Hamas yeni bir yol ayrımında. Suriye'de halk ayaklanması veya devrimi başladığında Hamas için yollar çatallaşmış ve 'kalmak mı, gitmek mi daha zor?' sorusuna cevap aramak ve şıklardan birinde karar kılmak çok zor olmuştu. Nihayetinde lisan-ı halle 'çekildik izzet ile bab-ı ikbalden' dediler. Vicdanın gereğini yaptılar. Şimdi de yine aynı derecede hayati ve zor bir soru ile karşı karşıyalar: Dönmek mi daha zor yoksa kalmak mı?
2011 sonrasında Şam'ın ağılında mı kalacaktı yoksa yapılan vahşi katliamlar karşısında Şam'a veda mı edecekti? Uzun bir tereddüt döneminden sonra Hamas isabetli bir biçimde Şam'dan ayrılmaya karar verdi. Ama daha sonra Şam'da kaybettiği ortamı yeni mihmandar ülkeler nezdinde bulamadı. Bu nedenle 8 yıl sonra geri dönmek üzere Şam'ın nabzını yokluyor. Bu sırada bazı Körfez ülkeleri Şam'a dönme kararı aldılar. Hamas da 2017 yılından beri Şam'a dönebilmek için Tahran'ın eşiklerini aşındırıyor. Şam bu defa Hamas'ın tekrar yuvaya geri dönüşü konusunda isteksiz ve soğuk görünüyor. Zor zamanda yanında durmamıştı. İyiliğine karşı iyilikle veya jestle karşılık vermemişti. Hamas ise çaresizlikten dolayı yeniden Şam rejiminin eteğine tutunma ihtiyacı hissediyordu. 2012 yılında Şam'ı terk ettikten sonra yeni taşındığı yerlerde aynı ortamı bulamamıştı. 1999 yılında Amman'dan ayrıldıktan sonra Şam'a intikal etmiş ve burada belki de altın yıllarını/günlerini yaşamıştı. Şam-Tahran rejimi mukavemet ekseninde görünebilmek, tutunabilmek için Hamas'a dayanmak zorundaydı. Karşılık olarak kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlardı. Hamas üzerinden Sünni kitlenin sadakatini elde ediyor ve İslam dünyasında nüfuzlarını yayma imkanı buluyorlardı. Buna mukabil Hamas mücadelenin merkez üssü olarak gördüğü kutsal topraklarda nüfuzunu pekiştirmese bile muhafaza edebiliyordu. Şam safahatından sonra Hamas'ın Ankara ve Doha'da günleri fazla verimli geçmemişti. Bu nedenle de Şam günlerini arıyor, özlüyorlardı. Esasında bu süreçte hem Ramallah hem de Hamas eski hamilerinden gördükleri desteği göremiyorlardı. Filistin davası için kurak ve verimsiz yıllardan bahsetmek mümkün. Ilımlı Arap ekseni Ramallah ile Mahmut Abbas'ı salınıma bırakmıştı. Hamas'ın da eski hinterlandı daralmıştı.
Bununla birlikte Şam günlerinden geriye ne kaldı? Arap Baharının ardından Şam eski Şam değil. Tahran hala mukavemet iddiasını sürdürmek ve İsrail'in güneyinde ve kuzeyinde müttefik barındırmak için Hamas'ın Şam'a dönmesini arzulayabilir. Bununla birlikte Şam rejimi eski düşüncesinde, duruşunda değil. Ayrıca şimdi Şam'da Tahran'ın yanında belirleyici başka bir faktör daha var. Bu da Putin ve Rusya'nın varlığıdır. Şam'a dönen Hamas Hizbullah veya İran gibi İsrail'in hedefi olamaz mı? Elbette Şam'da Hamas'ın sadece siyasi bürosu olacaktır yoksa silahlı bir varlığı söz konusu değil. Yine de burada Rusya'nın ve dolaylı olarak da İsrail'in vizesine ihtiyaç vardır. İsrail Rusya üzerinden Hamas'ın Şam'a dönüşünü ve buradaki faaliyetlerini veto edebilir ya da sınırlandırabilir.
Kaldı ki suları tersine akıtmak mümkün değil. Beşşar Esat daha önceki değerlendirmelerinde Hamas'ın ana örgüt İhvan gibi kaypak olduğunu ileri sürmüştür. Arap Baharıyla birlikte Müslüman Kardeşler başta Suriye olmak üzere bölge ülkelerinin genelinde gözden düştüğü gibi Hamas da her yönden itibar kaybetmiştir. Dolayısıyla Tahran'a geri dönüş eski imajını geri kazanmada pek katkı sunmayacaktır. Baba Esat ile Arafat'ın yıldızları hiç barışmamıştı ve 1983 yılında Lübnan'dan Filistinlileri atmak baba Esat'a nasip olacaktır! Arafat sonrasında Ramallah veya Mahmut Abbas ile Şam arasında ilişkiler ideal seviyeyi yakalayamamıştır. Bununla birlikte Mahmut Abbas Şam'da yetişmiş Moskova'da pişmiş biridir. Şeyh Ahmet Yasin'e göre, Mahmut Abbas İsrail ile ABD'nin çizgisinden çıkmayacak, taşmayacak bir liderdir. Şam ile Moskova'nın da uzağında olmayan siyasi bir figürdür. Kimileri Mahmut Abbas'ı KGB ajanı olarak da suçlamıştır.
Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri başkanlığındaki Hamas heyetinin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve İran lideri Ali Hamaney'in Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti ile bir araya geldiği sıralarda ya da akabinde Şam'ı da bir Filistin (Ramallah) heyeti ziyaret ediyordu. Filistin Başkadısı Muhammed el Hebbaş Şam'ı ziyaret etmiş ve Başmüftü Ahmet Bedreddin Hasun ile bir görüşme gerçekleştirmişti.
Burada Suriye Müftüsü Hasun Hamas'a kontra bir mesaj gönderdi ve Hamas'ın öncelikli olarak Ramallah'a dönmesi gerektiğini savundu. Şam'a döneceğine yuvasına yani Ramallah'a dönsün dedi ( https://www.alwatanvoice.com/arabic/news/2019/07/28/1262941.html ). Bu Şam rejiminin Hamas'a doğrudan bir mesajıdır. Hamas şansını boşuna zorlamaktadır. Şam'a dönse bile bu dönüş tek yanlı bir arzu istikametinde şekillenecektir. İlişkiler hiçbir zaman eski seviyesine gelmeyecektir. Esasında Esat hanedanlığı Lübnan'da FKÖ ve Arafat'a yaptığını Suriye'de Hamas'a ve sosyolojik altyapısına ve tabanına yapmıştır. Dolayısıyla bu olaylar nedeniyle ilişkiler üzerinde karşılıklı travmalar oluşmuştur. Bunları hiç yaşanmamış veya olmamış farz etmek ahlaki olmayacak belki çok pragmatik görünecektir. Bu durumda da Şam'a pragmatik davranan bir hareket, neden İsrail'e, en azından Ramallah'a karşı pragmatik davranmaktan kaçınır? Bu, meşru ve yerinde bir sorudur. Bu tutum ne profesyonelliğe ne de ideolojik prensiplere sığar.
İlişkiler geri dönse de eski seviyesini tutturamayacaktır. Hamas bir kez daha belki de son kez yol çatındadır. Ya manevi değerlerini ve tutarlılığını koruyacak ya da onlara yabancılaşarak sonucu meçhul siyasi kazanımlar uğruna manevi kimliğinden arınacak ve uçuruma yuvarlanacaktır. Yasaklarla veya duvarla karşılaşıldığında bunu hile yoluyla aşmak mümkün. Lakin bu yol insani veya yapıları manevi olarak bitirir. Ya da geçici olarak bazı siyasi kazanımlara veda etmek suretiyle yapıların manevi iskeletini korumak gerekir. Bazen her ikisini birden korumak mümkün olamıyor. Burada Hasun'un tavsiyesi doğrultusunda Ramallah'a dönmek Şam'a dönmekten daha mı zor?
Mihver ve eksen mücadele
Mekan eksen, mücadelesi de eksen olabilir lakin İsrail'in mezalimi Esat'ın mezalimini küllemez, meşrulaştırmaz. Esat'ın mezalimini görmezlikten gelerek Filistin mücadelesi zafere ulaştırılamaz belki bu suretle bu eksen mücadele vulgarize edilmiş, basitleştirilmiş, hafifletilmiş olur. Filistin davasının mihver olması Şam'ı müstebah ( serbest şehir) hale getirmez. Burada Filistin veya Kudüs davası mihver olmakla birlikte kendilerini bu davaya adayan, mal edenler tarafından istismar edilmektedir. Şam da 'eknafı Beyti'l Makdis/Beyti Makdis çevresi' olarak zaten bu mihver davanın özünü teşkil etmektedir. Şam'a yabancılaşan zorunlu olarak Kudüs'e de yabancılaşır. Zulüm nerede olursa olsun aynıdır. Kudüs'te mezalim olması Şam rejiminin katmerli zulmünü hafifletmez. Kaldı ki Arap Baharı evresinde Esat rejimini ayakta tutan İsrail ile İran olmuştur. İkisi Şam rejimini ayakta tutmakta ortaktır. Şimdi de Hamas Şam rejimine tutunmakla onlarla ortak hale gelmenin yollarını arıyor. Burada sabırdan başka ilaç yoktur. Yoksa bu manevi darbeler altında Hamas daha fazla yoluna devam edemez, mesafe alamaz. İçi boşalmış ve çürümüş kütüğe dönüşür.
Aynı haftada iki talihsiz ziyaret birden yaşanmıştır. Bu ziyaretlerden birisini Muhammed el Suud isminde yeni Ebu Rigal Kudüs'e gerçekleştirmiştir. Diğeri de Hamas heyeti tarafından Tahran'a yapılan ziyarettir. İkisi de yanlıştır ve iki yanlış bir doğru etmez.
Yeniden toparlanmanın ilacı sabırdır. Sabrın yerine pragmatizm ikame edilemez. Sabır tükenmişse manevi çöküntü kaçınılmazdır.