ABD'nin Afganistan'dan çekilişi Vietnam'dan çekilmesine benziyor mu sorusu cevap bekliyor. Ya da Saygon'dan apar topar, düzensiz çekilme veya kaçış, firar Kabil'de tekerrür etti mi? Olayların tazyikiyle birlikte düzensiz çekilmeye biz firar ve kaçış diyoruz. Tarihte İngilizler düzenli çekilmeleriyle ünlüdürler. Planlı programlı olarak çekilirler. Fransızlar ise karışıklık içinde çekilirler. Çekildikten sonra da geride enkaz yığını ve kargaşa bırakırlar. Amerikalılar da ikinci Vietnam bozgununu yaşamış bulunuyorlar. Elbette çekilme arifesinde Jeo Biden Kabil'den çekilmeleriyle Saygon'dan çekilmeleri arasında bir benzerlik olmadığını savunmuştur. Lakin tahliye işlemini yürüten helikopterlerin düzeni adeta bu benzerliği doğrulamış oldu. Fotoğrafı ve belgesi olmuştur. Bu itibarla Bush'un hilafına Afganistan'dan çekilmeye taraftar olan ve bu nedenle önce Biden'ı öven Trump, çekilme işlemlerinin kontrol dışına kayması ve düzensiz olması karşısında eski rakibini istifaya davet etmiştir. Amerikalılar 1975 yılında Güney Vietnam'in başkenti Saygon'u terk ederken benzeri görüntüler vermekten kendilerini alamamışlardı. Adeta Amerikalılar ve yerli işbirlikçiler birbirinin üzerine basarak helikopterlere doluşuyorlardı. Helikopterler bu suretle hava dolmuşuna benzemişti. Belli de Kabil'den ayrılış ve tahliye işlemi tertip ve düzen içinde götürülememiştir. Bunda Amerikalıların hesap hatası vardır. En azından Taliban hareketi ülkeyi ele geçirme işlemini onların öngörülerinden bir ay önce bitirmiştir. Taliban yıldırım harekatıyla birlikte Herat, Mezar-ı Şerif, Celalabad, Bagram Hava Üssü ve sonunda da başkent Kabil'e girmiştir. Taliban'ın Kabil'e girişiyle Amerikalıların öngördükleri tarih arasında en azından 27 gün veya bir ay fark vardır. Bu da Amerikalıların öngörüsüzlüğü olmuştur. Burada bir aylık yanılma payından bahsetmemiz mümkündür. Neden? Kendi hezimetini göremeyen ABD Taliban'ın zaferini de görmekte zorlanmıştır.
Taliban, Afganistan'ı birinci defa ele geçirdikleri (1996-2001) dönemden gerekli dersleri çıkarmıştır. O zaman Afganistan'ı tamamen ele geçirememişler bazı cepler kontrolleri dışında kalmıştı. En azından Panşir Vadisi kontrolleri dışındaydı. Burasını Panşir Aslanı lakabıyla bilinen Ahmet Şah Mesut kontrol ediyordu. Ahmet Şah Mesut 11 Eylül'den birkaç gün önce 9 Eylül'de Belçika'dan gelen bir televizyon çekimi ekibi tarafından kundaklanarak öldürülmüştü. Bundan bir iki ay sonra da Amerikaılar Taliban'a karşı operasyon başlattılar. Ahmet Şah Mesut Fransa ile Hindistan gergefi arasında başka bir eksenin adamı olarak görülüyordu. 11 Eylül'den sonra Kuzey Ligi olarak anılan cemiyet-i İslami ve Mücahit hizip kalıntıları önce ABD ile müttefik olmuşlar ve kuzeyden karadanTaliban'a cephe açmışlardı. Ardından da ABD'nin desteklediği hükümetlerin parçası ve ortağı olmuşlardı. Bu durum Barzani ve Talebani ikilisinin 2003 yılında Saddam'a karşı operasyonun parçaları olmalarına benziyor. Kuzey Ligi veya Birliği önce kazanan taraf olsa da bu avantajını zamanla kaybetti ve 20 yıl sonra sahadan tamamen silindi. EşrefAbdulgani'nin pılını pıtırtısını toplamadan Kabil'den kaçmasıyla birlikte bu sayfa da kapandı. Eşref Abdulgani bu kaçışıyla birlikte 1996 yılında olduğu gibi General Necibullah'ın akibetine uğramaktan kaçınmak istemişti. Necibullah Taliban tarafından BM sığınağından alınarak bir elektrik direğinde idam edilmişti. Necibullah'ın akıbetine uğramaktan kurtuldu ama bu defa da Şah'ın akıbetine uğramaktan kurtulamadı. Humeyni'nin gelmesi öncesi firar eden Şah Panama, ABD ve sonunda Mısır'a iltica etmiş ve bedeni bu felaketlerin ağırlığına dayanamayarak kanserden vefat etmişti. Eşref Abdulgani de Tacikistan'a buyur edilmediği için Umman sultanlığına yönelmiştir. Bu kaçışını ambalajlamak için de Doha'da Taliban'la yeni tur görüşmeler yapacağını duyurmuştur. Atı alan Üsküdar'ı geçmiştir. Ortada masa falan kalmamıştır.
Taliban ikili bir rövanş almış oldu. Karşısında Karzai-Eşref Abdulgani pes etti hem de Abdullah Abdullah gibi eski Mücahit kalıntıları da silinip gittiler. Afganistan'ın eski mücahitleri Cezayir mücahitleri haline dönmüş oldular. Taliban bir taşla birçok kuş vurmuş oldu.
Siyaset ağaları ve savaş ağaları
Taliban ile siyasetçilerin dışında üçüncü bir unsur daha vardı. Savaş ağaları. Herat'ta İsmail Han bunların başını çekiyordu. İran'ın desteğiyle birlikte zaman zaman gün yüzüne çıkan ve burada kontrol dışındaki bir alanda (cep) hakimiyet kurmuştu. Hiç beklenmedik bir biçimde Taliban'ın yıldırım harekatı karşısında dize geldi ve teslim oldu. Kısa bir dönem içinde saf dışı bırakılmıştı. Abdurreşit Dostum da bölgesini ve Mezar-ı Şerif'i korumakta geç kalmıştı. Taliban hazırlıklarını tamamlamıştı ve bu defa işi şansa bırakmak istemiyordu. Çok organize bir hareketle Şibirgan ve Mezar-ı Şerif gibi bölgeleri ele geçirdi ve Dostum ve benzerlerine direnebilecek bir zemin bırakmadı. Reşid Dostum, Ata Muhammed Nur ile birlikte Özbekistan'a firar etti. Halbuki kısa süreliğine Afganistan'a döndüğünde Taliban'ın geçmişten hiç ders çıkarmadığını söylüyordu. Olaylar tersinin doğru olduğunu gösterdi. Reşit Dostum geçmişten hiç ders almamıştı. 2001 yılında bölgede ABD güçleriyle beraber ilerleyen Raşid Dostum karşısında Taliban güçleri teslim olmuş ve Taliban mensuplarının serbest bırakılması için anlaşmaya varılmıştı. Bölgedeki Taliban birlikleri Molla Fazıl tarafından komuta ediliyordu. Savaş esiri olan binlerce (tahminen 8 bin) Taliban mensubu Deşt-i Leyli katliamında öldürülürken, Molla Fazıl da ABD'ye teslim edildi ve Guantanamo'ya atıldı. Molla Fazıl, 2014 yılında ABD ile Taliban arasındaki esir takasıyla serbest kaldı. Esirler aç susuz çöle sevk edilmişler bir kısmı açlık ve susuzluktan girdabında ölürken bir kısmı diri vaziyette gömülmüş kalan kısmı da Reşid Dostum güçleri tarafından infaz edilmiş, kurşuna dizilmişti. Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söyler misali Reşit Dostum da Taliban'a eski katliamıyla gözdağı vermeye kalkışsa da sözleri geri tepmiş ve kendisi soluğu Özbekistan'da almıştır.
16 Ağustos (2021) tarihinde 13.00 bülteninde Akit TV sunucusu Murat Şahin günün sorusunu sordu: Amerikalılar Afganistan'ı tahliye mi ediyorlar yoksa kaçışıyorlar mı? Ben de tahliye suretinde firar ettiklerini ve kaçıştıklarını söyledim. Zira Amerika'daki algı da böyle. Düzensiz bir biçimde tazyik altında boşaltmaya tahliye değil kaçış diyoruz. Taliban'ın ilerleyişi planladıkları şekilde gerçekleşse idi bu işleme tahliye diyebilirdik. Lakin Taliban'ın seri yürüyüşü karşısında tahliye işlemlerini öne almak zorunda kalmışlardır. Bu da kargaşa ortamını körüklemiştir.
İki başkanı yanıltan Afganistan
Afganistan Amerikan başkanlarını yanılttı. Bunlardan birisi George W. Bush idi ikincisi de Jeo Biden olmuştur. Bush Afganistan ve Irak'ın işgallerinin kendileri için adeta bir gezinti olacağını tasavvur etmiştir. Molla Ömer ise mezarında rövanşını almıştır. 17.10.2001 tarihinde Afganistan`daki Taliban yönetiminin lideri Molla Muhammed Ömer, cihat yaptıklarını belirterek, büyük kafiri yeneceklerini söylemişti. 20 yıl sonra Molla Ömer mezarda iken bu an ve momentum yakalanmıştır. Buna mukabil Biden da Afganistan'ın Vietnam olmayacağını söylemiş ama çekilme işlemi bir fiyaskoya veya rezalete dönüşmüştür. Saygon'dan kaçışa benzemiştir. Amerikan ordusu tıpkı 46 yıl önce Vietnam'da yaptığı gibi Kabil'i de helikopterlerle kaçarak terk etti. 1975 yılında Vietnam'ın Saygon kentinde çekilen tahliye fotoğrafıyla ABD askerlerini Afganistan'dan götürürken gösteren bugünkü fotoğraf kareleri birbirine tıpatıp benziyor. Sosyal medyada on binlerce kişi, yaşananları Vietnam'ın Saygon kentindekine benzeten mesajlar paylaşırken ABD Başkanı Joe Biden'ın şu sözleriyle de alay etti: "Taliban, Kuzey Vietnam ordusu değil. İnsanların Afganistan'dan ABD'nin büyükelçiliğinin çatısından kaldırıldığını göreceğiniz hiçbir durum olmayacak."
Bunun nedenlerinden birisi de Taliban'a karşı çekildikten sonra da B-52 bombardıman uçaklarının kullanılmasıdır. Bu Taliban'ın cephelerdeki motivasyonunu kamçılamıştır.
Bush'dan Biden'a başkanlar onun ötesinde Reşid Dostum gibilerin sırasıyla yeni dönemle ilgili öngörülerinde çuvalladıklarını görüyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de suçu Eşref Abdulgani hükümetinin beceriksizliğine atmıştır. Onca silah ve mühimmata rağmen bir varlık gösteremediklerini ve bunları kullanamadıklarını söylemiştir. Blinken'in bilmediği ve duymadığı veya göz ardı ettiği bir hikmet var: Kılıç kesmez bilek keser. Başkalarının yüreğiyle savaşan kılıç tutamaz.
Mustafa Özcan