Batı'nın, Rusya ile temas hattında olan bölgelerde Rusya'ya çalıştığını söyleyebiliriz. Tampon bölgede Batı aksini iddia etse de Ruslara çalışmıştır. Hatta daha önce Soğuk Savaş ve onun öncülü olan Büyük Oyun'da Batı'nın derdi Rusya'nın sıcak denizlere inmesini önlemekti. 1853 yılı ve sonrasında yani Kırım Savaşı sırasında İngiltere ve Fransa'nın en büyük kaygısı Kudüs'te Hıristiyan kutsal eşikler üzerine Rusya'nın manevi hak iddia etmesiydi. O günler geride kaldı. Oysa ki 2015 yılında Rusya'yı Suriye'ye kendileri davet ettiler. Güvenlik Konseyi'nde Rusya ile Çin'in vetolarının arkasına gizlendiler. Kimyasal ve biyolojik silahlar gibi kitle imha silahlarının üzerine gitmediler. Rusya aleyhindeki gerçekleri hep ortada bıraktılar, üzerini örttüler. Böylece adalet duygusunu zedelediler hatta yitirdiler. Bu sefer beklemedikleri hamle kuzeyden geldi. Putin kendisine bel bağlanamayacağını gösterdi. Batılıların bir yanlış hesap sonucu (geçici saysalar da ona alan açmaları sonucu Rusya Suriye'de yani Levant (el Maşrık el Arabi)bölgesinde, havzasında da avantaj ve ilerleme sağlamış oldu. Tartus Deniz Üssü'nden sonra Himimim'de de bir hava üssü elde etti. Suriye rejiminin adamları bile buraya izinsiz ve istedikleri gibi girip çıkamıyorlar. Oradaki rütbeli askerler bir ziyaret sırasında Beşşar Esat'ın Putin ile birlikte daha öne gitmesine engel oldu. Aşağılayıcı bir durumdu lakin Suriye rejimi meseleyi sineye çekti. Putin dostlarını ikide bir aşağılıyor. Son olarak Macron karşısında da uzun masa gösterisi sahneledi. Bu hakkı Putin'e verenler kuşkunuz olmasın Batlı liderlerdir. Bu imtiyazları sadece Suriye'de vermediler aksine SSCB'nin dağılması sürecinde eski Sovyet havzasında da verdiler. Hem Kazakistan hem de Ukrayna1993 ve 1994 senelerinde iki bin civarındaki nükleer başlığı Rusya'ya teslim etmeden bağımsızlığını kazanamadı. Burada broker ve simsar Batılı ülkeler yani ABD idi. Şimdi ise Putin önce Kazakistan'a ardından da Ukrayna'ya müdahale etti. Bu ülkelerin elinde nükleer silah bulunsaydı bu Rusya'ya karşı caydırıcı bir unsur olabilirdi.
Şimdi Putin, Ukrayna'nın nükleer silahlar edinmesinin Rusya için tehdit olacağını söylüyor. Ukrayna'nın elinde potansiyel olarak bulunan, Rusya'nın elinde fiilen bulunmaktadır. Hem konvansiyonel hem de çekirdekli silahlarda Rusya Ukrayna'yı, bölgeyi ve bütün dünyaya tehdit etmektedir. Putin ise tabloyu tersinden okuyor. Ukrayna'nın suyu bulandırdığını söylüyor. Batılılar ise hala Putin'i teskin etmenin çaresini arıyorlar. Adam konuşurken bile pençelerini gösteriyor. Ekonomik ambargo ve yumuşak mukabele ile Putin'i dize ve yola getirebileceklerini düşünenler yine hayal görüyorlar. Halbuki dört Körfez ülkesi ambargo üzerinden Katar'ı bile yola getiremediler! Kaldı ki Rusya çapındaki bir ülkeyi dize getirebilsinler! Evet son yıllarda Putin, ABD'den boşalan yeri dolduruyor ve dünya barışı için birincil tehdit haline geliyor ve geldi de. Ukrayna kaderiyle baş başa. Mübarek'in dediği gibi ABD'ye ya da Batı'ya güvenen çıplak kalır. Batı, Ukrayna için kendini tehlikeye atmaz. Ukrayna yumuşak yapısıyla ya Rusya'ya ve milliyetçiliğine karşı başarılı bir biçimde kendini savunacak ya da parçalanacak. Böylece Kırım'ın koparılmasından sonra Ukrayna ikinci defa parçalanmış olacaktır. Bundan böyle Batı Ukrayna'yı NATO bünyesine de almayacaktır. İş işten geçmiş olacaktır. Neden? NATO krizdeki ülkeleri NATO bünyesine katmıyor. Putin, Gürcistan'ı da aynı şekilde parçalamıştı. Parçalandıktan sonra Batı, bu ülkeyi NATO bünyesine katmadı. Lakin Putin Abhazya'yı topraklarına kattı. Benzeri bir durum şimdi de Ukrayna için geçerli. Bush'dan Biden'a; tarih tekerrür ediyor.
21 Şubat 2022 günü Putin sürpriz bir adımla birlikte, Rusya yanlısı 'Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıma kararını imzaladı. Bu ülkenin bölünmesi ve parçalanması anlamına geliyor. Putin sadece Ukrayna'yı parçalamakla kalmıyor aynı zamanda ülkenin hükümranlığını ve bağımsızlığını da tanımıyor, tarihi geçmişe dayanarak reddediyor. SSCB sonrası statükoyu tanımıyor. Kruşcev'in Kırım'ı Ukrayna'ya bırakma kararını tanımadıkları gibi ülkenin toprak bütünlüğünü de tanımıyorlar.
Putin, Yeltsin'den sonra iç otoriteyi de aynı yöntemlerde yeniden tesis etmişti. Önce Çeçenlerin aldıkları çağrı üzerine Dağıstan'a daldıklarını ve çıkarma yaptıklarını söylemiş ve ardından bu kurgu üzerinden Çeçenistan'ı dize getirme planını devreye sokmuştu. Fiili bağımsızlığını geri almak üzere askeri harekat başlatmıştı. Sonrasında bir yıl kadar sonra Moskova'da seri patlamalar olmuş ve yine olaylar Çeçenlerin üzerine yıkılmıştı. Böylece güvenlik politikaları üzerinden Putin inisiyatifi ele geçirmiştir. Şimdi aynı oyunları sınır ötesinde kurguluyor ve uyguluyor.
Putin'in görünür amaçlarından birisi Ukrayna üzerinden Batı Bloğu içinde bir çalkantı vücuda getirmektir. ABD ile Avrupa arasındaki makası açmaktır. Bilindiği gibi Bush'un Irak'a saldırısı sonrasında da Avrupa ikilem içinde kalmıştı.
Arap dünyası da krizin tam ortasında kalmıştır. ABD'yi desteklemekten kaçınmaktadır. Bu kriz sonrasında petrol ve doğalgaz fiyatları tavan yapabilir. Putin tek kurşun atmadan kârâ geçti bile. Bu Putin gibi kimi pompacı Arap rejimleri için de sevindirici bir gelişme olur. Lakin aynı oranda gıda fiyatları da katlanacak ve artacaktır. Hatta Ukrayna ile Rusya kaynaklı kereste fiyatlarına def'aten yüzde 25 zam geldi. Türkiye'de inşaat sektörü bu durumdan olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu açıdan tedarikçi Arap ülkeleri, Rusya ile Ukrayna savaşı üzerinden bir gıda darboğazına girebilir.
Putin, Ukrayna saldırısını iki hususa bağlamaktadır. İlki Ukrayna'da Rus dilinin geri plana itilmesi. İkincisi ise Ortodoks Hıristiyanların dil ve dinlerinin itibarsızlaştırılması ve dikkate alınmaması. Maalesef aynı gerekçeler yarın Kazakistan gibi ülkeler için de geçerli olacaktır. Lavrov Suriye'ye azınlıkları ve Ortodoksları korumak için gittiklerini söylemişti. Ukrayna ve Suriye saldırısı bir nevi Müslüman ve Katolik çoğunluğa karşı Rus-Ortodoks Haçlı seferini andırıyor.
Osmanlı vurgusu
Beşşar Esat gibi Putin de Osmanlı vurgusunda bulunuyor. Daha önce Türk heyetini bekleterek saygısızlıkta bulunmuştu. Şimdi de geçmişte Batı'nın ve Ukrayna'nın yerinde Osmanlı Devleti'nin bulunduğunu hatırlatmaktadır. Burada Osmanlı'ya karşı olumsuz bir atıf var. Putin, 2014 yılında Kırım'ı işgal ederek ilhak etti. Bir yıl sonra (2015) Eylül ayında ise Suriye'ye askeri çıkarma yaptı. Şimdi de Donbas'a ayak bastı ya da ilhakına dair kararnameyi imzaladı.
Ragıp Soylu'nun ifade ettiği gibi, İkinci Dünya Savaşı'nın zaferiyle sarhoş olan ve şımaran Stalin, zafer hediyesi olarak Türkiye'den İstanbul ve Çanakkale Boğazı'nı istemiştir.
Bundan böyle Putin'i daha dikkatle izlemekte fayda var. Aksi takdirde Batı'nın yumuşak güç haline geldiği günümüzde yeni hamlelerine hazır olalım.
Rusya ile Batı, bilek güreşi yapıyor ve cihangirlik mücadelesi veriyor. Ama onların cihangirlik mücadelesi, yakın bölge veya hudut boyları ve temas hatları için ölüm kalım hattı olabilir. Kan rengine bürünebilir. Meseleyi Batı ile Rusya mücadelesi olarak görmek algı bozukluğudur. Ukrayna, Polonya gibi ülkelerin geleceği ve Baltık ülkelerinin akıbeti ne olacaktır? Batı devre dışı kalırsa Ruslar, emellerinden vazgeçecekler mi? Elbette hayır. Batı Putin için sadece meşruiyet aracıdır.
Rus yayılmacılığının sonuçlarına Batı değil bölge ve civar ülkeleri katlanacaktır. Bedelini onlar ödeyecektir.
Yanlış Suriye'de başladı ve Ukrayna'da devam ediyor. Güneyde yangın söndürülemedi ve sonuçta Putin cesaretlendirildi. Böylece yangın kuzeye sıçradı. Ne diyordu kıvırtma ve yalan üstadı Putin: Güneydeki tehlikeyi kontrol altına alamazsak aşırılık güney sınırlarımıza dayanacaktır. Güneye dayanan ise gerçekte Rus aşırılığı, yayılmacılığı olmuştur. Zira dünya bu aşırılığın önünü açmış ve katkı sunmuştur.
Batı Suriye'de ektiğini Ukrayna'da biçiyor.
Mustafa Özcan