Mustafa Özcan
27.01.2025
Mustafa Özcan
Taliban-Selefi çekişmesi
Tüm Yazıları

Taliban-Selefi çekişmesi

Son olaylar muvacehesinde Afganistan Emirliği'ni yöneten Taliban'ın selefi kesimlere yönelik tek yanlı bir mukabelesinden söz edilebilir mi? Son sıralarda bila-mukaddime Taliban hareketinin Vehhabi-Selefi kesimlere yönelik olarak ansızın harekete geçtiğine dair muayyen bir kanaat var. Bu değerlendirmeler ne kadar yerinde? Varsa da bu tek yanlı bir mukabele mi?

Öncelikli olarak son sıralarda Davet ve Tebliğ Cemaati olarak bilinen merkezi Hindistan'da olan Diyobendilerle irtibatlı hareketin ehl-i bid'at olduğuna dair Suudi Arabistan kesif ve yoğun bir kampanya yürütmektedir. Muhammed Surur Zeynelabidin'e tâbi Sururiler gibi onları da öncelikli bir tehlike olarak görmeye başladılar. Bu konuda hazır silahları bulunuyor ve onları ehl-i bid'at olmakla suçluyorlar. Nerede diri bir cemaat varsa karşılarında Vehhabileri buluyor. Suudi Arabistan onları Siyasal İslam etiketi ile damgalıyor. Bu suretle karşılarına çıkıyor. Halbuki davet ve tebliğ cemaati doğrudan siyasetle veya Müslümanlar arasında iç çekişme ve bölünmelerle ilgilenmiyor. Bilakis toparlayıcı bir çizgi takip ediyor. Bununla birlikte hareket halinde bir cemaat olmaları ve Müslümanların birlik ve dirlikleriyle ilgilenmeleri Vehhabileri üzerlerine çekiyor. Kendileri gibi herkesi sönmüş görmek istiyorlar. Tefrika odaklı olarak hareket etmelerini arzuluyorlar. Son sıralarda Taliban ya da Diyobendilerin bid'at ehli olduklarına dair Suudi Arabistan'da merkezi bir hutbe irat ediliyor. Sadece Davet ve Tebliğ Cemaati'ni karalamıyorlar, aynı zamanda onların havzalarına da ilişiyorlar.

Onların Maturidi ve ehl-i tasavvuf olmaları bid'atları için yeterli bir mikyas olarak kabul ediliyor. Diğer beyliklere nazaran Osmanlıların iç çekişmelerden uzak durmaları gibi Tebliğ cemaati de iç çekişmelerden uzak durmaktadır. Bu da onların büyüme zeminlerini güçlendiriyor. İç çekişmeler hususunda ihtiyatlı olmakta fayda var. Vehhabiler gibi iç ihtilaf meselelerine odaklanmak, kurcalamak enerjiyi boşa harcamak olur. Tebliğ cemaati ihtilaflar üzeri kalmak isteyen yapılar arasındadır. Hizipçi veya mezhepçi veya meşrepçi bir karakter arz etmez. Müslümanları sevmeyi ve onlarla kaynaşmayı esas alır.

Sahve ve esleme yani İslamcılık cereyanıyla birlikte Suudi Arabistan aktivist cemaatlere karşı cephe almıştır. Mesele Ebu'l-Hasen en-Nedvî Araplara karşı meftun birisidir ve Arap Yarımadası'na özel bir ilgi duyar. İslam'ın onlar eliyle ve üzerinden yenileneceğine inanır. Bu ilgi son zamanlarda hüsnüzan yerine suizana nedene olmuştur. Şarku'l Avsat Gazetesi Ebu'l-Hasen en-Nedvî, Seyyid Kutup gibi hareketçi isimleri karalamak için Ali Amim gibi kalemlere ısmarlama yazılar yazdırmaktadır. Amaç, Nedvî ve Kutup gibilerini karalamaktır. Fahd bin Abdulaziz ve Muhammed bin Selman dönemlerinde İslamileşme çığırı tersine dönmüştür. Suudi Arabistan Vehhabi akımın odak noktası olmuştur. Vehhabilik hem pasif hem de aktif duruşunda Suudi Arabistan'ın fikir harmanı ve rehberi olmuştur. Bu iki hal birbiriyle çelişik haldedir. Demek ki Selefilik maksadı aşan bir biçimde kullanılıyor. Rabıtatu'l-alemi'l-İslamî ile birlikte hem siyasal İslam dalgasına binmiş hem de ardından bu dalgaya karşı savaş açmıştır. Haremeyn-i Şeyhülislam dedikleri Muhammed bin Abdulvahhab'ın fikrinin işlenmesine adamışlar ve tahsis etmişler ve burada tekelistan kurmuşlardır. Ümmetin hakkını müsadere etmişlerdir.

Bütün bunlar muvacehesinde Taliban hareketi hem Kitabu't-Tevhid'i hem de İbni Teymiye'nin bazı eserlerinin tedavülünü yasaklamıştır. Bu yasaklamaya muvafakat etmese de Kuveytli Fayiz el Kenderi gibiler Muhammed bin Abdulvehhab'ın sorunlu bir kişilik olduğu kanaatindedir. Sorunlu iki yönü bulunmaktadır. Fikir de aykırılık ve aşırılık ki bu zamanla IŞİD türü hareketlere zemin hazırlamıştır. İkincisi de Müslümanların kanlarını dökmede atılgan olmalarıdır. Bunda bir beis görmemeleridir. Kitabu't-Tevhid adlı eserde başta Elbani olmak üzere birçok ünlü isim tarafından münker ve zayıf hadislere yer verildiği ifade edilmiştir. Bu süreçte Kenderi, açıktan Taliban'a arka çıkan ve omuz veren isimlerden birisi haline gelmiştir. Medhaliler ve Haddadiler olmak üzere Selefiliğin birçok alt kolu Diyobendilere karşı saldırıya geçmiş ve onları tekfir etmektedir. Zaten İmam Nevevi, Askalani gibi hadis alimleri de onların zehirli oklarından kendilerini kurtaramamışlardır.

İbni Teymiye'ye gelecek olursak, velut kalemlerden birisidir. İslami fikriyata genişlik ve derinlik kazandırmıştır. Bununla birlikte muhataralı bir çizgi üzerinedir. Muayyen konularda odak olmuştur. İslam fikriyatını adeta indirgemiş ve müsadere etmiştir. Ahmet Birelvi gibi o da Müslümanlar nezdinde kabul görmüştür. Bunun en azından bir kısmı zararlıdır. Denge çeşitlilik mahsülüdür. İbni Teymiye'nin bulunduğu yerde ise çeşitlilik buharlaşmaktadır.

Taliban ile Selefi çekişmesinde ve atışmasında şüphesiz selefiler daha kusurludur. Zira çekişmeyi başlatan zümre onlardır. Bid'at meselesi üzerinden herkese sataşmaktadırlar.

Hariciliğe yakın duruşları vardır. Gayrimüslimleri konu alan ayet ve hadisleri Müslümanlar aleyhine kullanmışlardır. Selefilik fikri kireçlenme olgusuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Vehhabiliğin miadi dolmuştur. İslami kaynaşmanın önündeki en büyük engellerden birisidir. Sahih İslami anlayışla muharebe aracı haline gelmiştir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları