Berât Kandili'ni nasıl ihya edelim?
Merhum Bahattin Karakoç, ödüllü şiiri ve bir Münâcât şâheseri olan "Beyaz Dilekçe" eserindeki bir beyitte, duayı Allah'a sunulan bir dilekçeye benzetir ve halini şu kelimelerle arz eder, Yüce Yaradan'a…
"Bir Beyaz Dilekçe'dir Sana her yalvarışım / İmanımla amelim; hem perdem hem nakışım…
Çalı bile kendine sığınan kuşu itmez / Sen Gafur'sun, Aziz'sin, senin keremin bitmez,
Geldim işte kapına, kul senden ırak olmaz / Sana adanmamışsa yürek de yürek olmaz!.."
Evet, öyle bir ayda, öyle bir gecenin arefesindeyiz ki, bu gece Alemlerin Rabbi'ne sunulan dilekçelerin geri çevrilmeyeceği bilgisi, Sadiku'l-Va'di'l-Emîn olan; özüne de sözüne de güvenilen Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem tarafından ümmetine müjde olarak verilen bir gece… Denilebilir ki, Cenab-ı Hak katındaki kadr ü kıymeti hesaba ve kitaba gelmez bir gece olan Kadir Gecesi'nden sonra, fazileti ve bereketi bakımından en yüce gecenin Berât Gecesi olması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu gece hem zamanı net olarak bildirilen hem de fazileti bizzat Peygamberimiz tarafından haber verilen müstesna bir zaman dilimidir. Bu iki özelliği sebebiyle son derece hassasiyet gösterilerek değerlendirilmesi ve yeterince farkında olunarak bu gecenin feyiz ve bereketinden istifade edilmesi gerekmektedir. Dilerseniz önce bu mübarek gece hakkındaki bilgilerimizi tazeleyelim ve belki de aktarılacaklardan yeni birtakım bilgiler edinelim…
BU GECEYE NEDEN BERÂT GECESİ DENİLMİŞTİR?
Daha önceki yazılarımızdan hatırlayacağınız üzere, bizim kültürümüzde mübarek geceler "kandil" olarak adlandırılırlar. Kameri aylardan biri ve mübarek üç ayların ikincisi olan Şa'bân ayının 14. gününü 15. güne bağlayan gece "Berât Kandili" olarak bilinir ve kutlanır… Ancak bu isim, bu akşamla birlikte idrak edeceğimiz mübarek gecenin isimlerinden sadece biridir; ve onun başka isimleri de vardır. En çok şöhret bulan bu isimle anılış sebebine gelince, bu gece Allah'ın, kullarını affederek onları günah yükünden kurtarması sebebiyle bu geceye Berât Gecesi ismi verilmiştir. Çünkü Arapça bir isim olan Berâet, "kişinin bir yükümlülükten kurtulması" veya yükümlülüğünün bulunmaması, sona ermesi" gibi manalara gelir. Yine bu geceye "Mübarek Gece" ve "Rahmet Gecesi" gibi isimler verilmesi onun farklılığına hükmedilecek özelliklere sahip olduğu anlamı taşımaktadır. Öte yandan bu gecenin "Sak Gecesi" olarak nitelenmesi de bu geceyi ihya edenlere, günahlarından arınmış ve Allah Teâlâ tarafından affedilmiş olduğuna dair adeta bir manevi belgenin -ki buna Berât denilmektedir- verildiği sebebiyledir. Zira dünya hayatında birtakım yükümlülüklerden ve suçlardan arındırılmak nasıl ki bazı belgelerle sağlanıyor ve gerektiği zaman bu belgeler durumu ispat için öne sürülüyorsa, kişinin geçmiş hayatındaki hata ve günahlarından, Allah'ın engin merhameti ve eşsiz bağışı ile bu gece kurtulması ve buna istinaden kendisine manevi bir belge verilmesi söz konusudur.
PEYGAMBER EFENDİMİZ BİZE BU GECEYİ NASIL ANLATIYOR?
Bir Asr-ı Saadet gecesinde Hazreti Aişe radıyallahu anhâ vâlidemiz gecenin bir vakti uyandığında Resul-i Ekrem Efendimizi yanında bulamayınca endişelenmiş ve odasından çıkarak onu aramaya koyulmuştu. Hâne-i saâdetlerine yakın konumdaki Bakî' kabristanında Peygamberimizi başını gökyüzüne kaldırmış bir vaziyette dua ederken buldu… Bir süre sonra bilgi edinmek maksadıyla sorduğu sorulara Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin verdiği cevaplar, bu gecenin ne denli, büyük bir ayrıcalığa; fazilet ve berekete sahip olduğunu anlamamıza imkan verir nitelikteydi:
"Şaban ayının yarısına denk gelen bu gece, Allah dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinden daha fazla sayıda insanı affeder."
Evet o gece, işte tam da bizim günün sonunda ulaşacağımız bu geceydi… Peygamberimizin, Allah Teâlâ'nın rahmetiyle dünyamıza tecelli buyuracağını bildirdiği gece… Peki neden Benî Kelb olarak bilinen bir kabileden ve onların koyunlarından bahsetmekteydi?.. Çünkü bu kabile o yörede hayvancılığıyla meşhur ve koyunlarının sayısının çok olmasıyla bilinen bir kabileydi… Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm istemişti ki, ashabı ve sonradan gelen ümmeti, bu gece Allah Teâlâ'nın, hesaplanması mümkün olmayacak kadar insanı affedeceğinin farkında ve bilincinde olarak O'na yönelsin, bağışlamasını dilesin ve böylece affedilenlerden olsun…
Bu mübarek geceyle ilgili olarak onun faziletini ortaya koyan bir başka hadis-i şerifi ise Peygamberimizden duyduğu şekliyle Hz. Ali radıyallahu anh aktarıyor bizlere…
"Şâban'ın ortasında geceyi ibadetle geçiriniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve tan yeri ağarıncaya kadar şöyle seslenir (kullarına): 'Kim benden affını ister; onu affedeyim. Kim benden rızık ister ona rızık vereyim. Kim benden uğradığı musibetten kurtulmak ister; ona âfiyet vereyim, musibetinden kurtarayım… Kim şunu ister bunu ister…' der."
Hadis-i şerifin son ifadeleri, sadece hadisteki hususlar değil, daha başka konularda Allah'tan dileklerin farklı olabileceğini ve tüm bunların yine bu gece Allah'tan istenebileceğini anlatmaktadır bizlere… Kısacası bu gece, hangi konuda ihtiyacınız, derdiniz ve sıkıntınız varsa, bir "Beyaz Dilekçe" halinde Rabbinize arz edebileceğiniz bir gecedir… Böyle bilmek ve böyle anlamak gerekiyor, hadis-i şerifin taşıdığı şerefli manalarla…
BU GECEYİ NASIL DEĞERLENDİRELİM?
Bu konuda sadece aktarılan hadis-i şerif bile başlı başına bir rehberdir diyebiliriz. Çünkü burada dikkat çeken üç husus vardır: Kıyâm, sıyâm ve dua…
Kıyam: Geceyi uyanık geçirmek anlamı taşıdığı gibi, ibadetlerin en efdali olan namazı ve namazda "ayakta durmak" manalarını da taşır. O halde yatsı ve sabah namazlarını mutlaka cemaatle edâ etmek bu gecenin ilk kıyam özelliği taşıyan ibadetidir denilebilir. Ardından gecenin farklı zamanlarında -varsa- kaza namazları, yoksa nafile namaz, özellikle teheccüd namazı (ikişer ikişer 12 rek'at olarak) kılınabilir. Yine kılabilme imkanı olanlar bir T-tesbihat kaynağı olan tesbih namazını kılabilirler. Yine Kur'an-ı Kerim kıraatiyle vakit geçirebilir, bazı sureleri (Yâsin, Fatiha ve kısa sureler gibi) birkaç defa okuyabilirler…
Sıyam: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin özellikle bu geceye atıfla oruç tutulmasını istemesi önemlidir. Çünkü gecenin fazileti güne de yansıyacağı için oruç tutarak bu fazilet ve bereketten nasiplenmemizi istemiştir. Bu sebeple seher vaktinde yiyeceğimiz sahur yemeği ile o günün orucuna da niyetlenmeli ve geceyi ibadet ve dualarla geçiren mümin, sabahına da oruçlu bir kişi olarak ulaşmalı o günü de Rabbinin rızasına vesile olacağını umarak oruçlu geçirmelidir.
Dua: Hadis-i şerif bize Allah Teâlâ'nın bu mübarek gecede yapılacak bağışlanma taleplerini; rızık isteklerini, musibetlerden kurtuluşa vesile olacak niyazları… Kısacası kulun Rabbine sunacağı tüm dilekleri Allah Teâlâ'nın engin kudreti ve rahmetiyle kuluna lütfedeceğini müjdeliyor. O halde çok samimi ve içtenlikle bu gece Allah'a yönelmeli ve önce tövbe ve istiğfar dualarıyla Allah'tan af dilemeli, ardından yine bir dua olan ama diğer duaların kabul edilmesine en güzel vesile ve vasıta olarak görülen salât ü selamlar okunmalı, ardından, kendisi, ailesi, yakınları, mümin kardeşleri, ülkesi, İslam alemi ve tüm dünya için dua etmelidir, bu gece… Hem de -Peygamberimiz gibi- elleri dakikalarca semaya çevrilmiş, boynu bükük, gönlü kırık, ama kalbi –dualarının kabul edileceğine dair- büyük bir ümitle dopdolu olarak…
Geceniz mübarek olsun efendim…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
"Öyle bir gecenin arifesindeyiz ki, bu gece Âlemlerin Rabbi'ne sunulan dilekçelerin geri çevrilmeyeceği bilgisi, özüne de sözüne de güvenilen Hz. Muhammed (sav) tarafından ümmetine müjde olarak verildi."
— Fikriyat (@fikriyatcom) March 27, 2021
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın kaleminden…https://t.co/PNwStLg8gK