Bir İlahiyat Fakültesi'nde, hocanın birinin, Hz. Meryem'in hamileliği meselesinden yola çıkarak Hz. Meryem'in iffetli olup olmadığının sorgulanması gerektiğini ve bu konu ile ilgili olarak bize anlatılmayan bazı olayların olduğunu söylediğini okudum. Bir Müslüman ve bir akademisyen olarak çok rahatsız olduğumu ifade etmek için bu satırları karalıyorum.
Konuya girmeden önce açıklamak istediğim bir husus var. Ben İlahiyatçı değilim ve tefsir de uzmanlık alanım değil. O yüzden meseleye dini açıdan değil bir Müslüman ve bir akademisyen olarak yaklaşacağım.
Hz. Meryem'e iftira atılma meselesi
Bildiğim kadarı ile Kur'an-ı Kerim'de masum oldukları halde iftiraya uğrayan iki kadından bahsedilir. İlki, Beni Müstalik Gazvesi dönüşünde kendisine iftira atılan Hz. Ayşe. Diğeri de babasız çocuk doğurduğu için suçlanan Hz. Meryem.
Kur'an'da Hz. Meryem'den iki yerde ayrıntılı bir şekilde bahsedilir. İlki Hz. Meryem'in doğumu ve yetişmesinin anlatıldığı Al-i İmrân suresinde. Hz. Meryem'in annesi, doğacak çocuğunu Allah'a adayacağını söyler ve sözünde durur. Mabede adanan kızın yetiştirme görevi ise Hz. Zekeriyya'ya verilir.
"Ey Meryem, Allah seni seçti ve temizledi ve dünyadaki kadınlar arasından en üstün seni seçti." (Al-i İmran 42)
Hitabıyla Hz. Meryem'in seçilmiş olduğu ifade edilir ve Hz. İsa'nın annesi olacağı kendisine bildirilir:
"Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesîh'tir; dünyada da ahirette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır. O hem beşikte iken hem de yetişkin halinde insanlarla konuşacak ve sâlih kişilerden olacak." (Al-i İmran 45-46)
Hz. Meryem şaşırır ve sorar:
"Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?" Allah buyurdu: "İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece 'ol!' der, o da oluverir." (Al-i İmran 47)
Hz. Meryem'den ayrıntılı bahsedildiği diğer yer adının verildiği suredir. Burada hamile kalmasından ve Hz. İsa'nın doğumundan bahsedilir. Mabedin bir köşesinde insanlar kendisini rahatsız etmesin diye çektiği bir perdenin ardında ibadet eden Meryem'in kıssası şöyledir: (Meryem Suresi 16-26. Ayetler)
Kitapta Meryem'i de okuyup an. Hani o, evinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu gönderdik; ruh ona tam bir insan şeklinde göründü. Meryem, "Beni senden koruması için çok esirgeyici olan Allah'a sığınıyorum! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)" dedi. Melek, "Ben ancak sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim" dedi. Meryem, "Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?" dedi. Melek cevap verdi: "Orası öyle; ancak rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir."
Hz. Meryem'in hamile kalması ve doğurması, çocuğunu alıp çıkması büyük olay olur ve ciddi suçlamalarla karşılaşır. Halkın ithamını ve iftiraların sonunu kesmek için ise yine bir mucizeye ihtiyaç vardır. Kur'an-ı Kerim'de bu durum şöyle anlatılır:
Meryem, çocuğu kucağında taşıyarak halkın içine çıktı. Şaşırdılar ve şöyle dediler: "Meryem! Gerçekten de sen görülmedik pek çirkin bir iş yaptın! "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi; annen de iffetsiz bir kadın değildi!" Bunun üzerine Meryem bebeğe konuşması için işaret etti. Fakat onlar: "Henüz beşikteki bir bebekle nasıl konuşabiliriz" dediler.
Şunları söyledi: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı." "Nerede olursam olayım beni hayır ve bereket sebebi kıldı. Hayatta kaldığım müddetçe bana namazı ve zekâtı emretti". Beni, anneme karşı çok iyi davranan bir evlat kıldı. Beni bir zorba, hayırsız bir bedbaht yapmadı." (Meryem 27-32)
Meryem suresinde iki olağan üstü doğum anlatılır. İki ise kısır ve ihtiyar bir kadının yaşlı bir adamdan hamile kalması mucizesidir. İkincisi ise iffetli ve bakire bir kızın hiçbir şekilde bir erkekle temas etmeden hamile kalmasıdır. Doğumla ilgili üçüncü mucize ise beşikteki bebeğin konuşmasıdır.
Kur'an'da mesele bu kadar açık ve net ifade edilir iken, Kur'an'da Hz. Meryem'den defalarca 'iffetini korumuş kadın' olarak bahsedilirken hâlâ onun iffetini sorgulamayı bir Müslüman olarak benim anlamam ve kabul etmem mümkün değildir. Eğer kabul edecek olursam imanımdan şüphe etmem gerekir.
Akademik tartışma olamaz mı?
Olur. Bir akademisyen üniversitede, bir derste anlatılan konu dahilinde ve anlatan hocanın da konunun uzmanı olması koşulu ile her konuyu konuşabilir ve tartışabilir. Ancak bunun da şartları var.
- Tartışmanın bir amacı ve işlevi olmalıdır.
- Tartışılan konu dersle ilgili olmalıdır.
- Tartıştıran kişi konunun uzmanı olmalıdır.
- Tartışmanın bir yöntemi olmalıdır.
- Tartışmanın bir üslubu olmalıdır.
Ben, medyadan okuduğum kadarı ile derste yapılan tartışmanın amacını ve işlevini pek anlayamadım. Din psikolojisi dersi olduğuna göre konu acaba iftira atılan bir kadının psikolojisi veya babasız büyüyen çocuğun psikolojisi tartışılmış olabilir mi diye düşündüm ancak konunun psikolojiden ziyade dinler tarihi ile ilgili olduğunu gördüm. Dolayısıyla tartışma dersle ve dersin kazanımlarıyla ilgili değilmiş gibi görünmekte. Tartışmayı yürüten kişinin uzmanlık alanı olmadığı bir konuda kesin ifadelerle konuştuğu çok açık. Bir dinler tarihi hocası olsa ve konu ile tarih boyunca yapılan tartışmaları aktarıp kendi görüşünü açıklasa anlayabilirdim. Anladığım kadarı ile belli bir yöntem dahilinde de yapılmamış ve öğretim üyesinin üslubu bir akademik tartışmadan daha çok, kayıkçı kavgası yapılan çok konuklu TV programlarına benziyor gibi.
Bence bunlardan daha önemlisi bir İlahiyat Fakültesi'nde, Kur'an'da iffeti müsellem Hz. Meryem'in iffetinin tartışılmaya açılmış olması, akaide dair bir meselenin bayağı bir üslupla magazinleştirilmesidir. Acıyı ve üzüntüyü katmerleyen ise bu tartışmanın ve üslubun normal kabul edilip bir kısım ilahiyatçılar tarafından sahiplenilmesidir.
İşin bir de başkalarının dinine saygı meselesi var ki o mevzuya hiç girmedim. Bilirsiniz ama ben bir kez daha ifade edeyim.
Hz. Meryem bizim validemiz ve Hz. İsa bizim peygamberimizdir.
Not: Hz. Meryem'i yakından tanımak için Sibel Eraslan'ın Siret-i Meryem isimli kitabını tavsiye ederim.
İsmail Güleç