Yine bir mübarek Ramazan ayı içindeyiz. Yenilenme ve muhasebe ayı. Kişinin kendini mercek altına aldığı ve düzeltmeye çalıştığı ay. Kötü alışkanlıkları olduğunu düşünenler bırakmaya çalışacaklar. İbadetlerini gereğince yerine getiremediklerini düşünenler bundan sonra daha düzenli yapmak için kendilerine söz verecekler. Dindar olduğunu düşünenler de daha zahidane yaşamaya çalışacaklar, daha çok nafile ibadet yapacaklar.
"Peki sen ne yapıyorsun Ramazan'da?" diye bir soru gelebilir aklınıza. Ben de bu sorunuza tüm içtenliğimle cevap vereyim.
Kur'an-ı Kerim
Ramazan'da her sene hatim indirmeye niyet ederim ama bir türlü bayramdan önce tamamlayamam. Ama mutlaka her gün birkaç sayfa da olsa Kur'an okumaya çalışırım, ama mealinden değil. İbadet niyetiyle okurum, Mevla'nın sözlerini dinler gibi okurum, anlamaya çalışmadan okurum, muhabbet ile okurum veya okumaya çalışırım. Kısace rahmetli annem ve babamı taklit ederim, onlar gibi okurum. Yalnızsam sesimi yükselterek okurum, okuduklarımı da dinlerim. Okuduktan sonra dikkatimi çeken bir ayet olursa mutlaka tefsirine bakarım. Meal ile asla yetinmem.
Bir zamanlar meal okumak modasına uymuştum ama şimdi asla meal okumam. Çünkü aslını okurken aldığım zevki ve hazzı meal okurken asla alamam. Ben ilahiyatçı değilim, hoca da değilim. Hüküm çıkarmak gibi bir sorumluluğum yok, bir fetva verecek de değilim. Bir sorunum veya sorum olduğunda bildiğim ve güvendiğim bir ilahiyatçı arkadaşıma sorar öğrenirim. Bana Kur'an'ı okumak yetiyor.
Veda Hutbesi
Ramazan aynı zamanda hesaplaşma ayı. Bir senenin muhasebesini yapma ayı. Bir sene sonraki Ramazan'a kavuşup kavuşamayacağımızı bilmiyoruz. O zaman Hz. Peygamber'den bize ulaşan son mektubu, Veda Hutbesi'ni okuma zamanı.
Peygamberimiz veda haccında (m. 632) Arafat, Mina ve Akabe gibi yerlerde ashabına hitaben yaptığı konuşmalarda birtakım tavsiyelerde bulunmuştu. Mekke fethedilmiş, yarımada Müslüman olmuştu ve Peygamberimiz de adeta veda eder gibi, vasiyet eder gibi ashabına öğütlerde ve tavsiyelerde bulunuyordu. Birkaç yerde yaptığı bu konuşmalar bir araya getirildi ve Veda Hutbesi olarak bilinir oldu.
Ben her Ramazan'da bu hutbeyi bir kez okurum. Hz. Peygamberin ölmeden önce ashabına söylediklerinin muhatabıymışım gibi dinleyerek okurum. İş-güç ile meşgul iken unuttuğum veya ihmal ettiğim görevlerimi hatırlar, kendime çeki düzen vermeye çalışırım. O yüzden Veda Hutbesi benim için çok önemlidir ve her Ramazan'da mutlaka okunması gereken bir metindir.
Siyer
Her Ramazan'da mutlaka bir siyer okumaya çalışırım. Her siyer kitabı Hz. Peygamberi farklı yönleriyle anlatır. Kimi bilgi ağırlıklıdır, kiminden muhabbet damlar. Ben de farklı bir göz ve bakış açısı ile yazılmış bir siyeri okumaya çalışırım. Akademik olanlar olduğu gibi edebi olanları da okurum. Hiç siyer okumadıysanız okunması kolay bir siyer ile başlamanızı şiddetle tavsiye ederim. Her sene biraz daha ağırını tercih ederek okursanız Peygamberimizi daha yakından tanıyacak, tanıdıkça da daha çok seveceksiniz.
Peygamber hikayeleri
Bizim Peygamberimizi tanımanın bir diğer yolu ondan öncekileri de bilmekten geçer. Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiyâ'sını veya Nevevî'nin Kuran'da Adı Geçen Peygamberler'ini okurum. Kitabı elime alır, bir peygamberin anlatıldığı bir bölümü okurum. Okuduktan sonra bir sonrakini okuyana kadar o peygamberle hemhal olurum, düşünürüm, hayatımda neleri karşıladığını anlamaya ve bulmaya çalışırım.
Klasik dönem tasavvuf kitapları ve evliya menakıbnameleri
Evliya menkıbelerini okumak birileri için yersiz ve gereksiz gelebilir. Ama içlerinde öyle hikmetli hikayeler var ki okudukça şaşırıyorum. Attar'ın Tezkiretü'l-Evliya'sı, Hucvuri'nin Keşfu'l-Mahcub'u, Kuşeyri'nin Risale'si, Sülemi'nin Tabakat'ı, Cami'in Nefahatu'l-Üns'ü, Eflakî'nin Menâkıbu'l-Arifîn'i alır, rastgele açtığım bir sayfayı okurum. Bu kitaplardaki evliyaların hayatlarını ve menkıbelerini öğrendikçe etrafımda böyle insanlar aramaya çalışırım, görürüm de. O kadar menkıbe gibi anlatılacak olaya şahit oldum ki inanamazsınız. Eminim sizin de çevrenizde menkıbesi olan, Allah'ın bildiği ama onların bilmediği Allah dostları var ve Allah bizi dostlarından hiçbir zaman mahrum bırakmıyor. Onları tanımak için de bu kitapları okumak gerekiyor. Çünkü onları tarif ediyor kitaplar. Bir kere evsafını öğrendikten sonra artık tanımak ve bulmak çok zor değil. Tanıdığım ve şahit olduğum birkaçını size bir başka yazıda anlatırım, unutmazsam!
Şark klasikleri
Okuduğum kitaplardan biri de aralarında Mesnevi, Bostan, Gülistan, Gülşen-i Râz, Mantıku't-Tayr, İlâhînâme gibi eserlerin olduğu Şark klasikleridir. Bu kitapları da o anki durumuma göre içlerinden birini seçerim, içinden bir yer açar ve bir bölüm veya birkaç hikaye okur bırakırım. Tamamını okumam şart değil. Bitirmek zorunda hissetmem kendimi. Zaten bu kitaplar bitirilecek türden olanlardan değil. Her zaman elimi uzattığımda ulaşacağım mesafededirler. Canım sıkıldıkça alır ve kısa bir süre de olsa okurum.
Ve şiir
Şiirsiz hayat olmaz, Ramazan hiç olmaz. Ramazan'da Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Niyazi-i Mısri, Eşrefoğlu Rumî, Nesimî, Kemal Ümmî, Ümmî Sinan gibi mutasavvıf şairlerin dimağımda güzel bir yemeğin ağızda bıraktığı tada benzer bir tat bırakan şiirlerini okur, zevk ederim. İçlerinden seçtiğim birinin bir gazelini veya şiirini de anlamaya çalışırım.
Ve Mevlid
Onsuz hayat da eksik kalır, Ramazan da. Mevlid'i mutlaka baştan sonra bir defa okurum. Ama öyle göz ile okuyup bırakmam. Kani Karaca, Bekir Sıtkı Sezgin, İsmail Biçer, Bahriyeli Aziz, Mustafa Başkan gibi meşhur mevlithanlardan takip ederek okurum. Böylece hem gözüm hem de kulağım bayram eder. Seher vakti veya gecenin karanlık bir vaktinde dinlediğim bir bahir beni alır, başka diyarlara götürür.
Her gün bu kitapları okuyamam tabi ki. Ama her gün mutlaka birkaç sayfa da olsa Kur'an okumaya çalışırım. Bir siyer kitabını bitiririm. Diğerlerinden de bölümler okurum. Elden düşürülmeyecek kitaplar ve döne döne okunacak kitaplar.
Hiç kitap okumuyorsanız o zaman siz Ramazanı tam manasıyla idrak etmiş sayılmazsınız. Bu kitapları okumaz isek biz olamayız, atalarımızı anlayamayız.
Ramazan ayı okuma ve dinleme ayıdır, vesselam.