Medine'ye geldiğinde ne malı mülkü ne de çoluk çocuğu vardı. Tarih boyu insanların, uğruna savaş çıkaracak kadar düşkün oldukları bütün dünya nimetlerinden yoksundu ama cahiliye karanlığından sıyrılıp imanın tadına varmış bu gencin yaşamında bunların pek de bir önemi yoktu.
🔹 Rahat bir hayatı terk edeli yıllar olmuştu. Hz. Ebubekir (RA) aracılığıyla İslam'a açılan yüreği Resulullah'ın (SAV) getirdiği ilahi mesajlarla can bulmuştu.
İLK SEKİZ MÜSLÜMANDAN BİRİ
🔹 Müslüman adıyla anılan ilk 8 kişinin arasına dahil olduğu o günden beri hayatın zorlukları ile karşılaşmıştı.
🔹 Müşriklerin eziyetleri ve tahammül sınırlarını zorlayan binbir türlü sıkıntı ile geçen senelerin ardından öz vatanı dahil sahip olduğu her şeyi geride bırakıp hicret etti.
🔹 Çöl ikliminden çıkıp denizaşırı bilinmedik bir coğrafyada, yabancı bir kültürde, oralarda yetişmiş tanımadık yüzlerle bir arada yaşamak zorunda kaldı.
🔹 Habeşistan denilen bu ülkede görünür sıkıntılardan azade fakat Allah Resulü'nden (SAV) çok uzaklarda olmanın verdiği ıstırapla belirsizlik içinde bekleyip durdu. Bütün bu yaşananlardan sonra rahmet ilçesi ile (SAV) Medine'de yepyeni bir hayata başlamaktan daha büyük bir nimet olabilir miydi onun için?
SAD BİN REBİ'NİN TEKLİFİ
🔹 Medine'de Resulullah'ın (SAV) kendisine kardeş eylediği Sad bin Rebi (RA), akılları baştan alan bir teklifle karşısına geldiğinde hiç düşünmeden reddetmesi bu yüzdendi.
🔹 Şehrin en varlıklı şahsiyetlerinden biriydi Sad bin Rebi (RA). Bu muhacir kardeşine evinin kapılarını ardına kadar açmış, bütün varlığını yarı yarıya kendisiyle bölüşmek istediğini bildirmişti.
🔹 O ise ensar kardeşine bu güzel tekliften dolayı teşekkür edip hayır duada bulunmak ile yetinmiş "Siz bana çarşının yolunu gösterin" deyivermişti.
ÖNCE YOKLUK SONRA BOLLUK İMTİHANI
🔹 O gün, bir miktar yağ ve keş kazanarak çarşıdan dönen Abdurrahman bin Avf (RA), yıllar sonra hatırı sayılır zengin bir tüccar olarak çarşıdan dönüyordu. Yanında samimi dostu Neffen bin Niyaz el Üzeri vardı. Birlikte eve gelip bir müddet dinlendikten sonra kendilerine getirilen sofraya kuruldular.
🔹 Yemekte et ve ekmeği görünce dayanamadı birden ağlamaya başladı. Onun bu halini şaşkınlıkla izleyen Neffen'nin, "Nedir seni böyle ağlatan?" sorusu üzerine Abdurrahman'ın dilinden şu cümleler dökülüverdi:
"Allah Resulü (SAV) bu dünyadan gelip geçti de ne kendisi ne de ailesi efradı doyuncaya kadar arpa ekmeği yiyemedi. Resulullah (SAV) ile beraber zorluklarla imtihan edildik ve sabrettik. Hz. Peygamber (SAV) zamanından sonra ise bollukla imhitan edildik fakat sabredemedik."
🔹 Medine'ye geldikten sonra kısa sürede ticaretini geliştirmiş, büyük bir servetin sahibi olmuştu. Kendisine bahşedilen nimetlerin hesabını verememekten endişe ediyor, sıkıntı dolu günleri hiç unutamıyordu.
🔹 Oruçlu olduğu bir günün nihayetinde iftar edeceği zaman aklına Uhud'da yaşananlar gelmişti. "Benden daha hayırlı olan Musab bin Umeyr öldürüldü, bir parçacık kıyafetiyle kefenlendi. Başı örtülse ayakları açıkta kalıyor, ayakları örtülse başı görünüyordu. Hamza da şehit edildi ki o da benden hayırlıydı. Sonra bize dünya nimetleri verildikçe verildi. İyiliklerimizin karşılığını bu dünyada almaktan ve ahirete hiçbir şey kalmamasından çok korkuyorum." Bu sözlerle gözyaşlarına boğulan Abdurrahman (RA), yemeğini bırakmak zorunda kaldı.
DÜNYA MALINA ALDANMADI
🔹 Dünya malına hiçbir zaman tamah etmemişti. Rahman'ın bahşettiği nimetleri, yine onun yolunda seferber eylemiş, hayır hasenat işlerinde her zaman öncülüğü üstlenmişti.
🔹 Bir günde 30 köleyi azad edip, 500 deve yükü tutan kervanını bağışlayacak kadar cömertti. Orduların teçhizinden Hz. Peygamber'in (SAV) hanımlarına yardıma kadar her sahada servetini infaktan hiç çekinmemişti.
🔹 Vefat etmeden önce ise malının önemli bir bölümünün Bedir gazilerine verilmesini vasiyet etti.
RAHMAN'IN KULU: ABDURRAHMAN (RA)
🔹 Allah Resulü (SAV), Amr'ın kulu manasındaki ismini yani Abdül Amr ismini değiştirip kendisine Abdurrahman ismini verdiğinde ömrü boyunca unutamayacağı bir öğüt de vermişti sanki ona.
"Hiçbir şeyin, hiç kimsenin değil yalnızca Rahman'ın (CC) kulu olmak."
🔹 İşte bu öğütle zorlukları göğüslemiş, refaha erdiğinde, önemli vazifeler üstlendiğinde dahi bu öğüdü tutma gayretini devam ettirmişti.
🔹 Ne malın mülkün ne de şöhretin kölesi oldu, Rahman'ın kuluydu Abdurrahman (RA). Sadece malını değil canını da ortaya koymuştu O'nun için.
PEYGAMBERİMİZE (SAV) SİPER OLDU
🔹 Uhud'da Peygamber Efendimize (SAV) siper ettiği vücudu 20'den fazla yara almış, hatta bu yaralardan dolayı ayağında aksaklık oluşmuştu. Buna rağmen Resulullah (SAV) ile bütün savaşlara katıldı.
🔹 Ona imamlık yapma şerefine erişmiş faziletli Hz. Abdurrahman bin Avf (RA), cennetle müjdelenen sahabiler arasında yer alsa da ömür boyu rehavete kapılmadan ahiret kaygısıyla yaşadı.