Üniversite sınav sonuçlarının açıklanması üzerine sosyal medyada boy boy okul başarı afişleri görmeye başladık. Okullar, "İlk beş yüzde şu kadar, ilk binde bu kadar öğrencimiz var" diyerek bize ne kadar başarılı olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Bunun için onları eleştirmek haksızlık olur. Öğrencilerinin sınav sonuçlarını, okullarının başarısını göstermek için güzel bir fırsat olarak görüyorlar ve bu fırsatı da doğal olarak kaçırmak istemiyorlar.
Buraya kadar her şey normal. Ancak akla şöyle bir soru geliyor: Bir okulun başarısı ilk bine giren öğrenci sayısına göre mi ölçülür?
Evet, bu da bir kriterdir ancak tek başına okulun başarılı olup olmadığı belirlemeye yetmez. Çünkü ilk bine girmek sadece okulun değil belki daha çok öğrencinin başarısıdır. Bunu söylerken okulun hiç katkısının olmadığını kastetmiyorum, öğrencinin de başarıya ortak olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Okulun başarısını ölçmek için başka kriterler de var. Okul başarısını ölçen kriterlerle ilgili yapılmış birçok çalışma ve geliştirilmiş ölçekler var. Daha fazla bilgi almak isteyenler ve konuyu merak edenler onlara bakabilir. Biz sınav sonuçlarına devam edelim. Üniversite sınav sonuçlarına farklı bir gözle bakmaya çalışalım.
Evet, üniversite sınav sonuçları bir okulun başarısını ölçen kriterlerden biridir. Sınav sonuçlarına bakılarak okulun başarısı ölçülebilir ancak sonuçların doğru çıkması için değerlendirmenin de doğru yapılması gerekir.
Bir okulun sınav başarısı ölçmek için sonuçların farklı açılardan incelenmesi gerekir. Bunları sırayla arz etmeye çalışayım.
- Başarı ölçülürken sadece ilk bine girenler değil, tüm mezunlar hesap edilmelidir.
- Hesaplamada en düşük %10 ile en yüksek %10 dilimlik arasında giren öğrenciler dışarda bırakılır. Bunun nedeni en düşük ve en yükseklerin kendine has nedenlerden dolayı çok başarısız veya çok başarılı olmasıdır. Bir rahatsızlık ve hastalık, beklenmeyen ekonomik bir neden veya kaybedilen bir yakından, anne-babanın ayrılığı gibi birçok neden öğrencinin başarısız olmasına yol açabilir. Öğrencinin ailesi, akrabaları ve imkanları da başarısını etkileyebilir. Hesaplama ortadaki %80'lik öğrenci grubu üzerinde yapılır.
- Lise giriş sınavındaki derece ile YKS derece arasındaki ilişki değerlendirilmelidir. Özellikle sınavla öğrenci kabul eden nitelikli liselerde öğrencilerin giriş yüzdelik dilimleri ile üniversite sınavı TYT'deki başarı sıralamasına göre karşılığına bakmak gerekir. Ama bunu da kabaca yapamayız. Çünkü LGS sınavına girenlerin niteliği ile niceliği ile YKS'ye girenlerin niteliği ve niceliği tam olarak aynı değil. O yüzden karşılaştırma ancak konunun uzmanlarının yapacağı hesaplama ile tespit edilebilir. Öğrencilerin girerken bulundukları yüzdelik dilim ile mezun olurken bulundukları dilim arasında anlamlı farklar bize okulun başarısı hakkında bilgi verecektir.
- Öğrencilerin başarı notlarının hesap edilmesinde de bir standart olmalıdır. Öğrencilerine hak ettiklerinden fazla not veren okulların bulunduğu düşünüldüğünde hesaplama sadece çözülen soru sayısı temel alınarak yapılmalıdır.
Bu tespitler okulun başarısının ölçülmesine yardım eder ancak tam olarak ölçmeye yetmez. Daha detaylı çalışmalara da ihtiyaç vardır. Okulun öğrencilerine birer birer dokunmasına da bakılır. Ancak bunu geliştirilmiş ölçeklerle tespit etmek çok mümkün olmaz, daha özel çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu durumu tespit etmek, okul rehberleri, öğretmenler, öğrenciler ve veliler ile yapılacak görüşmelerde toplanacak bilgilerle mümkün olur. MEB'in böyle çalışmalar yapıp yapmadığını bilmiyorum.
Neden bu konuda yazdığımı merak edebilirsiniz. Hemen söyleyeyim. Okulların hazırlayıp ilan ettikleri görsellere bakarak bir okulun çok başarılı olduğunu düşünmeyin. Bu görseller, listeler okul hakkında sizi yanıltabilir. İlk birkaç kişiye değil, genel ortalamasına bakmanız gerektiğini hatırlatmak için yazdım.
Kısaca özetleyeyim. İlk bine öğrenci sokmak okul için bir başarıdır. Ancak o okulun başarılı olduğunu düşünmek için daha fazla bilgiye ihtiyacımız vardır.
İsmail Güleç