Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönem başkanı Endonezya'nın ev sahipliğinde Bali'de düzenlenecek 17. G20 Liderler Zirvesi'ne katılım için harekete geçtiği saatlerde Taksim İstiklal Caddesi'nde terör eylemi olmasından şüphe edilen ürkütücü bir patlama gerçekleşti. Patlamanın sesi Beşiktaş ile Şişli semtlerinden dahi duyuldu. İlginç bir tevafuk eseri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gittiği Bali de, 2002 yılında daha büyüğünden bu tür benzeri bir terör eylemine sahne olmuştu. Mahir Kaynak'ın ifade ettiği gibi terör örgütlerinin büyük kısmı taşerondur ve yabancı devletlerin amaçlarına hizmet eder. Hatta ayrılmaz parçasıdır. Beslerler, büyütürler ve kollarlar. Bu türden olmak üzere PKK gibi örgütlerin arkasında onlarca batılı ülkenin olduğunu biliyoruz. İslami etiketli olsa bile emperyalist çevreler, IŞİD tipi örgütleri hedef ülkeye sızmak için zemini yumuşatma aracı olarak kullanabilirler. Terör örgütlerinin de üst akılları bulunmaktadır.
Bununla birlikte bazı dönemlerde toplum yapıları aşınıyor ve sızmalara müsait hale gelebiliyor. Karmatilerin veya Hasan Sabbah ve Fedailerinin bu tarz dönemlerde zuhur ettiklerini ve etkili olduklarını söyleyebiliriz. Hiçbir şey tesadüfen gelişmiyor. Bu tür hareketler toplumsal zemini müsait buldukça yaygınlık kazanıyorlar.
Kıyamet öncesi süreç ve dönemle alakalı olarak fitnelere vurgu yapılır. Fitne döneminde cehaletin yaygın ve faydalı ilmin yetersiz ve kısıtlı olduğuna parmak basılır. 'Kılletün mineddin' dedikleri gibi dini yaşam zayıflayacaktır. Hadislerde ahir zaman diliminde herc-ü merc ortamının yaygın olacağı belirtilmektedir. Habeş dilinden geçme olduğu rivayet edilen 'herc' sebepsiz öldürmeyi simgeler. Ölen niçin öldüğünü, öldüren de niçin öldürdüğünü bilmeyecektir. Ya da basit ve sudan sebeplere dayanacaktır. Herc kargaşa, anarşi ortamı demektir. Bunun nedeni de toplumsal zeminin sağlıklı bir ortamdan mahrum olmasıdır. Cehaletin yayılması ve ilmin azalmasıdır. Bu suretle vicdana baskı yapan dini frenin patlamasıdır. Nefsi baskılayıcı (zevacir) araçların körelmesidir.
Burada cehaletin yaygınlaşması, kötülüğün yaygınlaşması ve dindarlığın azalması anlamına gelmektedir. 'Vazıı dininin yok olması' dini muhasebenin körelmesi ve insanların onları kontrol eden zincirlerden boşanması demektir. Dış hisbe'den (denetim ve murakabe) bahsedebileceğimiz gibi bir de insanı içeriden muhasebe eden vazıı dini olarak da ifade edilen iç hisbe'den bahsetmemiz mümkündür. Frenlerin gevşemesinin nedeni de onları koruyan değerlerin görevlerini yapmamasıdır. Bunun da psikolojik ve sosyolojik amilleri vardır. Buket Uzuner İskandinavya gezilerinden birisinde karşılaştığı bir hadiseyi anlatır. Muhataplarıyla İngilizce aracılığıyla anlaşmaktadır. Lakin utangaç olduğundan muhatabı bir türlü meramını anlatamaz, tutuktur. İngilizceyi akıcı bir aksanla konuşamamaktadır. Lakin bilahare içer ve içtikçe zihninin bağları çözülür ve akıcı bir İngilizce ile bülbül gibi konuşmaya başlar. Bazen insanın korkudan dizlerinin bağı, bazen de utanma duygusunun kalkmasıyla aklının bağları gevşer ve çözülür. Bu tutuk birini gevşeten duruma örnektir. Bazı İskandinav ülkelerinde kamusal alanda içki tüketimi yasaktır. Nedeni içkinin utanma bağlarını çok fazla gevşetmesi ve taşkınlığa yol açmasıdır. Bazen zaid utanma duygusunu törpüleyebilir bazen de onu kökten iptal eder. İptal-i his olduğu gibi iptal-i haya da vardır bunun yollarından birisi içki tüketimidir. Bu da içkinin arsızlaştıran etkisiyle alakalıdır. İçki şişede durduğu gibi durmamaktadır. Burada içkiyi mücerret bir misal olarak verdik. Dolayısıyla günümüzde nefsi frenleyen araçlar değil kamçılayan araçlar ön planda ve revaçtadır. Hem vicdanı denetim hem de mahalle baskısı adı verilen toplum denetimi gevşemiştir. Bu nedenle de insanlar kimseden çekinmeden aykırı alışkanlıklarını sürdürebilmektedirler. Bunun sonucu hürmetler kırılmaktadır. Sözgelimi insanın malı, namusu ve canı kutsaldır, dokunulmazlığa haizdir. Lakin bunlara yönelik hürmet kültürel gevşeme dolayısıyla günbegün kırılmaktadır. Ye'cüc Me'cüc Seddi'nin her gün bir parça yıkılması gibi aileyi ve toplumu ayakta tutan ve koruyan çit de yıkılmaktadır. Çözülen toplumun fertleri ise bu durumda potansiyel anarşist ve terörist haline gelebilir.
Herc ü merc terkibinde merc ifadesi birçok hadis metninde ve kalıbında yer almamaktadır. Bununla birlikte yerine kullanılan kavramlar aynı anlamı barındırmaktadır. Herc öldürmek merc ise dini gevşeklik olarak bilinmektedir. Dini gevşeklik olmadan öldürmenin bu kadar ucuz ve yaygın olması izah edilemez.
Herc aynı zamanda ihtilal demektir. İhtilal noktalı ha ile yazıldığında dengenin bozulması, alabora olma ve kargaşa ortamına yuvarlanma, sürüklenme anlamına gelmektedir. Bildiğimiz öteki ihtilal ise darbe anlamında kullanılmaktadır.
İslami referans alan bazı örgütler de teröre başvuruyorlar. Sözgelimi, Hazreti Ali döneminden beri Hariciler bu kolu temsil etmektedirler. Günümüzde DEAŞ veya IŞİD gibi örgütler de aynı tanıma girmektedirler. Peki! Cehaletin yaygınlığıyla birlikte dini zeminden gelen hareketlerin çelişik bir vaziyette teröre bulaşmasını nasıl izah edeceğiz? Bu İslam'ın yanlış anlaşılmasıyla alakalı bir durumdur. Tahsil ümmiliği giderebilir ama ceh-i mürekkebi gidermez. Bunun için ihlas ve adanmışlık da gerekir. Kalb-i selim ancak selim bir İslami anlayışın ürünü olabilir.
1866-1952 arasında Cezayir'de yaşayan Şeyh Ebu Ya'la ez-Zevavi 'El İslam es Sahih / Doğru İslam' adıyla bir eser kaleme almıştır. Bu Hasan el Benna ile Bediüzzaman'ın tanım ve tasnifatına uygundur. Onlar da doğru İslamiyeti ve İslam'ın doğrusunu aramakta ve ona vurguda bulunmaktadırlar. Yoksa İslam adına şahsi anlayışlara dayalı ve vahyin sınırlarından taşmış anlayışlar da vardır. İşte bunlar gerçek İslami anlayışın önünü kesmektedir. Kur'an Allah yolundan saptıranlardan bahsetmektedir. Sufiler de genellikle bu tip nefsi öğretilere dayanan İslami anlayışı temsil edenler için kutta-ut tarik yani yol kesenler ifadesini kullanmıştır.
Bu tür anarşik ortamları aşmak, ancak sahih dini öğrenmekle ve ayrıca aile ve toplum bağlarını güçlendirmekle ve kenetlenmesiyle mümkündür. Ailevi ve toplumsal kenetlenme ve kurşun geçirmez yapı suretine girmek ancak dini doğru anlamakla ve nefsini gemlemekle mümkündür. Bugün ayrım gözetmeden insan öldürmek bunu yapanlara çok basit gelmektedir. Halbuki, insan öldürmek Kabe'yi tahrip etmekten daha büyük günahtır ve vebaldir. Kabe Hazreti İbrahim'in yapısı iken insan Hazreti Allah'ın mükerrem ve muazzez binasıdır.
Mustafa Özcan