YSK'nın kararı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi iptal edilerek seçimin 23 Haziran'da yenilenmesi Türkiye'nin gündemine oturmuş oldu. Bu karar ile ilgili üç farklı yaklaşım gündemde öne çıkmaktadır:
Birinci yaklaşım; kendisini AK Parti karşısında konumlandıran CHP, Saadet Partisi, İyi Parti, HDP çevreleri ve Ekrem İmamoğlu ekibinin yaklaşımıdır. Bu birlikteliğin temel amacının Ak Parti'ye siyasal bir mağlubiyet yaşatma isteği olduğu ortadadır. Bu birlikteliğin yenilenecek İstanbul seçiminde Ak Parti'nin kaybetmesi durumunda siyasal bir meşruiyet tartışması başlatacakları anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda erken seçim talebinin dillendirileceği bellidir. Ekrem İmamoğlu'nun Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasının ötesinde siyasal bir lider veya Cumhurbaşkanı adayı gibi dış politikadan iç politikaya kadar her konuda demeçler vermesi bunu teyit etmektedir. Erken genel seçimin Türk ekonomisine ve uluslararası risklere karşı ne sağlayacağı ise açıklanmamaktadır.
Bu çevrenin seçimde şu iddiaları öne süreceği belirginleşmiştir:
Ak Parti siyasal baskı ile bu sonucu almıştır.
Ak Parti sandık sonuçlarına saygı göstermemektedir.
YSK bir "çete" gibi davranmaktadır ve siyasal baskıya boyun eğmiştir.
"Her şey çok güzel olacak" sloganıyla umut kavramına temas edilerek geniş halk kitlelerinin Ekrem İmamoğlu etrafında toplanması ve CHP'yi desteklemesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bu süreçte Ekrem İmamoğlu ve ekibi CHP kanadından ayrı olarak farklı bir hareket tarzı geliştirmektedir. Özellikle CHP kanadından gelen aşırı tepki çağrıları, İmamoğlu'nun CHP parti yönetimi toplantısından önceki konuşmasıyla engellenmiştir.
Sonuç olarak CHP, merkeze yaklaşarak ittifaklarla iktidar olabilme ümidi taşıyan bir parti olmaya, boykot, meclisten çekilme, seçimlere katılmama gibi marjinal ve radikal tepkilerden kaçınmaya çalışmaktadır.
YSK kararından sonra bu grubun gösterdiği tüm tepkiler, seçim sonuçlarına yönelik siyasal bir propaganda ve çalışmadır. Böylece CHP'nin seçim kampanyası YSK'nın kararı açıklamasından sonra hemen başlamış olmaktadır. CHP'nin önceki seçimlere göre daha hazırlıklı olduğu ve muhtemel gelişmelere yönelik tedbir ve taktik adımlar geliştirdiği dikkat çekmektedir. CHP, seçim kampanyası boyunca ahlaken ve moral bakımından üstün olduğunu iddia etmesine rağmen, CHP'li belediyeler Suriyelilere karşı aldıkları gayri insani tedbir ve ithamlarla "solun evrensel değerlerinin" ne dereceye kadar düşürebileceklerini sergilemektedirler. Yani CHP'nin hiçbir değer ve erdemi henüz test edilmiş değildir. CHP'nin kökleşmiş ideolojisinin dindar ve muhafazakar vatandaşlara karşı nasıl tezahür edeceği belli değildir.
*****
İkinci yaklaşım; Ak Parti çevrelerindeki memnuniyetsiz çevrelerin yaklaşımıdır. Bu grup ilginç bir şekilde hem CHP argümanlarına destek vermekte hem de Ak Parti'ye yönelik eleştirilerini arttırarak devam ettirmektedir. İddia ve eleştiriler şunlardır:
YSK'nın kararı 367 kararına benzetilmektedir.
Ak Parti'nin moral üstünlüğünü kaybettiği iddia edilmektedir.
Ak Parti'nin yenilmeyi kabullenmediği ileri sürülmektedir.
Çekilmeyi bilmenin de erdem olduğu savunulmaktadır.
İstanbul seçim sonuçlarının Ak Parti'nin siyasal meşruiyetini tartışmaya açacağını vurgulamaktadırlar.
Bu çevreler, amaçlasın veya amaçlamasın yaptıkları eleştirilerle Ak Parti tabanın moral ve motivasyonunu düşürmektedirler. Ümitsizlik ve karamsarlık yaymaktadırlar. Ak Parti'nin rakipleri ile mücadele etmesinde en önemli gücü umut, bağlılık, asabiyet, mücadele ve motivasyon yüksekliğidir. Birliğini kaybeden bir grubun kendisini yenileyebilme imkânı yok demektir. Eleştiri kişilerin, kurum ve partilerin gelişebilmeleri için en önemli kaynaktır. Fakat amacı ve zamanlaması önemlidir.
Bu çevrelerin, Ak Parti'ye yönelttikleri eleştirilerin CHP'nin iktidara gelmesi durumunda olmayacağına dair hiçbir somut delilleri ve verileri de yoktur. CHP'nin iktidarı ele geçirdikten sonra dini değerlere saygı göstereceği ve dindarların yakın geçmişte yaşadıkları mağduriyetleri yaşamayacağına dair anlamlı ve somut bir açıklamaları da yoktur. CHP bu noktada kendisini ispatlayarak iktidara yürüyebilir. Aksi takdirde dindarların yalancı baharların acı soğuklarıyla karşılaşması kaçınılmazdır.
Gerek ilk grup gerekse ikinci grup bir illüzyona teslim olmuş gibidir. Cumhur İttifakı %52'ye yakın oy almıştır. Bu grupların seslerinin fazla çıkması bu gerçeği gizleyemez. Bazı Büyükşehirlerdeki sonuçların Ak Parti'ye uyarılar taşıdığı doğrudur. Fakat bu kesimlerin eleştirilerinde ve sosyal medyada estirilen hava Cumhur İttifakının %40'lara düşüp eriyip gittiği yönündedir.
***
Son yaklaşım ise Ak Parti yöneticileri ve Ak Parti'ye oy veren geniş halk kitlesinin yaklaşımıdır. Şöyle düşünülmektedir:
Ak Parti, büyükşehir oylarıyla ilçe belediyeleri oyları arasındaki farkın, seçmenin Ak Parti'ye yönelik uyarısı olduğunun farkındadır. Fakat seçmenin son tahlilde Ak Parti'yi desteklediği kanaati hakimdir.
Ak Parti, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde %50'ye yakın oy almıştır. Sonuçlar ilk açıklandığında aradaki oy farkı 29 bin civarındayken, yapılan itirazlar sonucunda yeniden sayılan sandıklarda fark 13 bine kadar inmiştir. Bu oranlar toplam sandıkların %10'nuna denk gelmektedir. Tüm sandıkların yeniden sayılması durumunda eğilim göz önüne alındığında Ak Parti'nin seçimleri rahatlıkla kazanacağı öngörülmektedir. Bu sandıklarda yapılan hataların diğer sandıklarda da yapılmış olması çok muhtemel görülmektedir.
Üstelik YSK, Ak Parti'nin sandıkların yeniden sayılması talebini reddetmiştir. Ak Parti buna rağmen aşırı ithamlarla YSK'yı tehdit etmemiştir.
Ak Parti kendisine oy veren vatandaşların oylarının hakkını aradığını ve başından itibaren YSK'nın son karar verici olduğunu ve verilen karara saygı duyacağını açıklamıştır.
Ak Parti yeniden sayılan sandıklarda görüldüğü gibi seçim sürecinde yapılan hata ve kusurların seçim sonucuna etki ettiği kanaatindedir. YSK'nın da buna istinaden seçimleri iptal ettiği kanaatindedir. Gerekçeli kararda bu durum kendisini gösterecektir.
YSK'nın ilçe seçimlerini iptal etmemesini ise sonuca müessir etmemesine bağlamaktadır. Ayrıca ilçe seçim sonuçlarına diğer partilerden de bir itiraz olmamıştır.
****
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sıkı bir rekabet altında geçecektir. YSK kararından sonra yaşananlar bunu açıkça göstermektedir.
Ak Parti bu süreçte şunlara dikkat etmek durumundadır:
Rakibinin de yaklaşım ve stratejilerini hesap eden bütünlüklü bir iletişim stratejisi kullanılabilmeli,
Katılım süreçlerini etkili bir şekilde işletebilmeli,
Gençlere de hitap edecek yenilikçi katılım mekanizmaları kullanabilmeli,
Şehirlilerin ihtiyaçlarını daha yakından hissedecek ve buna uygun vizyon ve hizmetlerin üretebilecek Büyükşehir teşkilat şeması geliştirmeli,
Rakiplerinin hamlelerini de yakından takip edip buna uygun adımları atabilmeli,
Gençleri de kuşatan bir söylem ve iletişim stratejisi kullanabilmeli,
Seçmenleriyle oluşturacağı katılım süreçlerinde İstanbul'un mikro sorun alanlarını tespit edip bunlara uygun mikro çözümler üretebilmeli,
Ve böylece "her dem taze kalabilmeyi" başarabilmelidir.
***
CHP'nin en temel sorunu ise dindar kitlelere yönelik söylediklerinin ve vaat ettiklerinin arkasında durmamasıdır. Bazı CHP'li belediyelerin icraatları bu noktada umut vaat etmemektedir. Çok parçalı bir ittifak yapısında çakışan talep ve hassasiyetlerin nasıl yönetilebilecektir. Şehirlerin bekleyen yapısal sorunları nasıl çözülebilecektir?
CHP'nin gerçek bir sol partiye dönüşebilmesi önünde uzun bir yol vardır.
Prof. Dr. Atilla Arkan