Doğu'da Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail'in vekili gibi davranıyor ve nüfuzunu her alana yaymaya çalışıyor. Cezayir ise bir taraftan BAE diğer taraftan ise İsrail nüfuzuyla çevriliyor. Cezayir'in hataları ne olursa olsun bölgede Filistin halkını hesapsız destekleyen ülkeler arasında sayılıyor. Bumedyen'e atfedilen bir söz var: Zalim ya da mazlum Filistin'den yanayız. Zaman zaman bunun bedelini ödüyor. Cezayir BAE baskısını ümüğünde hissediyor. Bir taraftan 'kırmızı çizgimiz İsrail'le normalleşmektir' diyen Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile birlikte BAE nüfuzu komşu Kartaca Sarayı'na kadar uzandı. Yine Halife Hafter üzerinden bu nüfuz Cezayir sınırlarına kadar ulaştı. Zira Halife Hafter askeri varlığını Cezayir sınırına kadar uzatmak istiyor. Cezayir de onu bir anlamda lejyoner ve paralı asker olarak yaftalıyor. Burada birbirine benzer iki hal var. Bunlardan birisi lejyonerlik ikincisi de simsarlık. Simsarlığı da beynelmilel Yahudi ve onun geniş ağını temsil eden yerel unsurları deruhte ediyor, yapıyor. Son günlerde Cezayir ile Fas arasındaki gerilim iyice tavan yaptı ve su yüzüne taştı. Bunun nedenleri arasında 20 yıl sonra İsrail'in Afrika Birliğine yeniden gözlemci sıfatıyla alınması yatıyor. Bu meselede Fas rejimi (Mahzen) İsrail'in yardakçılığını yapıyor rehberliğini üstleniyor. Ebrehe ordusunun rehberi Ebu Rigal gibi davranıyor, hareket ediyor. Yapılan oylama sırasında Afrika Birliği ülkeleri iki kampa bölündü ve neredeyse örgüt parçalanmanın eşiğine geldi. Bununla birlikte Fas'ın başını çektiği grup çoğunluğu elde etti. Bunun üzerine Fas rejimi basın yayın yoluyla 'Cezayir'i dize getirdik ve dersini verdik' şeklinde şamatacı kutlamalar yaptı. Bu Cezayir ile Fas arasındaki gerilimi tırmandırırken Fas rejimi bu başarısını ve İsrail'in nüfuzunu Batı Sahrası üzerindeki hakimiyetini pekiştirmede kullanmak istiyor. İsrail gibi sınırlarının nehir ile deniz arasındaki bölgeyi kapsadığını ileri sürüyor. Elbette burada kastedilen nehir Ürdün Nehri olmayıp Senagal Nehri'dir. Deniz ise Akdeniz'dir. İsrail sayesinde güçlenmek ve ataklar geliştirmek istiyor.
İşler bu raddede kalsa yine de normal kabul edilebilir. Bununla birlikte İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid irtibat bürosu açmak veya kurmak için Fas'a gittiğinde Cezayir aleyhinde tahrik dolu konuşmalar yapmıştır. Yair Lapid Fas'ta yaptığı konuşmada İran ile Cezayir arasında bağlantıların güçlenmesinden endişe ettiklerini söylemiştir. Cezayir tersini söylese doğru olurdu. 'Mahzen ile Siyonist çeteler arasında ilişkilerin gelişmesinden sadece Cezayir adına değil bölge ve dünya adına endişeliyiz' dese sözleri yabana atılamazdı. İsrail ise İran üzerinden Cezayir'i köşeye sıkıştırmaya veya yalnızlaştırmaya çalışmaktadır. Bu sözlerin muhatabı Cezayir'den çok Çin, Rusya ve kimi Batılı ülkeler olmalıydı. İran'ın Irak ve Suriye'ye girmesine ve gelmesine izin veren de bizzat Amerikalılar olmuştur. Yair Lapid, 'Filistinlilerle Cezayir arasındaki köklü ilişkilerden endişe ediyoruz' diyeceğine meseleye farklı bir noktadan giriyor. Zira Filistin'i merkeze alsa meşruiyet dairesine temas etmiş veya genişletmiş olacaktır. Onun yerine Arapları da Cezayir üzerine salmak, kışkırtmak istemektedir.
Kazablanka'da yaptığı basın toplantısında üzerine lazım olmayan sözler söylemiştir. Ezcümle olmak üzere şu mealde konuşuyor: "Biz bölgede Cezayir'in politikalarından endişe ediyoruz. Bunu bazı dost ülkelerle de paylaşıyoruz. Bugün itibarıyla Cezayir, İran'a daha yakın hale gelmiştir. Cezayir, İsrail'in Afrika Birliğinde gözlemciliğini engellemek için başı çekmektedir…" Yair Lapid Fas rejimi mensuplarıyla Batı Sahrası meselesini de görüştüklerini ifade etmiştir.
Buradaki konuşmasında Yair Lapid çok ince bir noktaya ve ayrıntıya temas etmiştir. Cezayir'i İran kampında veya ona yakın gösterirken Fas rejimini de Filistin ekseninde göstermiştir! Tabii ki halt etmiştir! Fas rejimini yapmadığı bir şeyle taltif ederken, meşrulaştırırken yine Cezayir'i yapmadığı bir işten dolayı mahkum ediyor! Buna İsrail fitnesi derler! Fas rejiminin Filistin-İsrail ihtilafında ve çekişmesinde son derece kritik bir rol oynadığını söylemiştir. Halbuki, tam tersi son sıralarda Fas'ın Filistin meselesine dair herhangi bir çıkışı olmamıştır. İsrail'i memnun eden yaklaşımları benimsemiştir. Sadece arka kanal diplomasisi yerine ilişkileri aleniyete dökmüştür. Geçmişte gizli kapaklı ilişkiler aleniyete dökülmüştür. Bugün İsrail'i insan unsuruyla besleyen iki ülkeden biri Rusya diğeri de Fas'tır. Rusya Eşkinazi unsurları SSCB'nin çökmesinden sonra İsrail'e transfer etmiştir. Böylece İsrail'e bir ile iki milyon arasında Rus asıllı Yahudi toplanmıştır. Nüfus ikmali yapmıştır. İsrail'in kurulmasından bugüne gelinceye kadar da Fas, İsrail'e bir milyon kadar insan nüfusu aktarmış ve tedarik etmiştir.
Fas İsrail'in demografik tedarikçilerinden birisidir. Şimdi de Fas asıllı İsrail Yahudileri geri dönerek bu ülkedeki nüfuzlarını, zeminlerini yeniden pekiştirmek istiyorlar. Artık bu trafik tek yanlı işlemeyecek. Lapid'in ziyareti Filistin'in kınaması ve ABD'nin kutlamaları arasında gerçekleşmiştir.
Elbette 'İsrail ile güçlenme siyaseti' Filistinlileri kardeş bilen Faslıları utandırıyor. Sadettin Osmani hükümetinden bir ses çıkmasa da Fas halkı kan ağlıyor. İsrail ile Cezayir'i dize getirme siyasetini onaylamıyor. Cezayir, İsrail'e kıtasal bir veto uygulanmasını isterken Fas kıtasal bir kabulü öngörüyor. Cezayir'in vizyonu İsrail nüfuzundan temizlenmiş bir kıta.
Fas Kralı 6'ıncı Muhammed ya da ikinci lakabıyla emiri'l müminin ise İsrail ise kıtasal bir kucaklaşma öngörüyor. Ne diyelim: Böyle buyurdu Emiri'l Müminin! Müminlerin emiri sonuçta Yahudilere çalışıyor. Öyle ise neden hala müminlerin emiri sıfatından vazgeçmiyor? Köprü olmak ve kalmak için. Fas kısaca işbirliğinin merkezinde yer alıyor. Çamp David'e giden yol da buradan geçmiş ve gizli ön görüşmelerden bir kısmı burada kotarılmıştı.