Batı'da korona vakalarının artması üzerine yaşlıların kaldığı huzur evleri veya bakım evlerinden toplu ölüm haberleri alınmaya başlandı. Bunun üzerine kimileri Batı'nın ihtiyarlarından kurtulmak için o kesimi ihmal ettiğini ve ölümü terk ettiğini söylemiştir. Korona günlerini mümkün mertebe ihtiyar kuşaktan kurtulmak için fırsata çevirdiğini söylediler. Elbette bu tip vakalarda ilk kurtarılacaklar sıralaması değişebilir. Bununla birlikte kasıtlı bir biçimde ihtiyarları ölüme terk etmek -doğru ise- insanlığın utanması gereken tablolardan birisi olmalıdır. Nasyonal sosyalizm ya da Marksist rejimler gibi totaliter rejimler ihtiyarları veya engellileri toplumun önünden çekip almıştır. Ne derece doğru bilmiyorum ama bu rejimlerin sistematik olarak ihtiyarlardan kurtulduğu ileri sürülmüştür. Korona vakalarıyla birlikte Batı'dan da böyle iddialar duymamız şaşırtıcı değil. Bu rejimler yapıları gereği cananı değil canlarını gözetiyorlar, düşünüyorlar. Bununla birlikte İtalya'daki bazı din adamları veya papazlar tedavide önceliklerini gençlere vermişlerdir. Bu ise ihtiyari olduğu müddetçe asil bir davranıştır, eski ifadesiyle alicenaplıktır.
Bugünkü konumuz ne korona vakaları ne de bunlara bağlı huzur veya bakım evleri. Konumuz Mısır'a has ölüm hücrelerine benzeyen tutuk evleri. Özellikle de Mısır genelinde tutuk evleri sistematik olarak ortam cinayetlerinin işlendiği mekanlar haine gelmiştir. Suriye rejimi Saydnaya veya Tedmur gibi yerlerde bulunan hapislerde daha kestirmeden seri cinayetler işliyor. Mısır rejimi ise aheste aheste yani ağır çekim tabir edilen yöntemle mahkumları özellikle İslami kesimlere mensup tutukluları öldürüyor. Bunu genellikle gerekli ilaç ve bakımdan mahrum ederek yapıyor. Muhammed Mursi'den sonra İhvan'ın tanınmış simalarından İsam Aryan da aynı şekilde bakımsızlıktan ve tıbbi ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi suretiyle ölüme terk edilmiştir. Rabia Katliamının yıl dönümünden bir gün evvel kalp sektesinden dolayı vefat etmiştir. 13 Ağustos 2020.
Mısır hapishanelerinde muhalifleri sistematik olarak ortadan kaldırma yöntemleri uygulanıyor. Sisi'nin darbeyle iktidara gelmesinden itibaren yaklaşık 7 yıl içinde 800 ile 1000 arasında tutuklu şüpheli şekillerde vefat etmiştir. Bunun için çeşitli araçlar ve yöntemler kullanıldı. Bunlardan ilkinde tutukluları taşıyan araçların içine bırakılan göz yaşartıcı bomba nedeniyle 38 muhalif boğulma suretiyle hayatını kaybetti. Sonrasında tıbbi riayet ve bakımdan veya ilaç ve tedaviden mahrum bırakıldığı için Müslüman Kardeşlerin eski rehberlerinden Muhammed Mehdi Akif de bu kervana katılanlardan oldu. Keza yine tedavilerine veya ilaç tedarikine yönelik olarak ihtiyaçlarına cevap verilmediği için devrik başkan Muhammed Mürsi de ortam ve şartlar nedeniyle hayatını kaybedenler arasında yerini aldı. Sadece İhvan'dan değil Cemaat-ı İslamiye'den de tutuklular aynı akıbete uğradılar. Bu kervana katılanların sonuncusu da Mısır'da yasaklanan Müslüman Kardeşlerin siyasi kolu olan Özgürlük ve Kalkınma Partisi Başkan Yardımcısı İsam Aryan olmuştur. Parti de Saad Ketetni'nin yardımcılığını yapıyordu. Yargılanması sırasında defalarca gerekli tıbbi malzeme ve ihtiyaçlardan mahrum bırakıldığını ve haplarının temin edilmediğini söylemiş ve yargı heyetinin dikkatini çekmiş ama değişen bir şey olmamıştır. Müslüman Kardeşlerin tabir caizse güvercin kanadını temsil eden 66 yaşındaki İsam Aryan'ın Akrep Hapishanesinde mahrumiyet sonucu ölmesi onunla aynı düşüncede olmayan çoklarının bile rikkatine dokunmuştur. Kendisi çok yönlü bir kişiliktir. İlahiyattan hukuka ve tıbba kadar bir çok alanda eğitim görmüştür. Esas mesleği tababet olan İsam Aryan bile bile ölüme terkedilmiştir. Bununla birlikte vicdanları nasır bağlamış Amerikancı ve Sisi taraftarı Dalya Ziyade gibi insanlıktan nasibini almamış tipler, troller dramatik ölümünü bile bir rövanş vesilesi saymışlar ve siyasal İslam'ın bir şövalyesinin daha toprağa düştüğünü ifade etmişlerdir. Selefi meşrep Şaban Abdulalim ile birlikte İhvan çizgisini temsil eden İsam Aryan aynı gün vefat etmiş ve Sisi yanlılarınca ölümleri siyasal İslam'ın ölüm habercisi olarak değerlendirilmiştir.
Siyasal İslam, ölüm döşeğinde mi?
İsam Aryan gibi parlak İhvan yanlılarının ölümü siyasal İslam'ın can çekişmesi olarak değerlendiriliyor! Dalya Ziyade Allah'ın aynı günde iki siyasal İslamcının canını alarak siyasal İslam'ın can çekiştiğine dair işaret gönderdiğini söylemiştir. İki ölümün aynı günde gerçekleşmesini siyasal İslam çizgisinin ölüm döşeğine yattığı anlamını çıkartmıştır. Bir başka tweetinde ise ne kadar ceberrut kesilirse kesilsin herkesin bir sonunun olduğunu söylemiştir. Bunu İsam el Aryan için mi söylüyor yoksa Sisi için mi? Elbette İsam Aryan için söylüyor ama söz Sisi'ye daha fazla yakışıyor. İsam Aryan ne zaman ve ne şekilde zorbalık/ceberrutluk yapmış? Bu sıfat olsa olsa Sisi'nin üzerine oturur. İsam Aryan İhvan içinde en yumuşak çizgiyi temsil eden isimlerden birisiydi. 1977 yılında Kahire Üniversitesinde tıp okurken yani talebe iken Enver Sedat'ın üniversite kampüsünü ziyareti sırasında karşı karşıya gelmiş ve medeni cesaretiyle onun bazı politikalarını ayaküstü eleştirmiştir. Bu sahne unutulmamıştır.
Mısır'da bulunduğum dönemlerde henüz öğrenci olmalıydı ve Müslüman Kardeşlerin o dönem ki lideri Ömer Telmisani idi. Centilmen, diplomat karakterli, kibar bir adamdı. Eski devirin toprak ağaları arasında idi. Sedat ile de geçmişe dayalı arkadaşlığı bulunuyordu. Sedat bu baştan aşağı çelebi olan arkadaşını sadece İsrail ile barış sürecine (Camp David) karşı çıkıyor diye fitne çıkarma iddiasıyla içeri atmıştır. Arap dünyasında aslında en bozuk yönetici karakteri Mısırlılar ile Iraklılara ait olmalı. Lakin son dönemlerde Körfez ülkeleri de bu vadide nam saldı.
1979 ve sonrasında Kahire'de bulunduğum sırada İhvan'a yakın olan ed Dava ve el İ'tisam dergilerini takip ederdim. Bu dergilerde en fazla öne çıkan isim ve figürlerden birisi İsam Aryan idi. Dolayısıyla hem göz hem de zihin aşinalığımız bulunuyordu. Sistematik ve kalleşçe ve hunharca öldürülmesi insanın kanına dokunuyor. Üzüntüsünü katlıyor.
Sisi ile aynı yıl yani 1954 yılında Nasır'ın General Necip'ten iktidarı zorla aldığı yıl doğuyor. Bu yılın doğanları arasında Sisi Kabil'i temsil ederken rahmetli İsam Aryan Habil'i temsil etmiştir. Hayatı boyunca hep sağduyuyu seslendirmiştir. Mübarek'in son döneminde çalkantılar üzerine bir Kur'an ayetini yazısına başlık yapmıştı. Eleyse minkum reculün reşit: Yani aranızda düzgün/akil bir adam yok mu? Yazıyı 5 Aralık 2010 tarihinde on binlerce kişinin mesnetsiz bir biçimde içeri atılmasına tepki olarak kaleme alınmıştır (https://www.ikhwanonline.com/article/75791). Hatta aynı başlıklı bir iki defa farklı makaleler kaleme almış bulunuyor. Daima sağduyuyu seslendirmiştir. Diyaloğa açık bir kişilik, kimlik sergilemiştir. Lakin onu Mısır'ın Firavunu ya da Kabil'i öldürmüştür. Bunlar ortam cinayetleridir. Masumiyeti, masum duruşu sevenleri kadar sevmeyenlerin de bile üzüntüye gark etmiş ve kederlerinin kat sayısını artırmıştır.
Dr. Muhammed Ahmet Osman ise Sisi'nin İslam Aryan gibilerini öldürerek İslam tarihinde Haccac-ı Zalim'ın çığırını yenilediğini ve sünnetini ihya ettiğini ifade etmiştir.
Tabiinin ulusu olarak üç isim gösterilmektedir.
Bunlardan ilki Yemenli Veysel Karani bir diğeri ise Hasan el Basri üçüncüsü ise Said ibnü'l Cübeyr olmaktadır. Veysel Karani hariç her iki isim de yani hem Hasan el Basri hem de Said ibnü'l Cübeyr Haccac (Yusuf es Sakafi) hışmına uğramış ve zulmüne maruz kalmıştır. Bununla birlikte alimlerin kanı zehirlidir dedikleri gibi Said ibnü'l Cübeyr'i şehit etmesinden sonra Haccac iflah olmamıştır ve kırk gün içinde sıtmaya tutulmuş gibi titreyerek dünyasını değiştirmiştir. Dünya zalimlere yar olmaz.
Geride gök kubbede hoş bir seda olarak ayetle attığı başlık kalmıştır: Aranızda reşit bir adam yok mu? Diyojen gibi sokakta fenerle adam aramıştır. Heyhat! Karşısına çıka çıka Sisi çıkmıştır.