23 Kasım (2020) sabahı çok bağlantılı whats up sistemi ile kayın biraderlerle görüşürken büyüğü Erol Geyik bir rüyasını paylaştı. Bu silsiledeki son rüyaya benziyor. Trump'ın mukadderatına işaret ediyor. Rüya şöyle: Trump çatıda dolaşıyor. Sonra yavaş yavaş saçağa doğru iniyor ve saçak kenarlarında dolaşırken birden bir paket gibi aşağıya yuvarlanıyor, yere çakılıyor. Kışları bazen saçaklarda buz kütlesi oluşur ve bunlara genelde sarkıtlar denmektedir. Trump da saçakların dibine kadar geliyor ve oradan buz kütlesi veya sarkıtlar gibi yere çakılıyor. Trump rüyalarda hep düşüyor. Hiç normal inmiyor. Mesela hiç merdivenlerden kademeli olarak indiği görülmüyor. Merdivenlerden inmesi de aynı şekilde başkanlığı kaybetmesi anlamına gelirdi. Ama hayatı gibi rüyalarının da hiç normali yok. Pekala! Trump neden çatı ve ardından saçaktan sarkarak düşüyor? Bunun haklı sebebi var. Trump kaderine razı olmuyor ve şansını zorluyor. Çok yapışkan bir adam. Hiç suçu üzerine almıyor bilakis başkalarının üzerine yıkıyor. Eskiler darb-ı mesel olarak 'kabahat samur kürk olsa kimse sırtına (üstüne) almaz' demiştir. Sanki bu söz özel olarak Trump için söylenmiştir. Adam rezillikten utanmıyor ve bilakis tüy dikmeyi seviyor ve 3 Kasım'dan sonra seçim sonuçlarının yavaş yavaş billurlaşmaya başlanmasıyla birlikte seçim sonuçlarına itiraz etmeye başlıyor. Her kademede sesini biraz daha yükseltiyor. İtirazları o hale geldi ki insanlar artık Trump'ın çamura yattığını düşünmeye, söylemeye başladılar. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte inandırıcılığı dibe vurdu. Önce hile olduğuna dair açıklamalarda bulunuyor ardından bu doğruymuş gibi iz sürüyordu. Yani hem savcı hem de hakim rolündeydi. Bu manzara ile birlikte ABD üçüncü dünya ülkelerinin bile gerisine düşmüş oldu. Yine de Trump'ın zırvaları ve saçmalıkları karşısında Amerikalılar geniş yürekli ve oldukça sabırlı davrandılar. İncilcilerin veya Evanjeliklerin liberaller karşısında muhafazakarların safında olması anlaşılabilir bir durum. Ama özelde Turmp'ın yanında ne aradıkları kesinlikle anlaşılabilir bir durum değil. Trump belki de inançları gereği muhafazakar cenahta mütalaa edilebilir ama şahsi yaşamında kesinlikle muhafazakar birisi değil. Aksine hedonist ve hazcı bir adam. Liberaller bile ona kıyasla özel yaşamlarında daha itinalı sayılabilirler. Demek ki Evanjelikleri tutarlılık değil birinci mertebede ideoloji ilgilendiriyor. Bu durumda sermayeyi kediye yüklemiş oluyorlar. Zaten tele vaiz denen kitle vaizi isimleri incelediğinizde yaşlı kuşağı temsil etmiyorlarsa hepsinin yaşamları üç aşağı beş yukarı Trump'a benzer. Peki! Amerikan halkı bunlara nasıl kanıyor? Belli ki Amerikan halk vasat bir halk. Kültürel ve eğitim düzeyi oldukça düşük. Bu nedenle de 'önce Amerika' diyen umut tacirlerine güveniyor ve gevezelere aldanıyor. Belki de korona virüsü olmasaydı Trump devasa Amerikan imkanları karşısında fazla açık vermeyecekti. Lakin süreçleri hiç yönetemedi. Yönettiği süreçlerde kopukluklar vardı. Vasat bir halkı maniple etmek ve kolayca yönlendirmek mümkün. Trump da bunu yaptı. Virüs çıkmasaydı belki de ikinci dönemi de garantilemişti, kazanmıştı. Asıl rakibinin korona virüsü olduğu da söylenebilir. Ama sonuç onun açsından yine de iyi. Karambolden bir dönem Amerikan başkanlığı yaptı. Bütün sahteciliğiyle kurumsal bir ülkeyi dört sene yönetmeyi başardı. Bu yönüyle muhakkak ki tarihe geçecektir. Kimse bu alanda eline su dökemez ve hakkını elinden alamaz.
Trump normal bir adam değildi. Başkanlıktan inmesi de normal yollarla olmuyor. Bu nedenle de rüyalarda hep anormal şekillerde zemine çakılıyor, Beyaz Saray'a veda ediyor. Her şeyi yuvarlayan bir adam. Pek fazla köşesi olan bir adam değil.
Daha önce de İsmail Dilben, Fahri Özcan, Mustafa Güven gibi arkadaşlar farklı dönemlerde farklı boyutlarını rüyalarda görmüşlerdi. En son Mustafa Güven, Trump'ı bir hastane odasında ölüm döşeğinde görmüş ve gökten gelen bir cisimle de son nefesini verdiğine şahit olmuştu. Fahri azil sürecini görmüş hatta George W.Bush da azil sürecinde aktif katkı sunmuştu. Lakin azil süreci hem rüyalarda hem de gerçek dünyada gündeme gelse de fiiliyata geçmemiştir. Trump kendisini şantajlarıyla siyasi giyotinden kurtarmıştır. Gerçekten de kimi Cumhuriyetçiler fazla açık vermeseler de Trump'ın hükümet etme şekline bozulmuşlardı. Yadırgıyorlardı. Daha fazlasını tolere etmeleri mümkün değildi. Zira eninde sonunda aşınan ülkelerinin itibarıydı. Ama herkes bir hususta hemfikir. Bugünkü aşınmanın başlangıcı 1980'liyıllara dayanıyor. Evanjeliklerin yükselişiyle başlamıştır. Reagan ve Bush ailesi ABD'nin dünyadaki imajını sarsmış ve ona zarar vermiştir. Zaten genlerinde bulunan faşizan yapı iyice açığa hatta ayyuka çıkmıştır.
Trump kendi tarzıyla Beyaz Saray'a veda ediyor. Herkes kendisine yakışanı yapar.