Daha gökleri ve yeryüzünü yarattığı gün, ayların sayısını on iki olarak belirlemişti Âlemlerin Rabbi… "Yaratma"nın da "emretme"nin de sadece kendisine ait olduğu Allah Teâlâ, bu on iki ayın dördünün "haram" yani kendisine saygı gösterilen/gösterilmesi gereken aylar olduğunu da ifade buyurmaktadır. (Bkz. Tevbe, 36)
Peki hangi aylardır bunlar?.. İslam kültüründe önceki peygamberlerden beri süregelen anlayış doğrultusunda Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarının "haram aylar" olarak kabul edildiği bilinmektedir. (İlgili ayetler için bkz. Bakara, 194, 217; Mâide, 2, 97; Tevbe, 5, 36)
Tarihî kaynaklarda, İslam öncesi Cahiliyye araplarının da bu anlayışı devam ettirdiği ve özellikle Receb ayında savaşmaktan uzak durdukları ve oruç tutmak, umre yapmak gibi ibadetlerle meşgul oldukları görülmektedir.
İslam dinin gelmesiyle birlikte önceki peygamberler döneminde çeşitli hatıralara sahne olan ve kendilerine hürmet edilmesi bir gelenek olarak kabul edilen bu aylara saygı duyulması anlayışı devam etmiştir. Hac, Zilhicce ayında ifa edilen bir ibadet olurken, Muharrem ayı ve Aşure günü de müminler nezdinde saygınlığını korumuştur.
Birbiri ardınca gelen diğer üç aydan müstakil olarak takvimlerde yer alan Receb ayı özellikle oruç ibadetinin farz kılınmasıyla birlikte adı Şaban ve Ramazan aylarıyla beraber anılmaya başlanmıştır. Artık o, "üç aylar" olarak bilinen maneviyat yüklü mevsimin ilk ayı olarak telakki edilmeye başlanmış ve gelişi, içinde "bin aydan daha hayırlı bir gece" olan Kadir Gecesi'ni barındıran Ramazan ayının habercisi olarak kabul edilmiştir. İşte 2020 yılını yaşayan müminler için yarın, bir diğer ifadeyle 25 Şubat 2020 tarihi, hicri takvime göre yeni bir Receb ayının ilk günüdür; hayırlı ve mübarek, hayrı ve bereketi dâim olsun!..
RECEB NE DEMEKTİR?
Bize has kültürümüzde bu ayda doğan bebeklere isim olarak verilen Receb kelimesi sözlükte "korkmak; saygı duymak, tâzim göstermek" anlamlarını ihtiva eden "recb" kökünden gelmektedir. Bu itibarla, Receb, kendisine hürmet edilen, saygı duyulan ve savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan biridir.
Arapların cahiliyye dönemi olarak adlandırılan çağlarında bile bu aya hürmet edilir, kan dökmenin, mala ve ırza dokunmanın yasak olduğu bu ayda kavga gürültüleri, kılıç sesleri ve imdat çağrıları neredeyse hiç duyulmazdı. Bu sebeple onun bir adı Receb-i Esamm (İşitmeyen) diğer bir adı ise Receb-i Mudar'dır. Çünkü Mudar, Kureyş kabilesinin mensup olduğu kolun adıdır; ve Kureyşliler tâ Hz. İbrahim'den beri saygı duyulduğuna inandıkları bu aya en çok sahip çıkan ve hürmet eden bir topluluktur.
Şanlı ecdadımız Osmanlılar, bu ayı Receb-i Şerîf olarak yazmakta ve anmaktadırlar. Zira bu ay, "Ayların Şâhı" Ramazan-ı Şerîf'e öncülük eden muhterem ve şerefli bir aydır; ayrıca o, "Şuhûr-i Selâse" denilen ve içinde birçok mübarek gecenin bulunduğu maneviyat dolu üç aylar mevsiminin ilk ayıdır.
Sevgili Peygamberimiz (sav) ayet-i kerimelerde zaten öteden beri bilinir oldukları tek tek adları zikredilmeyen "haram ayları" isim isim zikrederek bunları Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb olarak açıklamıştır. (Bkz. Buhârî, Meğâzî, 77; Müslim, Ḳasâme, 29). Bu ayın faziletini ve müminler nezdindeki değerini belirleyen bir hadis-i şerif'te ise Resul-i Ekrem Efendimizin Receb ayı geldiğinde şöyle dua ettiği aktarılmaktadır:
"Allahümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa'bân ve belliğnâ Ramadân"
"Allah'ım, Receb ve Şâban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır!" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259; Ebû Nuaym, Hilye, VI, 269)
ÜÇ AYLAR VE İÇİNDEKİ KANDİLLERİN ÖNEMİ
Aslında başlı başına bir yazı konusu olan bu başlık altında kısaca şunlar söylenebilir:
Ramazan, aylar içinde bir ay iken, Allah Teâlâ, insanlara rehberlik eden elçilerinin sonuncusunu bu ulvi vazifeyle görevlendirmeyi dilediği vakit, insanlar arasından seçtiği kuluna hem bu görevini hem de onun en büyük mucizesi olacak Kur'an-ı Kerim'in ilk ayetlerini tebliğ etmişti. Bu muhteşem zaman dilimi, bir Ramazan gecesinde yaşanmış ve o gece kadir ve kıymet bakımından "bin aydan daha üstün" bir geceye dönmüştü… Kur'an-ı Kerim, o geceyi de, o beldeyi de, o ayı da en yüce ve en müstesna mertebelere ulaştırmıştı. Bu özelliğiyle Ramazan, "Ramazan-ı Şerîf" vasfını hâiz olmuş ve artık "On bir ayın Sultanı" olarak anılmaya başlamıştı. İşte gerek Receb gerekse Şaban ayı, müminleri Ramazan ayı gibi "başı rahmet esintileri, ortası mağfiret yağmurları ve sonu da cehennemden kurtuluş müjdelerinin yağdığı" maneviyat dolu bir mevsimin "haberci"leridir. İçindeki kandiller de çıkılan bu maneviyat seferinde, Allah'a kulluk hususunda eksiklerimizi görüp telafi edeceğimiz, ihtiyaçlarımızı tespit ederek tedarikte bulunacağımız manevi istasyonlar gibidir…
İlk durağımız Regâib Kandiline de bu gözle bakmak gerektiğini ifade ederek hepinizin üç aylarınızın mübarek, amellerinizin makbul, dualarınızın kabul kılınmasını Yüce Mevlâmızdan diliyorum.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay