Uluslararası silah tüccarı ve bankerdi. Dünyanın en zengin kişilerinden biri olarak tanındı, "ölüm tüccarı" ve "Avrupa'nın en esrarengiz adamı" sıfatlarıyla anıldı.
Zaharoff, Osmanlı Devleti mevcutken Muğla'da yoksul bir Rum ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Basil, gençliğinde amcası hesabına İstanbul'da kumaş ticaretiyle uğraştı. 1866'da yükseköğretim için İngiltere'ye gönderildi. 1870'te Londra'da dayısının şirketinin temsilcisi oldu. İki yıl sonra dayısı tarafından zimmetine para geçirmekle suçlandıysa da ispat edilemedi. İngiltere'den ayrıldıktan sonra takma adla Doğu Akdeniz'e gitti. Bir süre Atina'da kaldı, orada banker ve diplomat Stefanos Skoulodis'le tanıştı. Skoulodis'in tavsiyesiyle İsveçli silah yapımcısı T.V. Nordenfelt'in Balkan ülkeleri temsilcisi oldu. İşlerini giderek genişletti ve silah satışından büyük bir servet kazandı.
Korkunç bir yoksulluk içinde yetişen Basil Zaharoff, hayatı boyunca para biriktirmeyi kendine amaç edinmişti. Bu amacına da makineli tüfek, top ve patlayıcı madde satarak ulaştı. Onun hayat hikâyesini kaleme alan bir yazar "Onun heykeli, ölümlerine sebep olduğu milyonlarca kişinin mezar taşlarından yapılmalı, kitabesine de can çekişenlerin iniltileri yazılmalıdır" demiştir.
Zaharoff, 28 yaşında iken silah tüccarının yanında normal komisyondan başka haftada 5 dolar alıyordu. O zamanlar Yunanistan'da yaşıyordu ve silâh satabilmek için silâh ihtiyacını arttırmanın gerekli olduğunu biliyordu. İlk önce Yunanlıları korkuttu. "Her tarafınız kana susamış düşmanla çevrilidir. Ana vatanınızı korumanız için silahlanmanız gerekli" dedi. Bütün Yunanistan'ı korku dalgası kapladı. Ordularını büyütme kararı aldılar. Zaharoff'tan top ve bir denizaltı aldılar. Bu denizaltı, ilk savaş denizaltısı idi.
Bu satışın komisyonu olan birkaç milyon doları cebine indirdikten sonra Zaharoff Türkiye'ye geldi ve "Bakınız Yunanlılar ne yapıyor? Ben Türk dostuyum. Sizi dünya yüzünden silmelerine izin vermeyin" dedi. Türkler de bir hayli silah satın aldıktan başka iki denizaltı sipariş ettiler. Silahlanma başlamıştı. Bu yarış sonunda ve dökülen kanların karşılığında Zaharoff üç yüz milyon dolar kazanmıştı.
Zaharoff, ölene kadar geçen elli yılda milli korkuları alevlendirdi. Birbirine düşman olan milletleri silahlandırdı ve savaşların bir an önce patlak vermesi için elinden geleni yaptı. Rus-Japon harbi sırasında iki tarafa da silah sattı. Amerika-İspanya savaşında da Amerikan erlerini öldüren mermileri İspanyollara o satmıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya'daki fabrikalarında imal ettiği cephane stoklarını her iki tarafa satarak servetini bir kat daha arttırdı ve insan hayalinin erişemeyeceği kadar zengin oldu.
Elli yıl boyunca, bir kedi sessizliği ile Avrupa'nın harp subayları arasında dolaştı, hareketlerini büyük bir sır perdesiyle örtmeyi başardı.
Söylenildiğine göre tıpkı ona benzeyen iki adamın yardımından faydalanıyordu. Bu adamların görevi halkın arasına karışıp Zaharoff'un Berlin veya Monte Karlo'da bulunduğunu gazete sütunlarına geçirmek, onun başka bir ülkede giriştiği gizli faaliyetleri gözden uzak tutmaktı. Hiçbir zaman gazetelere demeç vermez, kendini savunmaya çalışmaz, hiçbir şeyi açıklamaz, ona yüklenen suçlamalara cevap vermezdi.
Zaharoff zamanla, silah sanayiinin sadece savaş araçları üretmek ve satmaktan ibaret olmadığını anladı. Bu sanayiinin ileri gelenleri yalnızca siyaset adamlarına hizmet etmekle yetinmiyorlar, aynı zamanda da onları yönlendiriyorlardı. Fakat bunu dikkatle yapıyor, karda yürüyüp iz belli etmiyorlardı. Zaharoff bu yüzden kamuoyunu doğrudan etkileyebilmek için çok satan bir gazete ve yayınevinin hisselerini satın aldı. Üniversite, asker yurtları ve denizci subaylarına para yardımı yaptı. Görünüşte oldukça cömert olarak tanınıyordu. Eli kolaylıkla cebine gidiyor, gerektiğinde devlet adamlarına şirin gözükmek veya hükümetin bütçede ödenek ayırmadığı bazı konuları maddi açıdan desteklemek için milyonlar harcamaktan çekinmiyordu.
Zaharoff mesleği gereği siyaseti de yakından takip ediyor ve savaş kokusu alır almaz, o ülkelerle görüşmeler ayarlıyor ve yaptığı görüşmeler sonunda son teknoloji silahları satmayı başarıyordu. Zaharoff siyaseti ve gerilimleri körükledikçe, savaşlar da onu beslemeye ve zenginleştirmeye yarıyordu.
Zaharoff, Kral Konstantin'i kışkırtarak İzmir'in işgalini sağladı. Büyük devletlerden, işlerine karışılmamasını, İstanbul'u ele geçirmek istediğini bildirmişti. Trakya'daki Yunan askerleri ilerlemeye koyuldular. İzmir, Yunan koruması altında bağımsız ilan edildi. Fakat Türk hükümeti bir karşı saldırı başlattı. Birkaç gün içinde, en az on kere öldüğü sanılan Türkiye'nin Yunanlılardan çok daha güçlü durumda oldukları anlaşıldı. Yunan ordusu, savaş alanından şehir şehir çekilmek zorunda kaldı. Bozgun sonrası ise Zaharoff suçlu ilan edildi.
Kibar, canlı, gösterişli bir delikanlı olduğu sıralarda 17 yaşındaki bir kıza âşık oldu. Atina'dan Paris'e geldiği sırada, kızı trende görmüş ve onunla evlenmeyi kafasına koymuştu. Ne çare ki kız, ondan iki kat yaşlı ve yarı kaçık bir İspanyol dükü ile evliydi. Katoliklerce boşanması mümkün de değildi. Zaharoff beklemeye karar verdi ve tam elli yıl bekledi. 1923'te adam, bir akıl hastanesinde can verdi ve 1924'de de Zaharoff sevdiği ile evlendi. Ama evlendiklerinde kadın 65, Zaharoff da 74 yaşında idiler. İki sene sonra kadın öldü. 48 sene beklemişlerdi ve ancak 18 ay evli kalmışlardı.
Ölünceye kadar Zaharoff, yazlarını Paris yakınında çok güzel bir şatoda geçiriyordu. Sadece 5 yıl okula gitmesine rağmen on dört lisan öğrenmişti.
Derken Avrupa'yı kasıp kavuran savaşlar bitti. Her yerde barış rüzgârları esiyordu. Zaharoff, silah tüccarlığında fazla gelecek görmeyince bu kez kumar oynatmaya yöneldi. 1926'da Monte Karlo'ya yerleşerek kumarhane açtı. Usta kumarbazlara maaş bağladı, "çok kazandırıyor" izlenimi verecek işler yaptı. Milyarlarla oynayan ve hepsini oyun masasına bırakmaktan çekinmeyen zenginleri avladı. Olağanüstü kazançlar elde etti.
Giderek Zaharoff yaşlandı. Yakınları "hâlâ parayı çok seviyor" diyordu. Orduları ve milletleri seferber eden bu adama, işlerden elini eteğini çekmek çok ağır geliyordu. Emekli olmayı, ancak bacakları vücudunu artık taşımaz olunca kabul edebildi. Artık seksen yaşında buruk bir ihtiyardı. Paris'te bir zamanlar devlet adamlarıyla pazarlık ettiği, savaş ve barış kararları aldığı saray yavrusu evini artık boştu. Bazı tanıdıklar hal hatır sormak için uğradıklarında öfkeleniyor ve küfürler savuruyordu. Artık herkesten kuşkulanır olmuştu. Sonra sesi de kısıldı, konuşamaz oldu. Hakkında çılgın söylentiler, akıl almaz dedikodular yayıldı. Fakat bunlara kulak asmıyordu.
Yapayalnızdı, hastalıktan perişandı. Yerinden kalkamadığı için bir hizmetçi onu tekerlekli koltuğuna oturtuyor ve dolaştırıyordu. Zaharoff, 87 yaşındayken Monte Karlo'da uluslararası silah ticareti ve finans yoluyla elde ettiği dev bir servetin başında öldü.
Dünyanın en zengin, en esrarengiz adamlarından biri olan Zaharoff lânetle anılmaktadır. Uluslararası şüpheleri artıran, ülkeler arasındaki nefret ve intikam duygularını körükleyen bu adamın hayatı hakkında birçok kitap da yazılmıştır. Buna rağmen onun hayatı halen sırlarla doludur.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
KAYNAKLAR
1) Ünlü Adamların Bilinmeyen yönleri. Dale Carnegie. Deniz K.
2) Ana Brittanicca Ansiklopedisi.
3) Yunan İşgalinin Başmimarı: Zaharoff. M. İsmail Çolak. Tarih ve Medeniyet.
4) Esrarengiz Avrupalı Zaharoff. Richard Levinsohn. İletişim Y.