Yeni bir maneviyat dolu mevsime girmek üzereyiz…
Yarın idrak edeceğimiz "Mübarek Üç Aylar", bugünün akşamıyla birlikte bizi yarına ulaştıracak ilk gecesiyle başlayacak ve Ramazan-ı Şerif'in son gününün akşamına kadar devam ederek Bayram Sabahı'na kavuştuğumuz anlar ile son bulacak, inşaallah…
Şanlı ecdadımızın, İslam geleneğinin zarif bir örneği olarak yaşattığı âdetiyle, her bir ayı zikrederken, yanına "Şerif" vasfını ekleyerek "Receb-i Şerif", "Şâbân-ı Şerif" ve "Ramazan-ı Şerif" şeklinde yazıp-telaffuz ettikleri üzere, bu aylar; hakkında ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle ifade edildiği üzere mübarek kılınan, kadr ü kıymeti yüksek, değerli ve şerefli aylardır…
Daha Hz. İbrahim'in (as) zamanından beri insanların Hac vazifelerini ifa etmek üzere geldikleri zaman dilimi, Zilkâde, Zilhicce ve "Şehrullahi'l-Muharrem" olarak vasıflanan Muharrem aylarıydı. Yine bu aziz peygamber zamanından beri insanların umre ibadetlerini yerine getirmek için tercih ettikleri ay da Receb-i Şerif ayı idi. Çünkü bu aylar, Allah Teala tarafından "el-Eşhuru'l-Hurum" olarak belirlenmişti… Bu belirleme ise ezelde tayin edilmiş olmakla insanlık tarihinden daha eski bir geçmişe sahipti… Sözlerimize temel teşkil eden bir ayet-i kerime açık ve nettir: "Şüpheniz olmasın; Allah katında ayların sayısı, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur…" (Tevbe, 36)
Bu ayetten anlaşıldığı üzere, İslam güneşi daha Mekke'den tüm insanlığın üzerine doğmadığı zaman diliminde bile insanlar, Hz. İbrahim (as) zamanından kalan gelenekler ile ayette bahsi edilen dört ayı "Haram Aylar" olarak kabul etmekte ve onlara karşı saygılı olmaya çalışmaktaydılar. Zira "haram" kelimesi Arapçada "saygın, hürmete değer ve saygı gösterilmesi gereken" anlamlarına gelmekteydi. Nitekim daha Receb-i Şerif'in başından itibaren artık kılıçların kınlarına sokulduğu, kervanların baskınlarına maruz kalınmadığı ve insanların huzur ve sükûn günleri yaşamaya başladıkları, tarihi kaynaklarda zikredilen hususlar arasındadır. Bu özelliği sebebiyle artık bağırış-çağırışın olmadığı günlerin yaşanmaya başlaması sebebiyle Receb-i Şerif'in bir ismi de "Receb-i Esamm" olmuştur…
Gönderilen Son Nebi Hz. Muhammed (sav) ile birlikte, kadim zamanlardan beri hürmete layık ve mübarek kılınan bu aylar ile birlikte; Kur'an-ı Kerim'in nazil olmaya başlandığı Ramazan-ı Şerif'in de ve içindeki Leyle-i Kadr'in de olağanüstü özellikler taşıması sebebiyle son derece yüksek dereceye sahip olduklarına şahit oldu insanlık…
Evet aylardan bir ay idi Ramazan… Fakat bir gece vakti Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ, bozulan düzeni, yoldan çıkan insanlığı ve fakat bu durumun farkında bile olmayan insanları, yeniden düzene kavuşturmak ve ona kendisini de Rabbini de yeniden tanıtmak için mukaddes mesajını indirdi… Uzun bir zamandır inzivaya çekilen ve insanlardan uzaklaşıp tefekkür hali yaşayan Hz. Muhammed'e (sav)… İşte bu vahy-i ilahi, onu, "seçilen" yani "Mustafa" kıldı; ve aynı zamanda Muhammed Mustafa (sav), son kez ilahi vahye mazhar, "Hatemü'n-Nebiyyin" oldu… Bu vahy-i ilahi'nin indirildiği gece, "Bin yıldan daha değerli" kılındı; bu geceyi içinde taşıyan ay ise "ayların sultânı" Ramazan-ı Şerif oldu… O halde denilebilir ki, üç aylardan ilki olan Receb-i Şerif, tâ ezelden hürmete layık kılınan ve Hz. İbrahim'in (as) insanlara tebliğ ve telkiniyle "saygınlığı" hatırlatılan bir aydır; Ramazan-ı Şerif ise Rabbimizin insanlığa Son Mesajı olan Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı ve içinde 80 yıllık ömre bedel bir gecenin bulunduğu aydır; bu sebeple mübarektir, bu sebeple farklıdırlar… Peki Şâban-ı Şerif'in mübarek üç aylardan biri olmasını sağlayan özellikleri nelerdir.
Öncelikle ifade edelim ki, bu konuda Sevgili Peygamberimizin (sav) birkaç hadis-i şerifi, bu ayın faziletini ortaya koymak için yeterlidir kanaatindeyiz.
Şâbân ayının büyük bir kısmını oruçlu geçirdiğini gören sahabilerin, bu hususta sordukları soruya karşılık şöyle buyurmuştu Resul-i Ekrem (sav): "İnsanların değerini bilemedikleri bu ayda ameller Allah'a arz edilir; ben amellerimin oruçlu iken Allah'a arz edilmesini arzu ediyor ve bu sebeple bu ayda oruç tutuyorum."
Peygamber Efendimiz (sav) bir başka seferinde, "Ramazan dışındaki en faziletli orucun Şâban ayında tutulan oruç olduğunu" ifade etmişti. Sahih hadisler olarak kaynaklarda zikredilen bu bilgilere ilave olarak Şâban ayının ortasındaki Berat Gecesinin fazileti hakkında ifade buyurduğu sözler de bu ayın faziletini ortaya koymaktadır.
İslâm tarihine baktığımızda oruç ibadetinin, hicretin ikinci yılında Şaban ayında farz kılındığını görmekteyiz. Yine Osmanlılar döneminde mübarek topraklara gönderilen Surre alayının, İstanbul'dan, Şâban ayının on beşinde düzenlenen bir merasimle uğurlandığı da kaynaklarda yazılmaktadır. Bu bilgiler, Receb, Şâban ve Ramazan aylarının her birinin, "Şerif" vasfıyla vasıflandırılmasını gerektirecek özelliklere sahip olduklarını ortaya koymaktadır.
Yeni bir üç aylar mevsiminin idrak edeceğimiz bu ilk gecesi, aynı zamanda Sevgili Peygamberimizin (sav) hadis-i şerifinde ifade buyurduğu "Receb ayının ilk Cuma gecesi olarak" ayrı bir fazilete sahip olan mübarek bir gecedir. Regâib Gecesi olarak bilinen bu mübarek gecenin, "edilen duaların kabul edildiği" mübarek gecelerden biri olduğu, kulun ibadetlere rağbeti karşılığında, Allah Teâlâ'nın kendisine maddi-manevi iltifat ve ikramlarına mazhar olduğu bir gecedir.
Sizleri, Leyle-i Regâib hakkında daha önceki yazılarımızdan biriyle baş başa bırakırken (Bkz. 18 Şubat 2021), idrak ettiğimiz bu gecenin feyzi ve bereketinin üzerinize olmasını ve nâil olduğumuz mübarek üç ayların tüm İslam âlemi için selamete, afiyete, Nusret-i ilahiye ve zaferlere vesile olmasını dileriz…
Mehmet Emin Ay