11 Eylül hadisesiyle birlikte ABD dünya imparatorluğunu pekiştirmek istemişti. Gerisindeki Rusya ile Çin gibi güçlerle arasındaki farkı derinleştirmek istiyordu. Onları daha aşağılara itelemek ve arada sonsuz bir uçurum, mesafe açmak istiyordu. Derken Irak ve Afganistan'da yıpranma ve kan kaybıyla karşı karşıya kaldı ve aradan Çin ve Rusya fırladı. Maksadının aksiyle tokat yedi. Bu ilahi ve ahlaki bir tokattır. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Gönüllerinde Taliban'ın ABD'yi yenmesini demesek bile en azından yıpratmasını kabullenemeyenler bahane üretmeye başladılar. ABD nasıl olurda baldırı çıplak ve yarı ümmi bir topluluğa yenilirdi? Gerçeği görebilmek için Yunus gözüyle fıtri bakmak lazım. Sadece gözü değil basireti de açmak gerekiyor. Yunus diyor ki, "Bir sinek bir kartalı kaldırdı urdu yere yalan değil!." Mevlana da gözlerinde Moğolları fazla büyütenleri ikaz eder ve şöyle der: Biz Moğollara değil onları yaratana tapıyoruz! Moğollar bir devrandır Allah ise devranı sürekli döndürendir. Meseleye Taliban üzerinden bakanlar analizde zorlanıyorlar. Elbette ABD Afganistan'da fiske yedi. Bununla birlikte ABD küresel bir gerileme içinde. Afganistan'ı aşan boyutlar var. Bunun nedeni Taliban değil yanlış yönetim ve idaredir. ABD gelen giden başkanlar tarafından kötü yönetilmiştir. Pusulasını kaybettiğinden ve adaleti gözetmediğinden dolayı dünyayı da arkasına alamamıştır. AB ile ilişkilerinde bile çatlaklar oluşmuştur. Sinerji üretememiştir. Bu nedenle de Afganistan'da çakılmıştır. ABD karşıtlığı mevzii değil küresel bir akım haline gelmiştir. Afganistan'da yolsuzluklarla ve kendi dünyasında ise israfla ve çarçurla anılmıştır. Gelmiş geçmiş en muhteşem bir imparatorluktur lakin sınırları vardır. Gücünün sınırlarına erişmiştir. Özgüvenini de kaybetmiştir. Bu açıdan fiili olarak yalıtıcı politikalar izlemektedir. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Emeritus Profesörü İlter Turan, Milliyet'e yaptığı açıklamada gözlemlerine dayanarak eski ABD'nin yerinde yeller estiğini doğrulamaktadır. İfadesine göre 'artık eski Amerika yok!' Bunlar ABD hakkında gerçek gözlemlerdir.
ABD'nin çok değiştiğini söyleyen İlter Turan analizini şöyle sürdürmektedir:
"Amerika çok değişti, ama bunu sadece 11 Eylül'le açıklamak doğru (yeterli) olmaz. Benim geçmişte bildiğim ABD, merkezi eğilimlerin güçlü olduğu, uzlaşmaya değer verildiği, kitlelerin yönetimi denetleyebildiği bir ülkeydi ama bugünkü Amerika böyle değil. Yani yalan sanatını geliştirmiş bir liderin peşinde koşmaya, nüfusun önemli bir kesimi hazır. Uzlaşmanın değil, cepheleşmenin bir değer ifade ettiği, kutuplaşmış bir ABD'yle karşı karşıyayız. ABD'nin geri çekilmesi, Trump'ın veya Biden'ın bir politikası değil, iktidarda kim olursa olsun toplumsal tercihleri ve deneyimleri yansıtan bir politika. Buna karşın ABD'nin geride bırakacağı boşluğu henüz dolduracak bir yapılaşma oluşmuş değil. AB darmadağın ve pek kolay birlikte hareket etme kabiliyetini kazanacağı benzemiyor. Çin'in ilerlemesi aslında bazı iç sorunlar dolayısıyla yavaşlamış durumda, ki şu anda Çin hükümetinin uygulamaya koyduğu bir takım iktisadi tedbirler var. Bu Çin'in gelişmesini kanaatimce daha da baltalayacaktır. Yani bir 'ABD'nin önemli ama tek başına dünyayı şekillendirme çabalarından uzak duracağı', işlerin karmakarışık olacağı, bir çok yerel mücadelenin ortaya çıkacağı ve uluslararası ilişkilerin daha çok 'transactionalism' dediğimiz döneme giriyoruz. Belki yavaş yavaş bunun sonunda bir yeni düzen de şekillenecek."
ABD ya da Amerikan halkı Trump'ı seçerek nasıl çuvallamışsa Afganistan'ı işgal ederek de aynı şekilde çuvallamıştır. Bunu görmeyenler analizci diye karşımıza çıkmasın! ABD'nin kurdu kendi içinde!
Terörü kaynağından kurutma
İlter Turan'ın kullandığı anahtar kavramlardan birisi de ABD'nin 11 Eylül'den sonra geliştirdiği terörü kaynağından kurutma doktrinidir. Bu çerçevede Afganistan'a giderek teröre yardım ve yataklık ettiğini düşündüğü ülkeyi işgal etmiştir. Lakin sonrasındaki 20 yılda ulus inşa edememiştir. Gerisini getirememiştir. Burada bir değil iki başarısızlık vardır. Sivil başarısızlık ve askeri başarısızlık. Sivil başarısızlık ulus inşa etmede çuvallamasıdır. Geride bıraktığı Eşref Abdulgani hükümeti ile Abdullah Abdullah modeli bu başarısızlığın somutlaşmış halidir. Geride, Sovyet kuklası Necibullah gibi Eşref Abdulfani isimli bir kukla bırakmıştır. O da zoru görünce tabir caizse sırra kadem basmış ve tüymüştür. Bu hususta İlter Turan hoca şunları söylüyor: "Fakat 20 yıl sonra geriye doğru baktığımızda, aslında Afganistan, Amerikan gücünün sınırlarını göstermiş oldu. 20 yıllık büyük bir yatırım ve askeri harekâta rağmen, ABD, Afganistan'a hakim olup kendisinin kabul edebileceği bir rejim oluşturmayı başaramadı…"
Ne geride yerine bırakabileceği sağlıklı bir idare kurabilmiş ne de 20 yıl boyunca Taliban'ın saldırılarını önleyebilmiştir. Sayelerinde Afganistan kanamalı hale gelmiştir. Bu nedenle de bozgun gibi arkasına bakmadan çekilmiştir. Olayın doğru fotoğrafı budur. Taliban ise çelik iradesini ortaya koymuş ve esnememiştir. Yiğidi öldür ama hakkını yeme!
ABD'den önce Tunus diktatörü Zeynelibadin Bin Ali de kaynakların kurutulması programını kurgulamış ve hayata geçirmeye çalışmıştır. İslamileşmenin önünü bu politika ise kesmeyi denemiş ama muvaffak olamamıştır. 2010 yılında Yasemin Devrimi hayallerinin veya bu politikanın sonunu getirmiştir. Ziya Paşa hem Bush hem de Zeynelabidin Bin Ali gibiler için saklı mısralarından birinde şöyle seslenmiştir: "Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmat, bin türlü teyessüp bulunur hânelerinde."
İlter Turan hoca, analizinde şu sonuçlara varıyor:
"Güçlü ülkeler kendilerinin benimsedikleri değerler üzerine bina edilmiş rejimleri sadece işgal ederek inşa etme imkânına sahip değil. Bugünse ABD, artık gücünün sınırlarına geldiğini, büyük kaynaklar aktararak dünyayı şekillendirmekte başarılı olmadığını düşünüyor. Bu kez tam tersi bir tepkiye yönelerek dünyadan çekilmeye dönük temayüller sergiliyor. Donald Trump zamanında dile getirilen 'Amerika'nın dünyadan çekilmesi', şu an tamamen aksi yönde fikirleri savunduğunu söyleyen Biden tarafından da uygulanmaya devam ediyor.
Bugün ABD, dünyada karşılaştığı olaylar karşısında kısmen bir vicdan muhasebesi yapıyor, kısmen yapmıyor. Ama nihayetinde ABD'nin büyük kaynak harcamasına ve insan kaynağına rağmen çekilmesi, bunun kimin iktidarda olduğundan bağımsız olarak, bir "yüzleşmenin" tezahürü olarak değerlendirilebilir. Ancak bu kısmi bir yüzleşmedir."
ABD 11 Eylül merdivenini kullanarak imparatorluk tepelerine tırmanmak istemiştir. Lakin sonuçta yanlış hesap Bağdat'tan Kabil'den geri dönmüştür. Onlar da yaşayarak bunu görmüşlerdir. Bize gelince; komplocular sevincimizi kursağımızda bırakıyor ve zekamıza, fikrimize suikast düzenliyorlar. Bırakın meseleyi olduğu gibi anlayalım. Bir de sizin sakim süzgecinizden, filtrenizden geçirmeyelim! Hatice'ye değil neticeye bakalım.
Mustafa Özcan