Bugün üç ayların ilk Cuma gecesini, yani Regâip kandilini idrak edeceğiz. Kesin olmamakla birlikte, kâinatın övüncü efendimizin anne karnına bu gece düştükleri ve bu yüzden özel bir gece olduğu rivâyet edilir.
Kandillerde okunmak üzere şiir yazmak, edebiyatımızda bir gelenek. Mevlid kandilinde okunmak üzere mevlitler, Mirâc kandilinde okunmak üzere mirâciyeler yazılmış iken Regâip kandilinde okunmak üzere Regâibiyyenin yazılmasını 18. asra kadar beklemek zorunda kaldık. Hz. Peygamber'in anne karnına düştüğü geceye, beyitlerde veya şiirlerin, özellikle mevlitlerin bir bölümünde değinilirken, bu konuyu müstakilen ele alan şiirler yoktu. 18. asırda ilk yazılan regâibiyyenin ardından yazılmaya başlandı ama sayısı diğerlerine göre hâlâ çok az.
Mehmet Akkuş tarafından yayımlanan Halveti-Uşşâkî şeyhi Salâhî Efendi'nin (ö. 1783) Regâibiyye'si bilinen en eski şiir. Alim Yıldız'ın tanıttığı Üsküdarlı Sâfî'nin (ö. 1901) Leyle-i Regâib başlıklı şiirinden başka Hakan Yekbaş'a göre; Receb Vahyî, Kemâlî Efendi, Ârif Süleyman Bey, Mehmed Fevzî Efendi, Şemseddin Canpek'in de regâibiyyeleri var.
Üsküdarlı Sâfî, iyi bir şair olduğu halde devrin muhaliflerinden birinin yakını olduğu için hak ettiği şöhrete ulaşamadığı, görmezden gelindiği söylenir. Genç yaşta vefat etmesine ve neredeyse birkaç şiiri olmasına rağmen Nâmık Kemal, Muallim Nâci, Süleyman Nazif ve Rıza Tevfik tarafından övülen Sâfî'nin şiirlerinden sufi-meşrep olduğu anlaşılır.
Sâfî'nin Leyle-i Regâib'i
Prof. Dr. Alim Yıldız hocamızın tanıttığı Üsküdarlı Sâfî'nin regâibiyyesi, dört bentten oluşan bir müseddes. Bentlerden oluşan nazım biçimleri, özellikle birden fazla anlatılacak yönü olan konularda şiir yazmaya çok müsait. Şair de bu şiirin ilk bendinde, Hz. Peygamberin anne karnına düşmesini ve cihanın onun beklemesini anlatır. İkinci bentte, gecenin öneminden bahsederek kutlanmasını ister. Üçüncü bentte, Hz. Peygamber'in özelliklerinden ve öneminden bahseder. Son bentte ise âdeta bu şiiri neden yazdığını açıklar, ne kadar gayret etse de lâyık olduğu şekilde anlatamayacağını söyler ve Allah'a dua ederek şiirini tamamlar. Sâfî, bu şiiriyle kendisinden sonra regâibiyye yazacaklara güzel bir örnek sunar.
Düzyazı ile birkaç sayfada anlatılabilecek şeyleri dört bende sığdıran Sâfî'nin bu güzel şiirini ve günümüz Türkçesini bu mübarek geceyi yâd etmeye vesile olmak niyeti ile verelim.
Düşdü sadef-i rahme bu şeb ol dür-i yektâ
Cibrîl nidâ etti ki el-leyletü hublâ
Ümmîd tulûı bürüdü kevn ü mekânı
A'yân-ı cihân muntazırı oldu ser-â-pâ
Hak eyledi ol nüsha-ı kübrâya riâyet
Kondu bu gece mahfazaya âyet-i rahmet
O benzersiz inci bu gece rahim sadefine düştü. Cebrail [o geceyi] "Geceler gebedir." diye seslendi [müjdeledi]. Ümit aydınlığı dünyayı kuşattı. Cihanın tüm gözleri [tüm varlıklar] ise [Hz. Peygamber'in] yolunu gözlemeye [doğacağı günü beklemeye] başladı.
Allah o büyük insanı yüceltti ve korudu. Bu gece, rahmet âyetleri saklama ve koruma kutusuna konuldu.
Olsun bu gece şu'le-feşân gökde sitâre
Dönsün bu gece meş'aleye yerde minâre
Zîrâ bu mübârek gece olmaz müteşâbih
Sâir geceye belki umûmuyla nehâre
Geldi bu gece müjde-i ikbâl-i saâdet
Oldu bu gece mebde-i sad-fecr-i selâmet
Bu gece gökyüzünde yıldızlar ışıklar saçsın, gökleri aydınlatsın. Yeryüzünde ise minareler birer meşale gibi yansın, yeryüzünü aydınlatsın. Çünkü bu gece bir başka geceye benzemiyor. Diğer gecelere göre gündüz gibi.
[Çünkü] bu gece mutluluk günlerinin müjdesi geldi. Bu gece binlerce kurtuluş güneşinin doğduğu an oldu.
Kimdi olacak zîver-i gehvâre-i maksûd
Kimdi olacak devlet ü ikbâl ile meşhûd
Ol zât-ı mükerremdi ki elkâb-ı güzîni
Serdâr-ı kirâme-i rusül Ahmed ü Mahmûd
Mûcib-i tekevvünü bütün arz u semânın
En sevgili peygamber-i zî-şân-ı Hudâ'nın
Maksat beşiğinin süsü kim olacaktı? Talih ve saadet günlerinin habercisi kimdi? O öyle kutlu biri idi ki onun seçkin lakabı, büyük peygamberlerin önderi Ahmed ve Mahmud idi.
[O] tüm arz ve semânın yaratılmasının sebebi olan yüce Allah'ın en çok sevdiği şan sahibi peygamberi idi.
Vasf etdi kitâbında onu Hazret-i Sübhân
Vasf eyleyemez hakkı ile olsa da sühbân
Meydânda hakîkat duruyor gün gibi îşân
Şâirle Hudâ nerde kalır şi'r ile Kur'ân
Sâfî ederiz cümlece eltâfını me'mûl
Zîrâ olur eltâfı onun cümleye mebzûl
Sübhan olan Allah, peygamberinin özelliklerini Kur'ân'da anlattı. [O kadar güzel anlattı ki Hz. Peygamber'in] hiçbir arkadaşı [ve de şairler] onun özelliklerini böyle güzel ve eksiksiz anlatamazdı. Hakikat meydanda apaçık bir şekilde duruyor. Allah'ın Kur'ân'ı ile bir şairin şiiri [hiç mukayese edilir mi?]
Ey Sâfî, biz sadece Allah'ın lütuflarına, ihsanlarına ulaşmayı ümit ederiz. Çünkü onun lütufları hepimize yetecek kadar boldur.
Merhameti sonsuz olan Allah'ın lütufları ve ihsanlarına ulaşanlardan olmak niyazı ile kandiliniz mübarek olsun.
İsmail Güleç