Siyasi realizmin babası sayılan Kissinger, katıldığı Davos Forumu'nda bir konuşma yaptı ve bu konuşma soğuk ya da sakil rüzgarlar estirdi. Ezcümle sus payı olarak Putin'e Ukrayna'nın bazı bölümlerinin verilmesini, devredilmesini teklif etti ve bu sayede dünya barışının korunabileceğini öngördü. Aynı zamanda Çin'e açılma politikasının da mimarı sayılan Kissinger Rusya ile Çin gibi iki büyük güçten birinin münavebeli de olsa Batı'nın yanında tutulmasını öngörmektedir. Kissinger'in bunun yolunu doğrudan ve kuru bir şekilde göstermesi elbette yadırganmıştır. Realizmin bu kadarına da pes dedirtmiştir. Bu çözüm yoluna karşı çıkanlardan birisi de bizzat Kissinger gibi Yahudi olan Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky olmuştur. Diplomasinin duayeni kabul edilen Kissinger Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda Ukrayna'nın topraklarının bir kısmını Rusya'ya devretmesi gerektiğini ima ederek Ukrayna'nın Rusya'nın şartlarını kabul etmesi gerektiğini söylemiştir. İngiliz medyası Kissinger'ın açıklamalarını, "Ukrayna Rusya'ya toprak vermeli" başlığıyla servis etmişti. İngiliz Daily Mail gazetesi, "Henry Kissinger, Ukrayna'ya barış anlaşmasına varmak için Rusya'ya toprak vermesi gerektiğini söyledi" başlığını kullanırken, The Telegraph gazetesi de, "Ukrayna, Rusya'ya toprak vermeli" şeklinde başlık atmıştı. Bu durum Arapça bir deyimi hatırlattı: Sahip olmayanın layık olmayana peşkeş çekmesi. Bu deyim geçmişte Filistin için üretilmiştir. İngiltere sahip olmadığı bu toprakları layık olmayan İsrail'e 'milli vatan' adı altında bahşetmiştir. Kim kimin toprağını veriyor veya feragat ediyor?
Zelensky Kissinger'in takviminin tarihte kaldığını, bugüne uymadığını ve eskidiğini söylemiştir. Kissinger'in görüşlerini 1938'de Nazi Almanyası'nın yatıştırılmasına benzeten, 1938'de İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya tarafından imzalanan, Nazi Almanyası'nın Çekoslovakya'nın batısındaki toprakları ilhak etmesinin yolunu açan Münih Antlaşması'na atıfta bulunan Zelensky sözlerini şöyle sürdürmüştür:"Kissinger'ın takvimi 2022 değil, 1938'de durmuştur ve Davos'ta değil, o zamanın Münih'inde bir dinleyici kitlesine hitap ettiğini sanıyordu. -Bu arada 1938 yılında Kissinger, ailesi Nazi Almanya'sından kaçarken 15 yaşındaydı ve her şeyi mükemmel bir şekilde anladı.- Kissinger, o zaman kimseden, kaçmak veya savaşmak yerine Nazilere uyum sağlamanın gerekli olduğunu işitmedi, duymadı."
Zelenky Kissinger'i Churchill'in selefi Neville Chamberlain'a benzetmiş ve onun politikalarını taklit ettiğini, benimsediğini ima etmiştir. Churchill'in selefi olarak Chamberlain 1937'de başbakanlığa getirilmiştir. Almanya'nın hızla silahlanması karşısında silahlanma yarışına girse de aynı anda Fransız Başbakanı Daladier ile birlikte barış çabalarını da sürdürmüştür. Eylül 1938'de Çekoslovakya'ya yönelik tehditleri nedeniyle Hitler ile görüştü. Daladier'nin de desteğini alarak Çekoslovakya'dan % 50'den fazla Almanın yaşadığı toprakları Almanya'ya bırakmasını istemiştir. Aynı yıl Hitler ile ikinci kez görüştü. Hitler isteklerini artırınca görüşmeler kesildi. Bir süre gerginlik sonunda Hitler, Daladier ve Mussollini de Çekoslovakya'da plebisit yapılacağına ilişkin Münih Antlaşması'nın imzalanmasını sağladı (30 Eylül 1938). Chamberlain yatıştırma politikası izlerken halefi Churchill aksine kızıştırma hatta kışkırtma politikası izlemiştir. Kısaca Münih Antlaşması Kissinger'in sözleriyle birlikte damgasını Kırım'a veya Ukrayna'ya vurmuştur. Kissinger'in teklif ettiği yatıştırma politikası Putin'i teskin edecek midir yoksa Hitler'de olduğu gibi ters mi tepecektir ve iştahını daha da mı artıracaktır?
Kısaca Ukrayna eşiği aşılırsa Putin'i kim tutacak veya durduracaktır? Dönemin sorusu Putin'in nasıl durdurulacağı meselesidir.
Münih Antlaşması'nın akisleri sadece kuzeyde veya Ukrayna ekseninde değil aynı zamanda güneyde İsrail - İran hattında da hissedilmektedir. Münih Antlaşması üzerinden 6 ülke ile İran arasında varılan nükleer anlaşmaya da göndermeler yapılıyor. Nitekim İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz 5+1 ile İran arasında varılan nükleer anlaşmayı Münih Antlaşması'na ve mutabakatına benzetmiştir. Bunun sonucu Obama yönetimi İran'ın bölge üzerinde elini kolunu serbest bırakmıştır. Elbette İran'ın bölgesel yayılmacılığını sadece nükleer anlaşmaya bağlamak yanıltıcı olur. 2015 yılından evvel de Amerikalılar İran ile Irak konusunda anlaşmışlar ve bunun yansımaları Suriye'de de hissedilmiş ve görülmüştür. Bununla birlikte eski Mossad başkanlarından Tamir Pardo bunun saçma bir benzetme olduğunu ve kabak ile üzümün kıyaslamasına benzediğini söylemiştir.
Kısaca benzetmeler zaman farkıyla yerli yerine oturmuyor. Bununla birlikte bazı pasif tutumlar savaşı kızıştırdığı gibi bazı kızıştırmalar da cepheyi soğutmaktadır, buna ters etki diyorlar. Atalarımız ne demiş: Sulhu salah istiyorsan cenge hazır ol! Esas olan savaş değil caydırıcılıktır. Testiyi kıranla suyu taşıyan bir olmaz. En doğru yaklaşım Chamberlain'ın yatıştırma yaklaşımı ve tarzı idi. Tek kusuru başarılı olamamasıdır.
Mustafa Özcan