Bağdat'ta zıtlar konferansı yapıldı. 'Yardımlaşma ve Ortaklık İçin Bağdat Konferansı' adıyla toplanan ülkeler gerilim yerine sükuneti esas alan yeni bir yaklaşımı benimsiyor, deniyorlar. 9 ülke lideri, başbakanı ve dışişleri bakanı Harun Reşid'in başkenti Bağdat'ta buluştu. Bu toplantı da garip şeyler de yaşandı. Irak zıtları bir araya getirdi derken İran ile Suuri Arabistan, Katar ile Mısır, Türkiye ile Fransa yine Türkiye ile BAE'yi bir araya getirdi. Irak Başbakanı Mustafa Kazımi sadece bu zıtları buluşturmakla kalmadı aynı zamanda yeni bir misyonu ve arayışı da seslendirdi. Bu arayış zıt ülkeler arasını buluşturmak ve arada arabululuculuk görevi ifa etmek. Bir zamanlar Türkiye de bölge ülkeleri ve diğerleri arasında arabuluculuk faaliyetleri yürütüyordu. Sonra olayların sevkiyle birlikte kutup başı ve taraf oldu. Bağdat'ın da vekaleten bu işi yürüttüğü kanısı hakim. Daha doğrusu İran'ın ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bölge ülkeleriyle dünya tarafından dışlanan İran'ın yeni bir açılıma ihtiyacı var. Bu yönde ulaşamadıklarına Irak köprüsü kurmak istiyor. Seçimlere iki ay kala Mustafa Kazımi'nin bu kadar ülkeyi bir araya getirmesi farklı katkıların da devreye girmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. Kazımi'nin buradaki çıkarı önümüzdeki seçimlere bu sayede favori olarak girebilmek ve kariyerini parlatmaktır. Irak'ta Ekim ayında (2021) seçimler var. İran'da Reisi başkanlığındaki yeni kabine dış politikada yeni bir arayışa ve açılıma gidiyor! Eski anlayışını değiştiriyor ve yeni bir bölgesel politika benimsiyor. Siftahı da Bağdat'tan yapıyor! Bunun ilk ayağını da Bağdat'taki toplantı teşkil ediyor. Kısaca Tahran Irak'taki mevcut Mustafa Kazımi hükümetine soğuk bakabilir. Bununla birlikte Kazımi bu toplantı ile birlikte Tahran'a işlevselliğini kanıtladı. Irak'taki hükümet kendi başına hareket edebilen hükümran bir hükümet değil. İşlevsel bir hükümet. Kimileri bu hükümet üzerinde ABD'nin etkisinin yüzde 5 oranına gerilediğini tasavvur ediyor. Irak'ın kararları üzerinde İran'ın hakimiyeti bulunmaktadır. Bununla birlikte İran çevresiyle bağlantılarını kaybetmiş veya zayıflatmıştır. Bunun için de Kazımi gibi müstakil görünen bir hükümete ihtiyacı vardır.
Kazımi İran'ın tarafsız müttefikidir. Onun üzerinden birçok işlemini gerçekleştirebilir. Sonuç itibarıyla, gösterici kitlelerin ateşi biraz da bu sayede söndürülmüştür. Bununla birlikte Bağdat'ta Acem oğlu Acem yine acemliğini yapmıştır. İran'ın yeni Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan Bağdat'taki konuşması sırasında iki gaf birden icra etmiştir. Bu gafları bize Tahran'da merhum Muhammed Mürsi'nin sözlerinin çarptırılması skandalını hatırlatıyor. Abdullahiyan yüksek kalibreden bir gaf yapmıştır. Merasim fotoğrafı için kareye girmeye çalışırken Çavuşoğlu ve Emir Faysal Bin Ferhan'ın sırasında ve arasında olacağı yerde onların sırasını atlamış, devlet başkanları ve kralların sırasına girmiştir. Böyle bir protokol ihlali işlemiştir. Belki de orada kendisini ülkenin sahibi olarak görüyordu. Kim bilir? Irak heyetini bile güldüren başka bir gaf daha yapmıştır. İran ile Irak'ın ticaret hacminin yıllık 300 milyar dolara ulaştığını söylemiştir. Düzeltmek Mustafa Kazımi'ye kalmış ve ikili ticaret hacminin 13 milyarı geçmediğini söylemiştir. Böylece Acem palavrasını tarihten değil güncelden de öğrenmiş olduk.
Toplantının ikinci ve temel aktörü Fransız Cumhurbaşkanı Emanuel Macron idi. O da sanal Napolyon! Veya geç dönem Napolyon hastalığına yakalanmış bir Fransız! Macron burada gövde gösterisinde bulundu. Son dönemlerde Lübnan ve Irak'ı sık ziyaret ediyor. Adeta bu ülkelerin kendisinden sorulduğunu ima ediyor. Bu toplantının fikri de ondan çıkmış bulunuyor. Siyaset ötesi ekonomik ağırlıklı ve çerçeveli bir toplantı öngörüyor ve Mustafa Kazımi ile birlikte bu noktada anlaşıyorlar.
Irak'ın toplantıdan beklentisi denildiği gibi yorgun, bitkin düşmüş ve tükenmiş bir Irak'ı görünürde olsun 'no man's land (çekişme alanı dışına çıkarmak)' haline getirmek yani istikrara kavuşturmak. Tarafsız veya tarafsız görünen Irak'ın herkes için yararlı olabileceğine ikna etmek ve parmak basmak. Bölgesel ve küresel çekişmelerin odak noktasında yer alan Irak bu toplantı ile birlikte kimseye hasım olmadığı ve kimsenin de çantasında keklik olmadığı mesajını veriyor. Keşke kimsenin arka bahçesi olmadığını gerçekten de ispat edebilse ve bölgesel güven geri dönebilse. Herkes arasında köprü ve barış güvercini olabilmeye tasarlıyor. İstikrara kavuşmasının herkesin yararına hizmet edebileceğini göstermeye çalışıyor.
Bağdat toplantısı çerçevesinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile birlikte Katar Emiri Temim Bin Hamed es Sani el sıkıştılar. İki ülke arasında eriyen buzlar Bağdat sayesinde sıcak bir iklime dönüşebilir.
Macron konferansa katılmaktan maada Sincar bölgesi ile Musul'u da ziyaret etti. Bunlar kayda değer adımlar. Sincar'ı ziyaret etmesi elbette Türkiye açısından ince ayar bir mesaj taşıyor ve kaygı verici bir ilgi alanı oluşturmaktadır. Zira burada toplum olarak Ezidiler ile onların sempati besledikleri PKK unsurları barınmaktadır. Bunlara Haşd-i Şabi de arka çıkmaktadır. Bilindiği gibi Mitterrand ile eşi Danielle Mitterrand genelde Kürt meselesi özelde ise PKK unsurları ile ilgilenirlerdi. Danielle Mitterrand 'Kürdistan ikinci vatanımdır' demiştir. Bunun dışında Suriye'de Afrin'de PKK'nın uzantıları olan PYD-YPG unsurlarının tutunabilmeleri için Fransız şirketler onlara dayanıklı dehlizler inşa etmiştir. Bununla birlikte nihai kertede bu sağlamlaştırılmış dehlizler de taarruz karşısında bir işe yaramamıştı.
Halep'in Irak'taki karşılığı Musul ise Afrin'in karşılığı da Sincar olarak tezahür etmektedir. Macron Afrin'den sonra Sincar ve çevresindeki temerküz eden Kürt unsurları kışkırtmak istemektedir. Onun ötesinde İbrahim Evi'nin merkezi şehirlerinden biri olarak görülen Musul da Macron'un ilgisi dışında kalamamıştır. İster İbrahim Evi çerçevesinde ziyaret etsin isterse başka nedenleri olsun Türk nüfuz bölgesine girmiştir. Burada bir kasıt olduğu şüphesizdir. Cumhuriyet ilkeleri adına dine ve diyanete karşı çıkan Macron Musul'da ne yapmak istemektedir? Kısaca Macron Türkiye'nin tarihi aylaklarına ve nüfuz alanına adım atmıştır. Musul ve çevresinde bir boşluk vardır. Macron burasını değerlendirmeye almaktadır. Türkiye'nin nüfuz alanını kapmaya çalışırken bir de Türkiye'ye karşı set olacak Sincar'a köprü kurmaya çabalamaktadır. Kısaca Macron'un bölge ziyareti masum değildir. Fransa sınırımıza kadar inmiştir, gelmiştir.
Macron yeni nüfuz alanlarına ayak basarak Bağdat toplantısından kazançlı çıkmanın yollarını aramıştır. İran ise kaybettiği Arap coğrafyasına Irak üzerinden yeniden uzanmayı denemektedir. Tıkanan politikaları göstermektedir ki İran'ın bölge zaferleri seraptan ibarettir. Zeminini genişleterek eski politikalarını sürdürmek istemektedir. Denildiği gibi mağluptur bu yönde galip.