Klasik Düşünce Okulu'nun Konya Büyükşehir Belediyesinin himayelerinde ve Konya Okulu ile işbirliği yaparak tertip ettiği ikinci akademisyenler kampı Eylül ayı başında Konya'da yapıldı. Asırlardır İslam medeniyetinin en önemli bilim ve kültür merkezlerinin baş şehirlerinden olan Konya ciddi bir bilimsel toplantıya ismine ve şanına yaraşır bir zarafet, saygı ve cömertlikle ev sahipliği yaptı. Otuz üniversitenin farklı fakültelerinden 140 civarındaki akademisyen ile Konya'nın genç bilim insanları İslam düşüncesinin temel sorunları üzerinde seminerlere katılmak, müzakereler yapmak maksadıyla bir araya geldi. Geçen sene İstanbul'da İslam düşüncesinin kurucu metinlerini okumak maksadıyla tertip edilen birinci toplantının ardından bu senenin teması İslam düşünce ve bilimlerinin kuruluş evresindeki sorunları olarak belirlenmişti. Her birine müstakil bir gün tahsis edilen Kelam, İslam felsefesi, tasavvuf ve fıkıh usulünün kuruluş evresinde tebarüz eden sorunlar, sahaların uzman isimlerince ele alındı; KDO'da 'muhadara' diye isimlendirdiğimiz tartışma bölümlerinde bilim adamlarınca müzakere edildi.
Dört gün boyunca geç saatlere kadar süren seminerler Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın Bey'in hayatımızda düşüncenin ehemmiyetini ele aldığı kapsamlı konuşmasıyla başladı. Seminerler artık Klasik Düşünce Okulu ile özdeşleşen kurucu metinlerin okunması yöntemiyle icra edildi. Hayrettin Nebi Güdekli'nin Kelam'ın Mutezile ayağını anlattığı birinci seminerin ardından Osman Demir Ehl-i sünnet ile dini düşüncenin kendini tahkim ve koruması bahsini geniş bir tarih diliminde ele aldı. Eşref Altaş tercümelerle başlayan süreçte İslam felsefesinin teşekkülü üzerinde dururken İbrahim Halil Üçer İbn Sina felsefesinin fizik-metafizik bahsindeki özgünlüğüne dikkatimizi çekerek "alınan-üretilen/yorumlanan" sorununa dikkatimizi çekti. Abdullah Kartal Gazali öncesinde tasavvufun teşekkül sürecini şeriat-hakikat tartışmaları ekseninde ortaya koyarken Ekrem Demirli Cüneyd-i Bağdadi'nin bilgi-amel ilişkisinden hareket eden ve misak, fena, tevhit gibi ana kavramlar üzerinden devam eden dini düşüncenin temel kavramları ekseninde tasavvufu anlattı. Son gün fıkıh usulüne ayrılmıştı. KDO'da İmam Şafii'nin Risale'si ile başlayan sonra Cassas ve Gazali'nin eserleriyle devam eden okuma süreci Türkiye'deki akademisyenler arasında ciddi etki meydana getirdi. Konya'da Abdürrahim Kozalı er-Risale üzerinden İmam Şafii'nin ehl-i hadis ile re'y okulu arasındaki duruşunu ele alırken Hasan Hacak Cassas ve Gazali ile fıkıh usulünün kelam ile özdeşleşerek dini temellendirme sorunu üzerinde odaklanmasına dikkatimizi çekti. Seminerler boyunca geçmiş ile yaşadığımız zaman arasındaki irtibat ve kopuklukları gözlemleme imkanı aradık. Bu meyanda KDO entelektüel mirasımızı yaşadığımız hayat ve geleceğimiz için anlam taşıdığı ölçüde tartışmayı ve okumayı hedeflemiştir.
Günümüz İslam araştırmaları üzerinde ciddi sorunlardan birisi sağlıklı bir din bilimleri tarihi anlayışına sahip olmamamızdır. Bu alandaki yetersizlik İslam bilimleri ve düşüncesi hakkında verdiğimiz hükümlerin ve kullandığımız dilin hamaset ve retorik düzeyinde kalmasına yol açıyor. Biz henüz ümmi cemaatin Hicaz'dan Doğu Akdeniz'e intikalinin nasıl bir zihinsel dönüşüme ve krize yol açtığını müdellel bir şekilde yazamadık. Siyaset ve askeri alanlardaki görece başarılar zihinsel sorunları ve kırılmaları görmemizi engelliyor; haddi zatında bunlar ilgimizi de çekmiyor. Hicaz'dan Doğu Akdeniz'e yerleşme süreci kelimenin teknik anlamıyla İslam'ın tarih sahnesine çıkması demek idi. Bu sayede sadece İslam dünyalı olmadı, Avrupa ile Hindistan arasındaki boşluğun yeniden inşa edilmesiyle birlikte bütün dünya ciddi bir şekilde değişmeye başlamıştı. Farabi'nin 'din insani kılındığında' dediği bir durum yaşandı bu süreçte. Bu sürecin zihinsel kısmı sancılı, çatışmalı bir tarih olduğu kadar büyük başarılarla dolu bir tarih olarak okunabilir. İslam kadim kültürlerin ana yurdu Doğu Akdeniz'e yerleşebilmiş ise bunun büyük payı entelektüel mücadeleye düşer. İslam kılıç maharetiyle girdiği topraklarda ancak kalem ile yerleşebilmişti
Günümüz İlahiyat araştırmalarında ciddi sorunlardan birisi de bilimler ve disiplinler arasındaki irtibatlar hakkındaki bilgisizliğimizdir. Akademik çalışmalar ihtisaslaşmayı gerektirir, bunda kuşku yok! Ancak mevcut durum ihtisaslaşmanın yol açtığı körlükle açıklanamaz. Evvelemirde nazari disiplinlerin göz ardı edilmesi Osmanlı medreselerinden tevarüs edilen kötü bir mirastır. Başta tasavvuf olmak üzere, İslam düşüncesinin kurucu metinleri ve disiplinleri üzerine kurulu bilgi anlayışımız hiçbir zaman olmadı. Seminerlerin ana gayelerinden birisi buydu: Disiplinler arası irtibatlar üzerinden ilk karşılaşmanın sorunlarını daha dikkatle tahlil edebilmek! Bu yaklaşım KDO'nun ilk günden beri üzerinde ciddiyetle durduğu temel gayedir. Bunun için bir yandan İslam'daki nazari disiplinlerin metinleri öte yandan bu nazariyatın ciddi bir şekilde bağlı olduğu Grek mirası metinlerinin ışığında İslam'ın hangi araçlarla bir dünya medeniyeti haline geldiğini tahlile çalışıyoruz. Öyle görünüyor ki bu alanda çalışmaların netice vermesi epey emek ve zamana ihtiyaç duyacak. Konya kampı bunun bir uygulama alanı oldu: Branş ayrımı yapmaksızın her akademisyen kelam, İslam felsefesi, tasavvuf ve fıkıh usulünün temel sorunlarını dinlerdi, tartışmalarda görüşlerini beyan ederek bu mirası anlamaya gayret etti. Umarım gelecek yıllarda çalışmaların ivmesi artar, başka kurumların benzer çalışmalarıyla ülkemizde İslam entelektüel mirası hakkındaki araştırmalarda evrensel bir başarı seviyesine ulaşırız.
KDO'da başarısız olduğumuz alanlardan birisi yazı meselesidir. KDO kurulduğu günden beri yazı merkezli bir okuma faaliyeti önerdi. Yazmadığımız sürece okumanın bir neticesi olmayacaktır. Bunun için birçok arkadaşımız emek harcadı, genç arkadaşlarımızın yazarak öğrenmesi-düşünmesi için mücadele verdi. Fakat ülkenin eğitim hayatının sorunları bu bahiste istenilen seviyeye ulaşma imkanı vermedi. Konya'da arkadaşlarımızla tez yazımı başta olmak üzere çeşitli yazım alanlarında tartışmalar yapma imkanı da bulduk.
Bu vesileyle KDO gönüllüleri adına, bilime ve bilim adamlarına gösterdikleri müstesna konukseverlikle Konya'yı kendi velûd ve marifetli tarihiyle buluşturan Büyükşehir belediye başkanımız Uğur İbrahim Altay Bey'e; bir kültür insanı genel sekreterimiz Ercan Uslu Bey'e, Konya Okulu yöneticilerine ve hassaten Osman Zabunoğlu ağabey'e teşekkür ederiz. Onların bilim ve hikmet sevgileri olmasaydı böyle bir faaliyet gerçekleşmeyecekti. Duamız ve temennimiz odur ki, Konya İslam dünyasının bilim ve düşünce başkentlerinden birisi olma yolculuğuna soluksuz devam eder.
Ekrem Demirli