Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Aralık 17, 2018
Vefatının 745. yıl dönümünde Hz. Mevlânâ bize neler söyler…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

"Bu can bu tende oldukça ben Kur'an'ın kölesiyim!"

Değerli okuyucum.

Bir Asr-ı Saadet hatırası çerçevesinde dinimizin bize emrettiği "borç alma-verme-ödeme" hususlarında göstermemiz gereken hassasiyet üzerine kaleme aldığımız yazımıza devam edeceğiz. Ancak bugün sizlere, vefatının 745.yıldönümünü idrak ettiğimiz, asırlardır geride bıraktığı eserleriyle, Konya'dan tüm dünyaya yayılan sözleriyle gönüllerde yaşayan bir Aşk Eri'nden; bir veliden, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretlerinden bahsetmek istiyoruz.

Zira düzenlenen anma merasimleriyle onu anmak kadar, onu anlamaya çalışmanın da önemli ve belki daha ehemmiyetli olduğunu söylemeliyiz.

Aşağıdaki satırlarda Hz. Mevlânâ'nın "insanın manevi eğitimine dair" görüşlerini, kendisini "yaşadığı sürece kölesi" kabul ettiği Kur'an ayetleri ve "Onun yolunun tozuyum-türabıyım" dediği Hz. Muhammed Mustafa'nın (sav) hadisleriyle irtibatını kurarak ele almaya çalışılacağız. Vefatının 745. Yıldönümünde bu sevgili ve dertli Allah dostuna rahmetler niyazıyla…

GÖNÜL DÜNYAMIZI MUHAFAZA ALTINA ALMAK

"Gönül" ve "kalb" manevi eğitimde önemli kavramlardır. Bunlar öylesine önemli hususlardır ki, ayetler ve hadisler bizzat bu kavramlardan bahseder. Cenâb-ı Hak, İslam'ı bir türlü kabule yanaşmayan inkarcılar için, "Onların gözleri kör değildi. Lakin göğüslerindeki kalpleri, kalp gözleri kördü onların..." (Hacc, 46) buyurmaktadır.

Hz. Peygamber (sav) de "Haberiniz olsun ki, insan bedeninde bir et parçası vardır. O salih olursa beden de salaha erer. O fesada uğrarsa beden de fesada uğrar. Haberiniz olsun ki o 'kalb'dir." buyurarak kalbin ehemmiyetine dikkat çekmektedir. Bir başka hadisinde ise şöyle buyurur sevgili Peygamberimiz:

"Şüphesiz Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza nazar etmez, değer vermez. Lakin O, sizin kalplerinize ve davranışlarınıza bakar ve değer verir."

Bundan dolayıdır ki, tasavvuf erbabı da, kalb tasfiyesi ve nefis tezkiyesi mefhumlarına son derece önem verir. Bir beyitte şöyle denilmektedir:

"Ka'be bünyâd-ı Halîl-i Azerest. Dil nazargâh-ı Celîl-i Ekberest"

Yani, Ka'be Azer oğlu Halil'in (Hz. İbrahim'in) yapmış olduğu bir binadır. Gönül ise yüceler yücesi Allah'ın nazargâhıdır.

Bir başka beytinde ise şöyle seslenir mürşidine:

"Gönlümde eğri bir huy varsa çek-çıkar, at onu... Zira bahçıvanlar eğri dalları koparıp atarlar."

Hz. Mevlânâ'ya göre gönlü kirlerden temizleyebilmek için ilahi aşkın şerbetinden içmek gerekir. Bu aşk şerbetini tadan gönül artık kendinden geçer. Bedeni arzuların tesirinden kurtulan gönül, artık arınmış bir şekilde dünyayı aşar, hem yücelir hem de gerçek hürriyetine kavuşur. Nitekim bir beytinde şöyle der:

"Gönül merdiveninden her an miraca yükselenler var."

Gönül kırmaktan kaçınıp, gönüller yapan "Gönül Ehli" kişilerden olmayı ısrarla tavsiye eden Hz. Mevlânâ, bir beytinde şu tavsiyede bulunur:

"Eğer gönül ehliysen, gönül Ka'besini tavaf etmeye çalış. Zira topraktan, taştan yapılmış olan Ka'benin asıl manası gönüldür. Bil ki, Cenab-ı Hakk, görünen bilinen suret Ka'besini tavaf etmeyi, kirlerden temizlenmiş ve arınmış bir gönül Ka'besini elde edesin diye farz kıldı."

NEFİS TERBİYESİNE TALİP OLMAK

Tasavvufun önemle üzerinde durduğu hususlardan biri de nefis terbiyesi ve tezkiyesidir. Kur'ân-ı Kerim bize bu konuda da ufuk açar. Şöyle buyurur yüce Mevlâmız:

"Doğrusu, nefsini tezkiye eden, temizleyen kurtuluşa ermiştir." (A'lâ / 14)

Nasıl ki sevgili Peygamberimiz (sav), cahiliye çağını yaşayan bir toplumu 23 yılda eğiterek, cennetle müjdelenen ve saadet asrını yaşayan insanlar haline getirdiyse, Hz. Mevlânâ da insanın eğitilebileceğini ve eğitimle ahlakının ve davranışlarının güzelleşeceğini düşünür. Bir beytinde der ki:

"Yabani hayvanlar eğitilerek nasıl ki insanlara faydalı hale geliyorsa, insan nefsi de eğitilerek faydalı bir hale gelebilir. Ancak eğitimden istifade edilebilmesi için kişinin teslim olması şarttır."

Nefsini eğitip-terbiye etmek, temizleyip-tezkiye etmek ve böylece Allah'a güzel kulluk yolculuğunda kişinin nasıl davranması hususunda Hz. Mevlânâ'nın tavsiyeleri şöyledir:

"Bir bıçak, kendi sapını, başka bir bıçak olmaksızın nasıl yontabilir? Sen git de yaralarını bir gönül cerrahına göster. Çünkü onları kendin tedavi edemezsin."

"İki parmağının ucunu iki gözüne koy. Dünyadan bir şey görebilir misin? Görmüyorsan bu âlem yok değildir. Görmemek ayıp ve kusuru ancak nefsin uğursuz iki parmağına aittir. Sen evvela gözlerinden parmaklarını kaldır. Ondan sonra dilediğini gör."

Bir diğer beytinde ise "Külünk vurulmadıkça hiç maden altını gösterir mi?" diye sorar muhatabına...

Burada Hz. Mevlânâ, kişinin maneviyat yolunda yol alabilmesi, gelişme kaydedebilmesi ve kendisinde olan kabiliyetleri ortaya çıkarabilmesi için benliğinden sıyrılması gerektiğini ifade etmektedir. Zira madenleri dağdan kazarak çıkarıp birtakım işlemlere tabi tutmadan, ısıtıp-tasfiye işleminden geçirmeden içindeki cevher ortaya çıkmaz.

"Kur'ân-ı Kerim'in ayetlerini ve Hz. Peygamber'in hadislerini okumadan evvel kendini düzelt. Gül bahçesindeki güzel kokuları duyamıyorsan, kusuru bahçede değil, gönlünde ve burnunda ara."

Bir başka beytinde de Hz. Mevlânâ, eğitimciyi marangoza ve nefsini eğitmeye talip olan kişiyi de onun elindeki ahşaba benzetir. Ve der ki: "Marangozun ahşaba tatbik etmesi gereken bazı işler vardır. Dolayısıyla o ne keserden kaçmalıdır ne de çividen... İnsan da ahşap gibi benliğinden vazgeçmelidir. Ahşap parçası keserin düşüncesine aykırı hareket ederse, marangozun elinden kaçacak olursa bilmelidir ki, o ancak yakılmak üzere ayrılan bir odun parçası olarak kalacaktır".

Kendisi de babası Bahâüddin Veled başta olmak üzere, Seyyid Burhaneddin Veled, Muhyiddin Arabî ve Şems-i Tebrîzî gibi gönül ehli kimselerin dizi dibinde, kemal-i edeb ve tevazu ile oturarak zahirî ve batınî ilimleri tahsil etmiştir.

Yazımıza devam etmek üzere, sağlıcakla kalınız efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN