Aslında siz değerli okurlarımıza, 1-3 Nisan 2021 tarihleri arasında T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilerek Ankara'da gerçekleştirilen "Değişen ve Gelişen Şartlar Bağlamında Hac Sempozyumu" temalı uluslararası toplantıdan bahsetmeyi düşünmüştük bugünkü yazımızda… Zira uluslararası bir nitelik kazandığı için "pandemi" olarak adlandırılan virüs salgınının hükmünü sürmeye devam ettiği şu günlerde, Hac ibadetinin dünü, bugünü ve yarınına dair muhtelif konulara değinilen bir uluslararası sempozyumun, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilmesi ve başarıyla tamamlanması, dikkate değer olduğu kadar, yazılası ve bahsedilesi özellik taşımaktaydı…
Sempozyumu değerli kılan birkaç madde sıralanabilir. Fakat en önemlisinin, Haccın ruhuna uygun uluslararası niteliği ve katılım zenginliğine sahip olmasıydı denilebilir… Çünkü Afganistan, Almanya, Cezayir, Endonezya, Irak, İngiltere, İran, Kanada, Kuveyt, Libya, Malezya, Moritanya, Nijerya, Pakistan, Senegal, Somali, Sudan, Suriye gibi, 18 farklı ülkeden 22 akademisyen ve Bakanlık temsilcileri yanında yurtiçinden yoğun bir tebliğci ilgisine mazhar oldu bu toplantı… Doğrusu artan vak'a sayıları sebebiyle sadece açılış ve kapanış programlarının sınırlı sayıdaki katılımcıyla bizzat gerçekleştirildiği sempozyuma dair gönüllerde kalan tek ukde, tebliğlerin online sunumla yapılmak zorunda kalınmasıydı… Eğer iki ayrı salonda yapılması düşünülen toplantılarda yüz yüze sunumların gerçekleştirildiği bir imkana kavuşulabilinseydi, neredeyse iki yıldır hasret kalınan Hac ibadetine dair bir güzel buluşmaya ve mânidar bir kavuşmaya ev sahipliği yapacaktı Ankara…
Diyanet TV ekranları ve sosyal mecra üzerinden de takip edilebilen sempozyumda 16 oturumda toplam 91 tebliğ sunuldu ki bunların bir kısmı Covid-19 pandemisi ile ilgiliydi. İslam dünyasını birçok açıdan ilgilendiren malum salgının, hac gibi toplumsal nitelikli ibadetlere etkisi üzerine toplam 7 yerli ve yabancı akademisyenin sunduğu tebliğler önemli bilgiler ve tespitler içermekteydi.
Netice itibariyle, Türkiye'nin, pandemi sürecinde düzenlediği bu uluslararası organizasyona ev sahipliği yaparak bir bakıma Hac ibadetinin geleceği konusunda da İslam ülkelerine önderlik ettiğini gösteren bu sempozyum, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bugüne değin düzenlendiği en büyük buluşmalardan biriydi denilebilir. Sunulan tebliğlerin hacimli bir eser olarak basılarak ilim dünyasıyla paylaşıldığı zaman bu konuda bana hak vereceğinizi umuyorum…
İşte, yukarıda zikrettiklerimizi biraz daha detaylı bir şekilde sizlerle paylaşmayı düşünürken Pazar sabahı, tarihi, saati, üslubu bakımından "mesajlar" içeren muhtıra görünümlü bir bildiriye uyandı ülkemiz… 104 emekli amiralin altına imza koyduğu görüşler en kısa zamanda tepkilerle karşılaştı. Pazar günü başlayıp dün de devam eden tepkilerde, yıllardır ülkemiz üzerinde bir kâbus gibi çökerek milletin hayatını karartan "vesayetçi" düşüncenin, "karşısında"; devletin "yanında" durulduğu vurgulandı; üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, milleti temsil eden resmi-sivil pek çok kurum ve kuruluş tarafından… Bir kez daha anlaşıldı ki, "Türkiye, artık eski Türkiye değildir!"
Bugünkü yazımızı bir başka konuyla, gençlerimizin evlilik konusuna bakışıyla tamamlamak istiyoruz.
Kısa adı UGED olan Uluslararası Genç Derneğinin, "İlham Veren Buluşmalar" adlı toplantılarının sekizincisini gerçekleştirdiğini; farklı üniversitelerde okuyan lisans ve lisans üstü düzeyindeki 15 genç gönüllüyle "evlilik" konusunun ele alındığını, birkaç gün önce Dernek Başkanı Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın kamuoyu ile paylaştıkları metinden öğrenmiş olduk...
"Gençlerin evliliğe hangi manalar yüklediği; neler umduğu? Ön kabullerin veya ön yargıların onları nasıl etkilediği? Gençlerin nelerden çekindikleri, hangi korkuları taşıdıkları? Toplum olarak nerelerde hata yaptığımız ve bu hatalara çözüm üretebiliyor muyuz?" gibi konuları masaya yatırıp; sorulara cevaplar aradıkları bu buluşmanın dikkat çekici birtakım tespitlere ve çözüm önerilerine vesile olduğunu söylemek mümkün… Konuya "akademik" diyebileceğimiz bir yaklaşımla bakabilen ve bir kısmının evli, bir kısmının ise bekâr olduğu bu gençlerin, tespit ve önerilerinin, evlilik konusundaki kimi problemlerin çözümüne değerli katkılar sunabileceği düşüncesiyle yazımızı, dernek başkanlığınca paylaşılan "Evlenmek istiyoruz, ama…" adlı metinden, önemli bulduğumuz bir başlığı ele alarak tamamlamak istiyoruz.
FITRATI SAVUNMAK ZORUNDA KALMAK
Metindeki başlıklardan biri işte buydu: Fıtratı Savunmak Zorunda Kalmak… Gerçekten bugün hem gençleri hem de yetişkinleri yakından ilgilendiren, uğraştıran ve hatta çıkmaza sürükleyen önemli bir problem, bizzat Modernizm'in, insanlar ve toplumlar üzerinde oluşturduğu hegemonyanın varlığıdır.
Toplantıya katılan gençlerin, son derece hassas ve bilinçli bir şekilde bu hususun farkında olduğu gözlenmekte… Onlar bu konudaki görüşlerini, "kadına da erkeğe de bizzat yaratıcısı tarafından konulmuş "fıtrat" kavramına karşı herhangi bir meydan okumaya girilmemesini savunuyoruz. Kadının kadın olarak, erkeğin de erkek olarak değer görmesi gerektiğinin ve kendi fıtratlarının gereği olan meseleler ile yüzleşmesi gerektiğinin farkındayız. "Kadın-erkek eşitliği", "insan hakları" gibi toplumun çok büyük bir kesimi tarafından kabul edilen kavramları kılıf olarak kullanarak ilahi sistemin insana bahşettiği özelliklerin yine insan eliyle değiştirilmeye çalışılması, içinde yaşadığımız çağın, "ikram" diye sunduğu şerbetli bir zehirdir." cümleleriyle ortaya koymaktadırlar.
İstanbul Sözleşmesi'nin ardına sığınarak ülkemizde oluşturulmaya çalışılan "Cinsiyetsiz Toplum" anlayışıyla gençlerin evlilik kurumuna bakış açılarını değiştirmeye çalışan zihniyete karşı kadın ve erkeğin insan olarak hak-hukuk, yükümlülük ve sorumluluk anlamında eşit; ama yaratılış özellikleri bakımından birbirinden farklı özellikler taşıdığını düşünmeleri ve bunu açık-net cümlelerle ifade etmeleri son derece önemlidir. Dahası, böyle düşünen gençlerin varlığı hem teselli hem de ümit kaynağıdır, aynı zamanda…
Daha birçok hususa parmak basan tespit ve teklifler içeren metni Genç Derneği'nin internet sitesinden okuyabileceğinizi ifade ederek sözlerimizi tamamlamak istiyoruz.
Sağlık, afiyet ve huzur dileklerimle…
"Bugün hem gençleri hem de yetişkinleri yakından ilgilendiren, uğraştıran ve hatta çıkmaza sürükleyen önemli bir problem."
— Fikriyat (@fikriyatcom) April 6, 2021
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın kaleminden✍🏻
"Fıtratı savunmak zorunda kalmak"https://t.co/0XmL5jJNsE