Mustafa Özcan
31.01.2025
Mustafa Özcan
İki kitap arasında
Tüm Yazıları

İki kitap arasında

Bahse konu iki kitap adeta iki çığırın veya iki farklı akımın ürünü ve sözcüsüdür. Hayatü's Sahabe /Sahabe Hayatı Kitabı, Tebliğ Cemaatinin kurucusu Muhammed İlyas Kahdahlevi'nin oğlu Muhammed Yusuf Kandehlevi'nin kaleme aldığı rehber kitaplar arasındadır. 1970'li ve 80'li yıllarda İslami gençliğin elinden düşürmediği kitaplar arasındadır. Dönemin gençliğinin sahabe hayatına özendiği yıllardır. Atılım yıllarıdır. Sahabelerin hayatıyla alakalı olarak derli toplu yazılmış kitaplardan birisi de Muhammed Yusuf Kandahlevi'nin anılan Hayatu's Sahabe adını verdiği kitabıdır. O günlerde pekala istifadeye medar olmuştur. Bununla birlikte sayfaları arasında zayıf rivayetlere de rastlanmaktadır. Bununla birlikte amelde veya amel bahsinde zayıf rivayetlerle amel etmek caiz görülmüştür. Kısaca akait veya hukuk alanında bağlayıcı olmasa da amel alanında pekala teşvik edici kabul edilebilir. Tergib ve terhib alanında zayıf rivayetlere suhulet gösterilmiştir. Hayatu's Sahabe kitabı alanında feyizli kitaplardan birisidir.

Esasında Muhammed Yusuf Kandahlevi İmam-ı Rabbani'nin izinden gidenlerden birisidir. Mektubat adlı eserinde İmam Rabbani özellikle Hinduların yoğun olduğu bölgelerde İslami öğretilerin zayıfladığını ve yer yer unutulduğunu söylemektedir. Hint insan denizi içinde yaşayanlara medet gönderilmesini ve ulaşılmasını istemektedir. Bunun için sağa sola cevle denilen seferler düzenlenmiştir. Vahdet-i vücut anlayışı da bu bölgelerin başka bir kamburu olmuştur. Gayri Müslimler arasında İslami davetin gereksizliği gibi bir algıya neden olmuştur. İnsanların içindeki davet cezvesini söndürmüştür.

Hayatu's Sahabe kitabı davet ve tebliğ cemaati içinde pratiğe yansımıştır. Adeta sahabeleri ve hayatlarını destan nesli olarak yansıtmıştır. Hali adlı Hint şairi'nin Müseddasatı gibi diriliş muştusu olmuştur. Satırlardan gönüllere yansıyan Sahabe fedakarlıkları yeniden destana bürünmüştür, dönüşmüştür. Satırlara yansıyan sahabe destanı sadırlarda yeniden dirilmiştir.

Muhammed Bin Abdulvahhab'ın Kitabu't Tevhid adlı kitabına gelince, tevhit alanına hasredilmesine rağmen destandan ziyade tekfire dayalı ya da Müslümanların bir kısmını hedef alan bir kitaptır. Kimileri bu kitabın teşbih ve tecsim içerdiği görüşündedir. Kaş yapayım derken göz çıkarmıştır. İstikameti hatalı görünmektedir. Akait alanında olmasına rağmen zayıf rivayetlerle doludur. Amel bahsinde zayıf hadisle amel edilebileceği müsellem olmakla birlikte akait alanında böyle bir durum söz konusu değildir. Mev'izalarla akait alanını birbirine karıştırmıştır. Kitabu't Tevhid adlı eserde rivayetler tek tek elendiğinde çok sayıda zayıf ve vahi hadise rastlanmaktadır.

Hadis alanında otodidakt bir yöntemi benimseyen Muhammed Nasirüddin Elbani ise hadis alanında Vehhabiliğin kurucusunun zayıf olduğuna parmak basmaktadır. Gazali hadiste zayıf olduğunu itiraf etmiştir. Muhammed Bin Abdulvahhab belki bunun bile farkında değildir. Elbani zayıflığını çekinmeden dile getirir. Belki de bu yüzden Suudi Arabistan'dan çıkartılmıştır. Elbani şöyle demektedir:" Muhammed Bin Abdulvahhab'ın fıkıhta telif etmiş bir eseri yoktur. Sahih ve zayıf hadisleri de tanımamaktadır. Muhammed Bin Abdulvahhab hakkında taraftarları arasında aşırı görüşler vardır. Ben ne Hanbeli mezhebindenim ne de Vehhabiyim! Kaldı ki Vehhabilik cereyanı ile en çok mücadele edenlerden birisiyim. Muhammed Bin Abdulvahhab, İbni Teymiye gibi veya ayarında ne bir selefi ne de fakihtir. Hadisin zayıfından veya sahihinden anlamazdı. Öyle bir marifeti yoktu. Tekfir ve şirk meselesinde onda ve taraftarlarında aşırılık vardır. Ben Vehhabiliği başkalarından daha fazla nakzediyorum…"). Bu durumda Muhammed Bin Abdulvahhab'ın İbni Teymiye'nin ökçesine bile yetişemeyeceği anlaşılıyor. Muhammed Bin Abdulvahhab'ın teorik altyapısı oldukça zayıf görünüyor. Onun yerine insanları kendisine ya da davetine çağırıyor ve devlet işleriyle meşgul oluyordu. Yetersizliği nedeniyle birçok rahneye de sebep olmuştur. Sığlığı da aşırılığını besleyen unsurlardan biri olmalıdır.

Nasirüddin Elbani'ye gelince… Filistin'den hicret konusu da olmak üzere bazı siyasi meselelerle birlikte kadınlara altın yüzük takmasını haram görmesi ve teravih namazını 8 rekata indirmesi gibi hususlar ümmeti çalkalamış ve fitnelere neden olmuştur. Asabi bir mizaç halini temsil etmektedir. Bir de eski köye yeni adet kabilinden sünnetin derecelerini kendine göre yeniden tanzim etmiş ve belirlemiştir. Abdulfettah Ebu Gudde gibiler de bu nedenle onu hadsiz biri olarak görmüşlerdir. Kaldı ki bu alanda alimlerden icazet almak yerine kendi görüşlerine dayanmıştır. Doğrudan bizatihi olmasa da dolaylı yani ligayri zatihi yararları olmuştur. Bu doğrultuda iştigal alanı olan hadise ilgiyi artırmıştır.

İbni Teymiye, Muhammed Bin Abdulvahhab ve Nasirüddin Elbani hepsi de sonuçta nev-i şahsına münhasır insanlardır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları