Arama

İsmail Güleç
Mart 9, 2020
Eğitime ara vermeye hazır mıyız?

Coronavirüs dünyayı sarsmaya devam ediyor. Çok şükür ülkemizde henüz coronavirüs görülmedi. Allah'tan niyazımız şu belanın ülkemize girmeden havaların ısınması. İnşallah en hafif şekilde bu musibeti de atlatırız.

Ama bu ülkemizde görülmeyecek anlamına gelmiyor ve bugüne kadar görülmemesi büyük bir başarı. Bu kadar göç alan ve seyahat eden çok sayıda vatandaşı olan bir ülkede, hele hem doğusundaki hem batısındaki komşularında görülmüşken bize de uğrama ihtimalini hiç aklımızdan çıkarmamalı ve hazır olmalıyız. Medyadan takip edebildiğimiz kadarı ile Sağlık Bakanlığı önlemleri artırıyor. Ancak onca önleme rağmen tehlike geçmiş değil ve müteyakkız olmamız gerekiyor.

Ancak ülkemize girmemiş olması bizim eğitim konusunda hazırlık yapmamıza mani değil. Sadece coronavirus değil, Allah göstermesin, deprem dolayısıyla da böyle bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.

Coronavirüs görülen ülkelerden İtalya'da okullar tatil edildi. ABD'de Stanford gibi önemli ve büyük üniversiteler eğitimi sanal ortama taşıdı. Öğrenciler dersliklere gelmeden eğitimlerine devam ediyorlar.

Hiç arzu etmememize rağmen cornoavirüs ülkemizde de görülse biz ne yapacağız? Diğer ülkelerdeki gibi okulları ne kadar süreceğini bilmediğimiz bir süreliğine tatil etmek zorunda kalırsak öğrencilerin eğitimde geri kalmaması için uygulayacağımız bir planımız var mı? Böyle bir duruma hazır ve hazırlıklı mıyız?

Bu soruya tüm gönül rahatlığı ile evet demeyi o kadar çok isterdim ki.

Koca teşkilatıyla MEB'in iyileştirilmiş EBA sistemi ile eğitime çok rahat devam edebileceğini söyleyebilirim. Bu konuda yapılacak birkaç küçük değişiklik ve iyileştirme ile kısa sürede hazır olabilirler. EBA bu imkanı veriyor.

Ama üniversiteleri düşününce bu kadar iyimser olamıyorum.

Üniversitelerde durum ne?

Türkiye'de 129'u devlet 73'ü vakıf olmak üzere 202 üniversite var. Bunların bir kısmı uzaktan eğitim konusunda yeterli alt yapıya sahip. Özellikle açık öğretim fakülteleri olan üç üniversite diğerlerine göre daha hazır.

Uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma konularında çalışmaları olan ve alt yapısı müsait olan birkaç üniversite biliyorum. Muhtemelen onlar da sürece çabuk uyum sağlayacaklardır.

Kolay uyum sağlamanın nedeni sadece alt yapının müsait olması değil. Kurumda ve kurum yöneticilerinde uzaktan eğitim kültürünün de yerleşmiş olması gerekiyor. Bu kültür ve anlayış olduktan sonra hiç alt yapısı olmasa bile kısa sürede hazırlıklar tamamlanabilir. Bugün uzaktan eğitim altyapısı olan birçok devlet üniversitesinde kabul görmeyecek bir uygulamayı alt yapısı olmayan bir vakıf üniversitesinde görebiliriz. Alınan karar gereği her öğrenci öğrenim hayatı boyunca iki dersi açık dersler dediğimiz ve dünyada özellikle son on yıl içinde epeyce yaygınlaşan muhtelif portallardaki açık derslerden almak zorunda. Bu üniversitenin yöneticileri uzaktan eğitim kültürünü benimsedikleri için olası bir tatil durumunda sistemlerini hemen kurabilirler ve süreci eğitimi aksatmadan atlatabilirler.

Öte yandan uzaktan eğitim kültüründen uzak, hatta düşmanca yaklaşan yöneticiler de var. Ne demek istediğimi tesadüfen gördüğüm bir örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım.

Muhtelif nedenlerle farklı üniversitelere gidiyoruz. Kapısında Uzaktan Eğitim Merkezi yazan bir oda gördüm. Mihmandarlık yapan arkadaşa müdürünü tanıdığımı, gelmişken bir selam vermek istediğimi söyleyince oranın ofis olmadığı, uzaktan eğitim dersi olan hocaların derslerini vermeleri için hazırlandığını söyledi. Stüdyo gibi bir şey mi, diye sordum. Hayır, dedi. Dersi olan hoca o odaya girip dersini yapacakmış, böylece daha kolay takip edilecekmiş.

Ancak ısrarla sormam ve arkadaşımızın da bıkmadan cevap vermesi üzerine algılayabildiğim durum karşısında küçük dilimi yutacaktım. Zaman ve mekana bağlılığı ortadan kaldırmak üzere tasarlanan uzaktan eğitimi yine bir vakte ve mekana bağlamaya çalışmak ancak bizim ülkede görülür herhalde.

Bir tarafta uzaktan eğitim alt yapısı olmayan ve eğitimi internet üzerinde mevcut açık derslerle sağlamaya çalışan ve bunu yönetmeliklerle yasallaştıran ve sistemine alan bir yönetici tipi, öte yanda uzaktan eğitimi 9-5 arasında bir mekana sığdırmaya çalışan bir başka yönetici tipi. Dünyanın en mükemmel alt yapısını kursanız bile böyle yöneticiler olduğu müddetçe kullanamazsınız. Bu, böyle yöneticilerde olmayan bir kültür ve anlayış meselesi.

Oysa dünyada teknoloji her gün yenileniyor. Ders kitapları o kadar sık değişiyor ki artık basılmıyor, online yayınlanıyor ve devamlı güncelleniyor. Bu sene anlatılan bilgilerin bir sene sonra bayatladığı bir sistemden bahsediyoruz. Dolayısı ila özellikle mühendislik ve sağlık alanlarında teknolojinin eğitimin bir parçası olmasının yanı sıra uzaktan eğitimin programın bir parçası olması kaçınılmaz. Çok özel konulardaki az sayıda uzman dünyanın bir çok bölgesinde ders verebilmekte. Bu da ancak uzaktan eğitim ve açık ders ile mümkün olabilmekte.

Hasbelkader bir yerde yönetici olduğu için her konuyu uzmanından daha iyi bildiğini sanan cahil-i mürekkep yöneticilerle bu işi yapmak mümkün değil. İnsan bu tip yöneticileri görünce Bağdatlı Ruhi'nin şu beytini terennüm etmeden duramıyor:

Arif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
İkbâline yuf âlemin idbârına yuf

Böyle nadanları ve hamakat ehlini gördükçe şikayet etmemiz ve bağırıp çağırmamız mazur görülsün. Çünkü şair-i meşhur Nabi merhumun dediği gibi;

Şikâyet cehlden feryâd bî-idrâkliklerden

Eh böyle üniversiteden bihaber olan bir adama yetki verilirse;

Çok tel kırılır nâ-ehline mızrab-ı tasarruf verilince

Mısraını terennüm eden şaire haklısın demekten başka bir şey gelmimiyor elimizden.

Allah böyle cehl-i mürekkep sahiplerinin şerrinden bizleri ve ülkemizi korusun.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN