Malumunuz 4 Ekim Dünya Hayvanlar Günü. Dostum ve arkadaşım Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz'in Edebiyat Fakültesi ile Patrona Halil Hamamı arasındaki yola çıkan merdivenlerin başında poz vermiş gibi duran bir kedinin çektiği fotoğrafı görünce aklımdan geçenleri bugünün anısına paylaşmak istedim.
Fotoğrafı görünce bir müddet bakmaktan kendimi alamadım önce. Neler gelmedi ki aklıma. Fotoğraftaki kedi bir sokak kedisi ama Orhan Veli'nin tarif ettiği cinsten bir sokak kedisi değil. Ne yiyeceği aslanın ağzındaymış gibi duruyor ne de rüyalarında kemik görüyormuş gibi bir hali var.
Belli ki karnı tok ve keyfi yerinde. Ondaki keyif değme ciğerci kedisinde yoktur bence. Sokaklarda yaşıyor, kimi kimsesi yok ama gördüğümüz fotoğrafta sanki dünyalar onunmuş gibi durmuyor mu? Belli ki ne kimseye minnet edecek ne de müdana edecek hali var. Şairin;
Ağniyâya arz-ı hacet etme müstağni bulun
İhtiyâcın söylemektir şahsı ednâ gösteren
Sözlerini ne kadar da özümsemiş gibi duruyor. Onurlu ve vakur görüntüsünün altında ne kadar da müstağni görünüyor. Zerre kadar menfaat için namert köprüsünden geçmemiş, geçmeyi aklına bile getirmemiş bir hal. Sokakların kedisi gibi değil de sanki sahibi, efendisi gibi duruyor. Belli ki;
Bir devlet için çerha temennâdan usandık
Bir vasl için ağyâra müdârâdan usandık
Beytini hiç terennüm etmemiş.
Dikkatlice bakmaya devam edin fotoğrafa lütfen. Şu duruşa hayran olunmaz mı, gıbta edilmez mi? Belli ki kendisiyle barışık, çevresiyle barışık, dünya ile barışık. Mutlu, mesut ve bahtiyar. Hal diliyle
Hazîn isem de yine iştikâ nedir bilmem
Mısraını söylüyor adeta. Yaptığından ettiğinden memnun ve pişmanlık kapısından hiç geçmemiş sanki.
Biraz sonra karnı acıkacak ama gözlerinde en ufak bir endişe yok, aç kalma korkusu ona ne kadar da uzak ve yabancı. Çünkü;
Sen nice tâlib isen ol da sana tâlibdir
Rızk-ı maksûmun için nâfile etme tek u pâ
Sırrını biliyor. Nabî;
Sebzenin âb gelir pâyına yerden gökden
Rızk için olmadığından tek u pû kaydında
beytini onun bu durumunu tarif için söylemiş sanki. Yaratanının onu aç bırakmayacağından ne kadar da emin. Eh arkanızı sağlam yere dayadınız mı bir kere kapınızı ne hüzün çalar ne de korku.
Ya o gamsızlığına ne demeli! Dünya yansa içinde bir tutam otu olmayanlar gibi değil mi? Dünyayı sevenlerine bırakmış, bana sen yetersin diyen bir derviş edası yok mu şu duruşta?
Mihneti kendine zevk etmedir âlemde hüner
Gam ü şâd-ı felek böyle gelir böyle gider
Deyip sıkıntıları ve kederi kendine zevk etmiş, ama neşesini de kaybetmemiş.
Ya yakışıklılığı! Dünyada hem erkeği hem dişisi bu kadar güzel kaç hayvan var? Fotoğrafı görüp de sevmek istemeyeniniz oldu mu? Sevmek için elinizi ekrana uzatmak istemediniz mi?
Aranızda benim abarttığımı düşünenler olabilir. Onlara da Koca Ragıp Paşa cevap versin:
Hârâbatı görenler her biri bir hâletin söyler
Safâsın nakl eder rindân, zâhid sıkletin söyler
Şimdi bana sorsalar, "Ey İsmail, Fenerbahçe'ye başkan mı olmak istersin yoksa bir sokak kedisi mi?" diye, hiç tereddüt etmeden binlerce kez sokak kedisi derdim.
Şimdi deyin bana hele, böyle cevap verdiğim için beni kınayıp ayıplar mısınız? Şu fotoğrafı görüp bunca şeyleri düşündükten sonra siz benim yerimde olsanız sokak kediliğini bırakıp Fenerbahçe'ye veya Beşiktaş'a başkan olmak ister miydiniz?
Şimdi aranızda birileri kalkıp kendisi için mersiye yazılan ev kedileri var, sokak kedisi öldüğünde ona kim mersiye yazar, gibi lakırdılar edebilir. Evet, Meâlî adında bir şair ölen kedisinin ardından uzun bir mersiye yazmış.
Serçe tutar gibi tutar idi tavukla kazı
Kendi akran gibi şîr ile ederdi bâzı
Nice kâfir sıçan öldürmüş idi ol gâzi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vâh pisi
Kâmil idi hem edeblü idi hem uslu idi
Akil idi eyü soy idi kişi aslu idi
Recep ayı idi vefât etdüğü güz faslı idi
Nidelüm âh pisi, neyleyelüm vâh pisi
Ey Meâlî anun öldüğüne kim ağlamaya
Acıyub hasret ile cânını kim dağlamaya
Cûş edüb kanlu yaşı sel oluban çağlamaya
Nidelüm âh pisi, neyleyelüm vâh pisi
İyi güzel de bu yazı da bu sokak kedisi için yazılmış mensur bir medhiye olmaz mı? Ha mersiye ha medhiye, ha manzum ha mensur, ikisi de bir kedi için söylendikten sonra ne fark eder?
Haksız mıyım dostlar?