İsrail'de 9 Nisan tarihinde yani bugün gerçekleştirilen seçimlerde herkes Netanyahu için çalıştı. Arap liderleri hiçbir desteği esirgemedi. Mısır diktatörü Sisi, BAE liderleri ortak yaşam vahası olarak tanıtılan Umman Sultanlığı hep İsrail'in hizmetinde oldu. Hatta Rabin'in taşeron, Edward Said'in ise 'Bandustan' olarak nitelendirdiği Ramallah yönetimi de Netanyahu'ya hizmette hiç kusur etmedi. Dört koldan Netanyahu'nun hizmetindeydiler. Filistinlilerin ve İslam dünyasının bu kadar bölünmüşlüğü de elbette İsrail'e yaradı. Seçimlere giderken Netanyahu çok avantajlı bir konumda bulunuyordu. Sadece Gazze ile ilgili sorunları vardı. Giderek sureti Kissinger'i andıran Hüsnü Mübarek Netanyahu'nun kendisine Gazze'yi Sina'ya ilhak etme projesini anlattığını ifşa ve ifade etmiştir. Gazze İsrail'in boğazından çıkaramadığı bir kılçık. İzak Rabin, 'keşke bu Şeridi Akdeniz yutsa ya da batsa da ondan kurtulsaydık' demiştir. Netanyahu da Gazze'nin yönetimini ya da ilhakını bütün Arap liderlerine teklif ettiğini ama karşısına işe yarar ve cesur birisinin çıkmadığından dert yanmıştır. İsrailli liderler Gazze'yi ehlinden başka herkese peşkeş çekmek istiyorlar. Ama nafile!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu seçimlerin arifesinde, Kanal 12 televizyonunda katıldığı bir programda, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ülkede bugün yapılacak erken seçimin kaderini belirleyecek sağ seçmene yönelik mesajlar veren Netanyahu 'hayır'larını sıralamış ve saydırmıştır: "Bağımsız bir Filistin devleti İsrail'in varlığı için bir tehdittir. Kudüs'ü bölmeyeceğim, Yahudi yerleşim birimlerini de boşaltmayacağım." Program sunucusunun işgal altındaki Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri'nin "İsrail'e ilhakına" benzer şekilde "Neden Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini de İsrail'e ilhak etmediniz?" şeklindeki sorusuna Netanyahu, "Bir sonraki aşamaya geçip geçmeyeceğimizi soruyorsunuz. Evet, bir sonraki aşamaya geçeceğiz ve oraları İsrail'e ilhak edeceğim." diye konuşmuştur.
Araplar toptan İsrail'e çalıştı. Trump'dan bahsetmeye gerek bile yok. Böyle dost varken düşmana ne hacet! Trump Netanyahu'nun önünü açmakla meşgul. Onun taşeronu. Bununla birlikte bu adam Ulusal Yahudi Koalisyonu (RJD)mensubu Yahudi gençleri tarafından yuhalanmış ve Las Vegas'ta konuşması kesilerek; İsrail'e verdiği destek nedeniyle protesto edilmiş ve modern zamanların yaşayan Firavunu olarak tasvir edilmiştir. Trump Natanyuhu'nun önünü açmaktan başka hiçbir şey yapmamıştır. Önceki Amerikan başkanları tarafından askıda tutulan ABD'nin İsrail'deki elçiliğini Tel Aviv'de (Tel Rebii) Kudüs'e taşınması kararını uygulamış, fiiliyata geçirmiştir. Bununla da kalmamış Netanyahu'nun bütün haksız kararlarını desteklemiştir. Bunlar arasında Golan Tepeleri'nin ilhakı da vardır. Keza resmileşmese bile Trump'ın kafadarlarından İsrail Büyükelçisi David Friedman Mescid-i Aksa ve Harem-i Şerif üzerine yapılmış Süleyman Tapınağının mutasavver maketleriyle dolaşmakta, İncilci Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da bu maketin fotoğraflarıyla gezinmektedir. Trump idaresi Siyonizm misyoneridir. Kısaca Netanyahu ile Trump yönetimlerinin bir adım sonrası Mescid-i Aksa'nın yıkılması ve yerine Süleyman Tapınağı'nın yapılmasıdır. Kısaca toprak savaşından sonra İsrail final anlamda dini bir savaşa hazırlanıyor. Bu nedenle de Netanyahu sürekli olarak dincileri ve aşırı sağı arkasına alıyor. Dini savaş konusunda Müslümanların bir hazırlığı yok. Paramparça durumdalar. İsrail meseleyi dini zemine çekerken Mahmut Abbas buna karşı sadece uyarıda bulunuyor. Kudüs Yüksek İslami Vakıflar Konseyi Başkanı Şeyh Abdullah Selher de İsrail'in bu çekişmeyi dini savaşa dönüştürmek istediğini anlatıyor. Esasında İsrail safları netleştiriyor. Bununla birlikte dinlerine yabancılaşmış Müslümanlar buna hazır görünmüyor. İslamofobi konusunda yerli Arap rejimleri yabancılardan daha katı. Arap liderleri arasında Yeni Zelanda Başbakanı Ardens tipinde birini görebiliyor musunuz?
Burada Putin'in Netanyahu'ya katkılarını da unutmamak gerekir. Bunun nedeni konusunda psikolojik gerekçeler sıralanıyor. Putin'in bir Yahudi mürebbiye veya bayan öğretmen tarafından yetiştirildiği, eğitildiği ve bu sahneyi unutamadığı ve bu nedenle de Yahudilere karşı kırılgan davrandığı ifade ediliyor. Arapların deyimiyle Putin Yahudilerin 'rebibesi' yani beslemesidir. (alaraby. co. uk/politics/2019.4.7/)! Bu nedenle de seçimlerden hemen önce Suriye rejiminin de katkılarıyla Birinci Lübnan Savaşı sırasında kaybolan İsrail askerinin cesedine ait kalıntıları, 37 yıl sonra ailesine teslim etmiştir. Bu açıkça Netanyahu hükümetine bir seçim hediyesidir. İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, 1. Lübnan Savaşı sırasında, 11 Haziran 1982'de Lübnan'ın güneyindeki Yakup Sultan köyünde yaşanan çatışmada kaybolan 5 İsrail askerinden biri olan Zachary Baumel'in ceset kalıntıları bulundu ve İsrail'e teslim edildi. Beşşar Esat da bir işgalci güçle birlikte diğer bir işgalci gücün hizmetine, yardımına koşmuştur. Kısaca Esat hem Rusya'nın hem de İsrail'in taşeronudur.
Görünün o ki lehteki iç ve dış amillerin katkısıyla Netanyahu bu seçimleri kazanacaktır. Ya sonrası? Önümüzdeki birkaç yıla kadar değişecek ve gelişecek İslam dünyasının siyasi coğrafyasıyla yüzleşecek, karşı karşıya gelecektir. Ya da kendi azgınlığında boğulacaktır.
Ertesi günü değil ama ertesi yılları ABD'nin derin adamlarından Richard N.Haas şöyle tasvir ediyor: Doğumundan bugüne; İsrail çok yönlü tehlikelere maruz kalmış, savaşlar yaşamış, intifadalar geçirmiş, terörist saldırıları atlatarak bugüne gelmiş, hep ayakta kalmıştır. Bunun karşısında kim diyebilir ki uzun vadede Yahudilerin bekasına, demokratik, güvenli ve müreffeh İsrail'e tehdit bizzat kendi içinden, liderlerinden gelsin?*
Kısaca kendisine yönelik en büyük tehdit yine aşırılıkla kendisinden ve kendi içinden gelmektedir.
İnsan en büyük yanlış ve hamakati en fazla kendisini güvendiği anda ve zamanda yapar. Arapların sözünde olduğu gibi fazla güven arayışı güvensizliği getirir. Bir şey haddini aşarsa tersine döner. İsrail ya Müslümanlar tarafından sona erdirilecek ya da çelişkileri ve şımarıklığı içinde boğulup gidecektir. Muhtemelen de bu Netanyahu'nun başbakanlık devresine rastlayacaktır. İsrail bu seçimlerle birlikte son viraja, dönemece girmiştir!
İnsanın kendisine ettiğini hiç kimse ona edemez!
*Richard N. Haass:
Israel since its birth has survived multiple wars, intifadahs, terrorist attacks, and more. Who would have thought the greatest threat to the long term viability of a Jewish, democratic, prosperous and secure Israel could well be its own leadership?