulaşıyor.
Hayat anlayışlarımız farklı olsa da temel ihtiyaçlarımızın çoğunun aynı olduğunu biliyoruz. Sağlığımızı, huzurumuzu, güvenimizi tehdit eden şeylerden hepimiz rahatsız oluyoruz.
O halde ortak değerlerimizi koruma konusunda uzlaşmamız, anlaşmamız, birleşmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz ırmağın suları kirlendikçe, zehirlendikçe hepimizin varlığı tehlikeye giriyor.
İnsanların ve toplumların tamamı için; üç temel tedbirin alınmasına ihtiyaç var. Her biri, giderek daha fazla acil ve hayati derecede önemli hale geliyorlar.
Birincisi; hayat ırmağını besleyen pınarların, derelerin asla kurutulmaması. Toplam su miktarının, her zaman ve herkese yetecek seviyede tutulması.
İkincisi; var olan tüm evlere, bağlara, bahçelere ulaştırılması. Kimseye haksızlık yapılmadan, herkese adalet üzere bölüştürülmesi.
Üçüncüsü; suyun daima temiz tutulması. Bilumum kirlerin, zehirlerin hassasiyetle ayıklanıp ırmağın dışına atılması.
İşin garip yanı şu ki; kirleten de temizlemesi gereken de biziz. Ayağıyla toz kaldırıp ağzıyla yutan haylaz çocuklar gibiyiz.
Kalıcı çözüm için, köklü bir "zihin devrimi" ihtiyacı var. Çünkü sebepler değişmeden sonuçlar değişmiyorlar.
Ülkemizde ve toplumumuzda da dünyamızda ve insanlık âleminde de benzer şeyler oldu. Önce "ahlak", sonra "ahval" bozuldu.
Atalarımızın dediği gibi az tamah çok zarar getirdi. Daha fazla mal, mülk, mevki, mertebe, güç, imkân elde etme ihtirası; vicdanları kör etti, şefkati ve merhameti bitirdi.
Yerini şöhret, şehvet, şiddet arzusu aldı. Haz ve hız tutkusu arttıkça arttı, hayatın temel dinamiği haline geldi.
Rızkımıza haram, sözümüze yalan, işimize hile karıştırdık; güven duygusu zedelendi. Aklımız, ruhumuz, bedenimiz; fıtrata aykırı duygularla, düşüncelerle, davranışlarla örselendi.
Çoğumuz insanlıktan uzaklaştık, dünyayı vampirler diyarı haline getirdik. Yolumuzu kaybettik, pusulamızı yitirdik.
Gökten temiz inen yağmur suları, yere değince kirleniyor. İçinde bulunduğumuz sosyal, kültürel, fiziki çevreler giderek daha fazla, yaşanılması zor ortamlar haline geliyor.
Etrafımızda bolca bataklık var. Oralarda barınan, korunan sinekler; kondukları her yere, çeşit çeşit hastalık mikropları bırakıyorlar.
İnsanların, hayvanların, bitkilerin kimyası bozuldu. Yeryüzü, mutasyona uğramış mahlûkların mekânı oldu.
Bu değişimin, dönüşümün dışında kalabilenler; azınlık durumuna düştüler. Kabuklarına çekildiler, hayata küstüler.
Ancak, iyiliğin tohumları halen bir yerlerde duruyor. Temiz toprak, temiz su bulduğunda; yeşeriyor, çiçek açıyor ve bire yedi yüz veriyor.
Kendi nefislerimizden başlayarak; yeni bir arınma, durulma sürecine girebiliriz. Öldükten sonra dirilen canlar misali, düştüğümüz yerden kalkıp doğrulabiliriz.
Âlemlerin ve işindekilerin Rabbi varsa, ümit de vardır. O dilerse en sert kayalıklardan, en temiz suları çıkarır.
Bunun için, bizim kavli ve fiili dualarımıza ihtiyaç var. Niyet eder, gayret gösterir, kendimize düşeni yaparsak; soğuk ve karanlık gecelerin üstüne, ısıtan ve aydınlatan bir güneş doğar.
Irmağımız temizlenir, otağımız şenlenir. Hak gelince batıl zail olur, her şey yeniden düzenlenir.
Gözlere şefkatle bakar, gönüllere merhametle akarız. Karanlık dehlizlere, sönmeyen kandiller yakarız.
Beyazı besledikçe, siyah kendiliğinden azalır. Bataklıklar bağ olur, sineklerin yerini ipek kanatlı kelebekler alır.
Cehennem çukurları, cennet bahçelerine dönüşür. Yaratılmış herkes ve her şey iyiliği, güzelliği, huzuru, güveni bölüşür.
Gökten temiz inen rahmet yağmurları, yerde de temiz kalırlar. Ekilen her tohuma, dikilen her fidana; can suyu olurlar.
Dünya, kaybettiği dengeyi bulmak için; yeni fetihlerin fatihlerini bekliyor. Hayat, özlediği düzeni kurmak için; huzura ve güvene doğru emekliyor.
Biraz geç de olsa, umduğumuzu bulacağız. Yüksek ve yüce tepelerin başlarına direkler dikip bayrağımızı çekecek, birlikte bahtiyar olacağız.
Zekeriya Erdim