Ergenlikten önce çocuklar her şeyden mutlu olabildikleri halde bu dönemde sık olarak canları sıkılabilmektedir. Ergenler ne yapacaklarını şaşırmakta, kendilerini nasıl teselli edeceklerini bilememektedirler. Gezmek, ders çalışmak, televizyon seyretmek veya bilgisayarla oynamak da, hepsi de onlara tat vermeyebilir, hiçbir şey onları mutlu etmeyebilir.
Canlarının niçin sıkkın olduğunu sorduğumuzda, "Hiçbir şey yapmak içimden gelmiyor, yalnız kalmak istiyorum" diye cevap verebilirler.
Herkesin canı zaman zaman sıkılır. Ancak yetişkinler kısa süreli can sıkıntısıyla harap olmazlar, tecrübelidirler. Hayatın her zaman eğlence ve heyecan getirmediğini bilirler.
Ergenin can sıkıntısıyla yetişkininki arasındaki fark, çocuğun ara sıra olan sıkıntı hissinin hayatın tabii ve kaçınılmaz bir parçası olduğunu fark edememesinde yatar. Yaşları icabı ergenin bir de sabırsız olduğu düşünülürse boyut büyür. Genç, geleceği hemen şimdi yakalamak ister. Ne yazık ki biz yetişkinlerin gayet iyi bildiği gibi hayatın gerçekleri, çoğu defa gençlik beklentilerine ayak uyduramaz. Bundan kaynaklanan meydan okuma veya teşvik eksikliği bizim can sıkıntısı dediğimiz duruma yol açar.
Gençlikte yaşanan can sıkıntısı hiç bitmeyecekmiş gibi algılanır. Bunun sonucunda sinirlilik, huysuzluk ve halsizlik belirtileri ortaya çıkar. Ergen, hiçbir şey yapmadan öylece durur ve geriye kalan herkesi bu durumdan sorumlu tutar.
MEDYA, CAN SIKINTISINI ARTIRIYOR
Günümüzde medya, başta reklamlar ve filmlerle gencin çıkmazını daha da kötüleştirmektedir. Can sıkıntısını televizyonda gördükleri kızlı erkekli gruplarla, son model arabalarla veya ellerine alacakları içeceklerle giderebilecekleri düşüncesine kapılmaktadırlar. Bunu gerçekleştiremeyince de can sıkıntıları artmakta ve yoğunlaşmaktadır. Yani medya belirgin davranış kalıplarını ergenlere aşılamaktadır.
Bu da günlük hayatta aile içi çatışmalara sebep olmakta ve aynı zamanda genci gerçeklerden koparmaktadır. Genç bir yandan da çevresinden uzaklaşmakta, içe kapanmaktadır.
Kendine zarar vermeye yol açabilir: Sigara, alkol, uyuşturucuya yönelme gibi.
Şu da var; son çalışmalar, can sıkıntısının insanın yaratıcılığını tetikleyen olumlu bir yönünün de olabileceğini göstermektedir. Şöyle ki; can sıkıntısı insanın en önemli özelliklerinden biri olan merak duygusunun ortaya çıkmasında etkilidir, insanları yeni bir şeyler denemeye iter. Can sıkıntısı, hayal gücünü ve yaratıcılığı da artırmaktadır. Bu nedenle can sıkıntısından korkmak anlamsızdır.
Anne-babalar bu durumda birtakım seçenekleri gence sunarlar. Ancak bu tavsiyelerin faydası olmaz. Çocuğun zaten bu metotlardan haberi vardır. Bunun üzerine başka konuları konuşmaya çalışmak daha iyi olur.
Ergenlik çağındaki çocukların çoğu kendi problemlerinden başkalarını, genellikle de ana babalarını sorumlu tutarlar. Bu yüzden gençle tartışmaya girmek doğru değildir. Bizim de hatalarımızın olduğunu, mükemmel olmadığımızı söylemek daha çok işe yarar. Ancak şikâyetlerini dinlemeli, isteklerine yardımcı olmalıdır. Ama yapabileceklerimizin bir sınırı olduğunu da bilmelidirler.
Genç "falan şeyi alırsan sıkıntım geçer" şeklinde arayışa girebilir. Bu tür tuzaklara düşülmemelidir. Büyüme çağındaki çocukların her kaprisine boyun eğecek olursak, onların gerçekçi olmayan beklentilerini daha da güçlendiririz. Büyümenin bir diğer parçasını da bu şekilde engellemiş oluruz. Önemli olan hoş olmayan duygularla yüzleşmek ve durumu hafifletmek için kendi kaynaklarını kullanabilmeyi becermektir. Genç bunu öğrenmelidir.
TAVSİYELER
Gencin şunu bilmesi lazımdır: Can sıkıntısı hayatın kaçılamayan, doğal ve en gelip geçici yanlarından biridir. Hepimizin canı sıkılır. Depresyon derecesinde olmayan sıkıntıdan endişe duymak gereksizdir.
Ancak can sıkıntısını gidermek için akıllı telefona veya tablete başvurmak ters etkide bulunabilir. John Eastwood, «Öyle itici bir duygu ki hemen ondan kurtulmak istiyorsunuz; ama aslında ille de bir çare bulmak için uğraşmamalı, bu duygunun bize ne anlatmak istediğini anlamak için dinlemeliyiz» diyor.
Eastwood, anı kurtarmak yerine daha uzun hedefli sorunlara kafa yormanın daha akıllıca olacağına inanıyor. Meselâ, insana hayatın daha büyük anlamları olduğunu hissetmelerini sağlayacak şekilde yaklaşıldığında daha az sıkıldıkları görülmüş.
Bu konuya kafasını takmış bilim insanı Sandi Mann ise, "Çocuklarımın araştırma ve yenilikçilik özelliklerinin gelişmesi için canlarının sıkılmasına izin veriyorum" diyor.
Son olarak şunu unutmayalım: Geçici can sıkıntısı ergenlik çağındaki bütün çocuklar açısından yetişkinliğe geçiş sürecinin bir parçasıdır. Arada genç bu hissi yaşayacaktır, bundan endişelenmek yerine yararlanmanın yollarını aramalıdır.