Beyrut patlaması esrarını koruyor. Kimileri Hizbullah'ın ihmal ve taksiratı ile birlikte İsrail saldırısının bu patlamaya neden olduğu üzerinde duruyor. Bununla birlikte Hizbullah kendisini sorumluluktan azat ettiği gibi aynı zamanda İsrail'e de toz kondurmuyor. Yani sorumluyu saklıyor. O zaman suç ortağı sayılır. Ucunun kendisine dokunmasından korkuyor! Beyrut patlamasından günümüze konuyla ilgili birçok yorum yapıldı. Kimileri patlamada kasıt arıyor kimileri de tesadüfe ve ihmale hamlediyor. Bu hususta kesin bir kanaate varmak zor olsa da yine de kasıt seçeneğini göz ardı etmek kolay olmasa gerek. İhmal ve taksirat elbette Hizbullah'ın suçu. Dolayısıyla Hizbullah sorumluluktan yırtamaz ve kendini kurtaramaz. Olayda İsrail'i aklaması da gösteriyor ki Hizbullah'ın silahı dışarıya doğru değil, içeriye dönük. Bu itibarla da Hizbullah'ın silahtan arındırılması Lübnan'ın öncelikli gündem maddelerinden biri olmalı. Bu husus Lübnan halkının selameti ve güvenliği açısından çok önemli.
Hizbullah silahı diğer toplulukların dolayısıyla sonuçta tüm Lübnanlıların aleyhine işleyen bir mekanizma. PKK gibi zorla milis veya paralelden asker celbi yapan Hizbullah çocuklarını hiç uğruna kaybeden Şii topluluklar tarafından nefret figürü haline geldi. Hizbullah silahı Şii hegemonyasına pekiştiriyor. Bu itibarla Lübnan devletinin yeniden yapılandırılması ve suçluların cezalandırılması süreci, başta Hizbullah olmak üzere bütün milislerin silahsızlandırılması da kapsar. Eğer İsrail'e karşı ülke ve toprakları savunulacaksa bunun ordu tarafından yapılması gerekir. Hizbullah ise durumdan vazife çıkartarak İsrail'i püskürtmüyor aksine Lübnan üzerinde Şii hegemonyası kuruyor. Elbette milli bir ordu için milli birliğin sağlanması gerekir. Lübnan kesinlikle bir çıkmaz sokakta. Bu çıkmaz sokakta olması İsrail ile Suriye gibi komşularıyla bağlantılı olsa da sonuçta bir de içeride Hizbullah faktörü var. Hizbullah ile birlikte İran, Lübnan'ı uzaktan kumanda ediyor. Bunu da direniş ile kamufle ediyorlar. Michael Aoun ve ortakları halkın hesap sorması karşısında yine haklı talepleri savuşturmak için direniş edebiyatına sarıldılar. Buradan şu sonuca varmamız mümkün: Şaron veya Netanyahu da; İsrail değil de Lübnan denkleminin bir parçası olsalardı onlar da sıkılmadan direniş edebiyatına sarılır ve sığınırlardı. Artık bunlar kimseyi inandırmayan bayat numaralar. Bir Arap deyimi bunu çok iyi anlatmaktadır: "İza tecaveze'şşey'u haddehu inkalebe zıddahı". Bir şey haddini aşarsa tersine döner. Direniş edebiyatı ve direniş mihveri pekala Lübnan ölçeğinde işgal eksenine dönmüş bulunuyor. Michael Aoun'un bile bir parçası olduğu direniş edebiyatına kimsenin inancı kalmamıştır. Sadece Hizbullah kaypaklığını yansıtmaktadır.
Beyrut patlamasının fali kim henüz bilmiyoruz ama karineler İsrail'i gösteriyor. İsrail hiçbir zaman azılı düşmanı da olsa suikastlarını doğrudan üstlenmez. Deşifresini zamana bırakır bir de gayri resmi ağızlar böbürlenmek ve İsrail'in gücünü göstermek için dolaylı olarak sorumluluğu İsrail'e yıkarlar.
*
Nitekim, İsrail'deki sağcı Zehut (Kimlik) Partisi Başkanı ve eski Meclis Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin, Beyrut Limanı'nda meydana gelen ve çok sayıda kişinin ölümüne neden olan patlamadan memnuniyet duyduğunu ifade etmiştir. Feiglin, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Sevgililer günü (İbrani takviminde 4-5 Ağustos) onuruna, Beyrut Limanı'nda muhteşem bir havai fişek gösterisi seyrettik. Bu cehennemin bize roket olarak düşeceğini biliyor muydun? " ifadelerini kullandı. Kendisinin patlayıcılar konusunda biraz bilgisi olduğunu belirten Feiglin, şunları kaydetti: "Tanık olduğum en büyük patlama 2,5 ton TNT patlayıcısının infilakı idi. Beyrut Limanı'nda gördüğümüz ise bundan çok daha fazlasıydı ki küçük bir nükleer bomba gibi yıkıcı etkisi vardı." Patlamanın gerçek bir "şükür günü" olduğunu ileri süren Feiglin, "sevgililer günü onuruna bu harika kutlamayı düzenleyen gerçek kahramanlara" da teşekkür etti.
Sevgililer günü rövanşı mı?
İbrani takvimine göre 4-5 Ağustos (2020)Beyrut'taki patlamanın sevgililer gününe denk gelmesi daha doğrusu getirilmesi İsrail parmağına dair ek bir karine teşkil ediyor. Neden? Burada İsrail sevgililer günü üzerinden Hizbullah ve ortaklarına bir mesaj gönderiyor. Hatırlanacağı gibi patlamadan birkaç gün sonra Refik Hariri suikastıyla ilgili özel mahkemenin kararı açıklanacaktı. Yani neresinden bakarsanız bakın olay üzerinde bir Refik Hariri karaltısı ve gölgesi var. Refik Hariri 14 Şubat 2005 tarihinde Hizbulllah ve Suriye odaklı bir biçimde ortadan kaldırılmıştı. 14 Şubat tarihi ise bütün dünyada sevgililer günü olarak kutlanıyor. Demek ki Hizbullah da Refik Hariri'yi sevgililer günü ortadan kaldırmıştı. İsrail de 'el cezau min cinsi'l amel/ cevap ve karşılık, işin türündendir' anlayışıyla hareket etmiştir. Demek ki saldırı rövanş olarak sevgililer gününe denk getirildi. Moshe Feiglin de bunu ima etmiştir. Önceki yazılarımızda gizli mesaj teatisi trafiğinden bahsetmiştik. Nasrallah 2016 yılında Hayfa'yı amonyum nitrat atakları ile tehdit ettiği gibi Netanyahu da Genel Kurulda 2018 yılında Beyrut Limanını göstermiştir. Subliminal mesajlar böylece bir rövanş atmosferine dönüşmüş oldu.
Beyrut Limanı'nda patlayıcı maddelerin bulunduğu 12 numaralı depoda önce yangın çıkmış ardından tüm Beyrut'u sarsan küçük bir atom bombası tesirine muadil çok güçlü patlama meydana gelmişti. Olayı İsrail üstlenmedi, Hizbullah ise faili sakladı. Karanlık güçlerin gerçekleri karartmada ortaklıkları bulunuyor. Filler tepişir çayırlar ezilir.
Mustafa Özcan