11 Mart 2019 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı ve Turkuvaz Medya Grubu tarafından Türkiye 2023 Eğitim Zirvesi yapıldı. İstanbul SETA'da yapılan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un da katıldığı zirvede eğitim ve Türkiye'nin geleceği konuşuldu. Bu bağlamda konulardan bir tanesi mesleki eğitimin geleceği idi.
TÜRKİYE´DE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMİN GÖRÜNÜMÜ
Türkiye'de mesleki ve teknik eğitimin geçmişten bugüne görünümüne göre, 2017-2018 eğitim yılında ortaöğretim düzeyinde eğitim alan toplam 5 milyon 689 bin 427 öğrencinin 1 milyon 947 bin 282'si mesleki ve teknik eğitim veren kurumlarda bulunuyor. Bu lisede okuyan tüm öğrenci sayısının %33'üne denk gelmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığının erişime açtığı mesleki eğitim haritası başarılı bir çalışma olup önemli veriler sunmaktadır (http://meslekiegitimharitasi.meb.gov.tr/index.php?p=ogrenciler). İlgili kurumlar tarafından bu verilerin analiz edilip yol haritalarının çıkarılması gerekmektedir.
DEĞİŞİMİN HIZI VE MESLEK EĞİTİM
Bilim ve teknolojiye dayalı değişimin hızı en çok üretim alanlarını ve meslekleri doğrudan etkilemektedir. İşgücü piyasalarında teknoloji yoğun üretime geçişten dolayı meslekler kaybolmakta ve işsizlik oluşmaktadır. Diğer yandan ise yeni teknolojiler üretim sürecinde kullanıldıkça yeni istihdam alanları oluşmaktadır. Yeni istihdam alanları ise yeni mesleki ve teknik beceriler talep etmektedir. Bu durumda ise öğrencilere kazandırılması gereken mesleki beceriler, buna dayalı olarak eğitim programlarının güncellenmesi ve öğretmenler ile eğiticilerin sürekli geliştirilmesi ihtiyacı doğmaktadır. Bu ise mesleki eğitim yönetiminin çok daha fazla dinamik, esnek ve hızlı karar alabilme zorunluluğunu doğurmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı, Vizyon Belgesini yayınladıktan sonra mesleki eğitimde bir dizi adım attı. Atılan adımları şu şekilde tasnif edip kavramsallaştırabiliriz:
a) İşyerinde uygulamalı eğitim:
Milli Eğitim Bakanlığı işyerinde uygulamalı eğitimi yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Organize sanayileriyle yapılan eğitimler, TOBB ile yapılan protokolle tüm Türkiye sathına yaygınlaştırılmak istenmektedir.
b) İstihdam garantili eğitim:
Bunun örnekleri ise mikro-mekanik eğitimi, et ve et üretimi meslek lisesi, ve ASELSAN ile yapılan protokollerdir.
c) Temalı veya odaklı meslek eğitimi:
Güneş enerjisi, ASELSAN, değirmencilik, ahşap oyuncak üretimi, maden ve petrol alanları meslek eğitimi bunların örnekleridir.
d) Meslek Eğitiminin Mali Finansı
Meslek eğitimi en pahalı eğitim türlerinden biri olduğundan ve mesleki becerilere dayalı olarak eğitim programlarının sürekli güncellenmesi gerektiğinden mali kaynaklarının bulunması ve finansı çok önemli bir konudur. Bakanlık gelinen durumda mesleki eğitimde iki eğilimini aynı anda işletmektedir. Döner sermaye imkanlarıyla meslek liseleri sektör gibi düşünebilen, mali kaynakları ve insan kaynaklarını yönetebilen ve girişimci kurumlara dönüştürülmeye çalışılmaktadır. İkinci eğilim ise özel sektör tarafından eğitimin verilmesidir. Siemens, Vestel veya belli organize sanayi bölgeleri kendi meslek liselerini kurup ağırlıklı olarak yönetmektedir.
Atılan bu adımlar olumludur. İstikamet olarak da doğrudur. Mali kaynak yönetimi ile uygulamalar sonrası bir yol haritası çıkacaktır. Fakat Türkiye'de meslek eğitiminin yapısal sorunları bulunmaktadır.
MESLEKİ EĞİTİMDE SORUN ALANLARI
Sorun I) Meslek eğitim liseleri bölümleri ile şehirdeki iş piyasasının ihtiyaçları örtüşmemektedir.
1) İllerdeki çalışan sayısı ve meslek lisesi öğrenci sayısındaki uyumsuzluk
Sanayiciler ve işverenler yeterli sayıda yetişmiş eleman bulamadıklarını, meslek lisesi mezunlarının sayısının yetersiz olduğunu belirtmektedir. Buna karşılık meslek eğitiminden sorumlu yöneticiler bu liselerin, dolayısıyla da bu okullarda okuyan öğrencilerin sayılarını artırmayı kurumsal hedef olarak önlerine koymaktadırlar. Diğer taraftan TÜİK'in anketleri tam tersi bir tabloyu sunmaktadır:
Tablo 1. Eğitim Düzeyine Göre Meslek veya Teknik Lise Mezunlarının İşsizlik Oranları (15+ Yaş, %)
2017 yılında Meslek Lisesi mezunlarının %11,9 u işsizdir. Görünüşte tam bir çelişki vardır. Çelişkiyi çözümlemek ise çok basittir: Meslek liseleri ile sanayinin veya iş çevrelerinin ihtiyacı arasında gerçekçi bir ilişki yoktur. Aşağıda paylaşılan örnekler Türkiye'de mesleki eğitimde öncelikle planlama sorunu olduğunu göstermektedir. Meslek liselerinin bölümleri ve öğrenci sayıları şehir ekonomisi ile ilişkili ve üretim merkezli değildir.
- Ankara'da sanayi ve iş sektörlerinde çalışan sayıları şu şekildedir:[1]
21.665 kişi mobilya ve iç mekan tasarımında çalışmaktadır.
14.400 kişi makine teknolojilerinde çalışmaktadır.
14.152 kişi ise inşaat teknolojilerinde çalışmaktadır.
Çalışan sayısına bakıldığında Ankara'nın ağırlıklı iş ve üretim alanları olmak üzere mobilya ve iç mekan tasarımı, makine teknolojileri ve inşaat teknolojileri öne çıkmaktadır.
Ankara'da meslek eğitiminde ilk üç sıradaki öğrenci sayıları ise şu bölümlerdedir:
9.982 öğrenci bilişim teknolojilerindedir.
8.992 öğrenci elektrik – elektronik teknolojileri alanındadır.
4.415 öğrenci ise yiyecek içecek hizmetleri alanındadır.
Ankara örneğinde şehrin sanayi ve ekonomisi ile meslek liselerindeki bölümlerinin uyumsuzluğu ve ilişkinin zayıflığı açık bir şekilde gözükmektedir.
- İkinci örnek olan Kastamonu'da ise durum şöyledir:[2]
6.760 kişi mobilya ve iç mekan tasarımında çalışmaktadır.
2.497 kişi giyim üretim teknolojisinde çalışmaktadır.
1.625 kişi ise maden teknolojisi alanında çalışmaktadır.
Kastamonu'daki ilk üç sırada yer alan bölümlerdeki meslek lisesi öğrenci sayıları ise şöyledir.
520 öğrenci ile bilişim teknolojilerindedir.
515 öğrenci ile elektrik – elektronik teknolojilerindedir.
269 öğrenci ile yiyecek içecek hizmetleri bölümlerindedir.
Kastamonu'da da şehir ekonomisi ile meslek lisesi bölümleri arasında gerçekçi bir ilişki yoktur. Meslek liseleri şehrin ekonomisi etrafında şekillenmemiştir. Bu durumda bölgede faaliyet gösteren alanlarda çalıştırılacak eleman bulunmaması ve mesleki eğitim mezunu olan öğrencilerin de iş bulamaması çok muhtemeldir.
- Üçüncü örnek olan Artvin'de var olan yatırımlar ve çalışan sayıları ile meslek liseleri bölümleri ve öğrenci sayıları şu şekildedir:[3]
1.451 kişi Maden teknolojisi alanında çalışmaktadır.
1.325 kişi gıda teknolojisi alanında çalışmaktadır.
805 kişi inşaat teknolojisi alanında çalışmaktadır.
Aynı bölgedeki meslek liselerinde ilk sıradaki bölümlerin öğrenci sayıları ise şöyledir:
312 öğrenci elektrik – elektronik teknolojisi alanında
152 öğrenci bilişim teknolojisi alanında ve
136 öğrenci yiyecek teknolojisi öne çıkmaktadır.
Üç şehir örneğinde de şehir ekonomilerinin iş gücü ihtiyacı ile mesleki ve teknik liselerde verilen eğitim arasında anlamlı bir ilişki oluşamamaktadır. Bu şehirlerde şehrin sanayi ve ekonomileri ile meslek liselerindeki bölümlerin uyumsuzluğu açık bir şekilde gözükmektedir. Meslek lisesi müdürleri öğrenci çekebilmek için elektrik-elektronik ve bilişim teknoloji bölümlerindeki öğrenci kontenjanlarını arttırmış olabilir.
2) Nüfusu belli sayının altında olan, alanında sektör bulunmayan yerleşim yerlerinde açılan meslek liseleri
Meslek Eğitim liseleri bölümleri ile şehirdeki iş piyasasının ihtiyaçlarının örtüşmemesi noktasında ikinci örnek nüfusu belli sayının altında olan, alanında sektör bulunmayan yerleşim yerlerinde açılan meslek okullarıdır. Meslek eğitimi yerel işletmelerde alınan beceri eğitimi ile tamamlanmaktadır. Kasaba, kırsal, ilçe gibi teknik işletmelerin az olduğu hatta olmadığı yerlerde öğrenciler beceri eğitimini okulda almakta ve bu nedenle dersin amacına ulaşması mümkün olamamaktadır.
Konuya devam edilecektir.