KÜRESELLEŞTİRİLEN İNGİLİZ YAHUDİ MEDENİYETİ
ÇAĞDAŞ KÜRESELLEŞTİRİLEN İNGİLİZ YAHUDİ MEDENİYETİ – ANLAMI, GELİŞİMİ VE KONUMU
İNGİLİZ-YAHUDÎ TERKİBİNİN ANLAMI -2-
İngiliz-Yahudî medeniyeti ile onun temel ideolojisi olan hür sermâyeciliğin, iki yüz elli yıllık tarihî serüveni içerisinde, fikren de —benimsenen nisbî eleştirme-tartışma serbestliği sâyesinde— maddeten de —meydana getirilen sanayi devrimiyle— ortaya çıkan yeni şartlara olağanüstü raddede ayak uydurma istidâtına kavuşmuş olduğunu görüyoruz. Bu medeniyet, kendisini biçimlendirmiş bulunan felsefî sistem insicamını[1] askerlik sanatından tutunuz da eğitim ile öğretime dek varan geniş bir yelpâzede gösterir. Bu cümleden olmak üzre, biçimselleştirilmiş mantık çerçevesinde düşünme tavrını onun erişebileceği en üst aşamaya ulaştırmıştır. Nitekim, bu bağlamda, karşılaşılan ve karşılaşılabilecek olan tüm maddî, öyle ki nefsî (Fr psychique) [2] ve toplumsal sorunlara dahî, ilahiyâtla bağları kesilip tamamıyla sekülerleştirilmiş felsefe sistem düşünüşü kılavuzluğu ile güdümündeki bilimden, onun yöntemleriyle iş gören fenden, nihâyet fennin de, sermâyeci iktisâdı hedefler doğrultusundaki uygulanışı anlamındaki sanayiden çözüm getirmeleri beklenmektedir. Çözümler, genelde, insanlığın hayrı doğrultusunda tasarlanmazlar. Filvâkî, bu çeşit bir tasarlama, Maddeci-Mekanikci-dindışı-Positivci Hür Sermâyeciliğin esâslarına zâten aykırıdır. Tabîatıyla, rakîp menfaat öbeklerinden her biri, kendi çıkarlarına uygun çözümün bulunmasını bekler. Rakîp menfaat öbekleri, birbirlerinin hasmıdırlar. Rakîplik ile hasımlık, çekişme ile sürtüşme, haddizâtında, İngiliz-Yahudî medeniyetini oluşturan o iki ana cephe, yânî İngilizlik ile Yahudilik arasında baş göstermiştir. Elân dahî devâm etmektedir. Ama kol kırılır, yen içinde kalır misâli, yeğin didişmeler dahî, genellikle, rekâbet gereğidir paravanası arkasında gizlenir, geniş çevrelere de ifşâ olunmazlar. Fakat ufukta ne vakit tehlike beliriverirse, başta İngilizlik ile Yahudîlik olmak üzre, o âna değin birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşgûl bütün bu rakîpler, kurt sürüsü zihniyetiyle, zorluğu yeninceye değin güc birliğine giderler. Sıraladığımız belli başlı bütün bu etkenler, İngiliz-Yahudî medeniyetinin günümüze değin sürmüş yenilmezliğinin de nedeni olmuşlardır.
3. Geçmişte olduğu gibi, şimdilerde de İngiliz-Yahudî medeniyetinin tek bilkuvve (Fr potentiellement) rakîbi ile hasmı İslâm medeniyetidir. Klasik bilfiil (Fr actuellement) hâliyle inkırâz bulmuş olduğundan, İslâm medeniyetinin, yeni baştan inşâası gerekmektedir. Bu işse, hâlihazırda tek merî medeniyet İngiliz- Yahudî olduğundan, onun şablonuna uygun şekilde ve inkırâz bulmuş Klasikten esinlenerek becerilebilinir.
4. Pek önemli bir husus, çalışmanın başlığında geçen ve ana sorunsallığını oluşturan İngiliz ile Yahudî terimleriyle ilgilidir. Bunlar, doğrudan doğruya belli kavimlere veya din topluluklarına işâret etmemektedirler. Burada yapılan, o kavimlerden çıkıp gelişmiş kültür yapıları ve bunların çağdaş hayat ile dünyaya etkilerinin incelenmesidir. Bundan dolayı çalışmamızda, ırkcılık, kavmîyetcilik ve bunlarla aynı düzlemde mütâlea edilebilecek Yahudî-düşmanlığı (Fr Antisemi- tisme) türünden sapık görüşler ile aranışların izini sürmeğe kalkmak boşunadır.
5. Yeniçağ din dışı Batı Avrupa ile çağımızın küreselleştirilen İngiliz-Yahudî medeniyetleri incelenirken, klasik İslâm medeniyeti ve onun kendisinden kaynaklandığı tektanrılı vahiy dininin çıkış noktası olarak alınması, burada karşılaştırmalı özelliği ağır basan bir çalışmanın belirmesine yol açmıştır.
6. Felsefe sistemi çerçevesinde teşkilâtlanabilmiş, demek ki felsefîleşmiş medeniyete [3] mensup toplumun en belirgin niteliği, anlamları sınırlanmış, belirginleştirilmiş, seçik bir kavramlar örgüsüyle donanmış dile mâlik olmaktır. Bu meselenin baş ilgilisi, sorumlusu ve öncelikli ödevi kavram kuyumculuğu olup mesleği icâbı geçmiş felsefe sistemlerini öğretmekle yükümlü felsefeci ile var olan sistemleri çözümleyen yahut, gücü yetiyorsa, sistem kuran filosoftur. Bunun tersi, felsefeden yoksun kültüre yahut medeniyete bağlı toplumların dilleri için söz konusudur. O çeşit diller, daha ziyâde tasavvur yüklüdürler. Sonuçta kavram dağarları yönünden yoksul olup barındırdıkları kavramlar dahî, belirlenimce pek cılız kalırlar. Aynı şekilde, felsefîleşmiş kültür yahut medeniyette yer almakla birlikte, olağanüstü değişim sancılarıyla bunalan yahut bililtizâm bunaltılan toplumun kavram dili de karışıktır, kargaşaya boğulmuştur.[4] Böyle bir durumda kavramlar arasındaki sınırlar silikleşir, anlamlar karışır. Bu da, insanların yeme, içme, savunma, üreme çeşidinden dirimsel (İng biotic) olanın yanında, temel kültür ihtiyâcını temsil eden bildirişmeyi zaafa ve ârızaya uğratır. Bildirişmenin zaafa ve ârızaya uğradığı zamanlarda ve mekânlarda, toplum felç olur.
7. Tarihî zaman, iki kesitten müteşekkil mütâlea olunabilir: Kadîm zamanlar[5] ile Yeni zamanlar.[6] Ana örneği İslâm olan tektanrılı vahiy dini ile felsefe-bilim geleneklerinin Doğu Akdeniz ile Ege havzalarında belirmeleriyle Yeni zamanlar başlamıştır. Bahsi geçen havzalar, Batı medeniyetleri câmiasının belirip geliştiği sahalar olduğundan, Yeni zamanların, sözünü ettiğimiz câmianın sînesinden çıktığı ortadadır. 'Yeni zamanlar'ın başlangıcı, 'Eskiçağ' (Fr Antique) Ege medeniyetinden Atina kültürünün, tarih sahnesine çıkışı M.Ö. Altıncı yüzyıla rastlayan, Klasik dönemine değin uzanır.
Yeni zamanlar dahî, farklı zaman dilimlerine taksîm olunabilir. 'Kadîm zamanlar'ın son evresini teşkil eden 'İlkçağ'ın arkasından 'Yeni zamanlar'ın ilk merhâlesi 'Eskiçağ' gelir. Din, felsefe-bilim ile fen geleneklerinin yan yana, öyle ki iç içe gelişmeğe koyuldukları İslâm medeniyeti, Yeniçağın sathımâilidir. Yeniçağ ile Eskiçağ arasında ve tarihte ilk defa insanlığa şâmil bir vahiy dini olmak iddiasındaki Hıristıyanlıktan esinini ve gücünü derlemiş Ortaçağ Avrupa medeniyetinin yer almış bulunduğu devreye de 'Ortaçağ' denilir.
Onyedinci yüzyıldan itibâren Batı Avrupada dinin —imânın— ayrac içerisine alınması, yânî kamu hayatının dışına çıkarılması ve yalnızca felsefe-bilimden hareketle, geçmişte benzerine rastlayamayacağımız bir 'dünya tasavvuru'nun tezâhürü, Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyetine vücut vermiştir. Bahsolunan dünyada- savvurunu esâs ihdâs edip iktisâda ve sanayi etkinliğine dayalı bir dünya görüşü çerçevesinde ideolojiyi —Sermâyeciliği— devreye sokan İngiliz kültürü, böylelikle On sekizinci yüzyılın son çeyreğinden itibâren çağdaşlığı başlatmıştır. Daha önce de belirtildiği, bundan böyle de ayrıntılı tarzda irdeleneceği üzre, Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyetinin sînesinden çıkıp serpilen İngiliz kültürü, On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte başlı başına dünya çapında medeniyet hâline gelmiştir. Bir ölçüde Yahudî asıllı mâlî kaynaklara dayanarak ideolojisini —sermâyecilik— sömürgelerinden —sömürgecilik— başlayıp yeryüzünün dört bir bucağına yayan — yayılmacılık veya imperyalism— İngiliz girişimciliğinden[7] doğan çağdaş medeniyete 'Küreselleştirilmiş İngiliz-Yahudî medeniyeti'[8] diyoruz. İşte, bugün dahî içerisinde yaşadığımız bu adı anılan medeniyettir.
Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Çağdaş Küresel Medeniyet – Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz Yahudi Medeniyeti
Anlamı, Gelişimi ve Konumu' isimli kitabından alıntılanmıştır.
DİPNOTLAR
1. Fr coherence du systeme philosophique.
2. Nefs (İng psychy), İngiliz-Yahudî medeniyeti ve onun aslî ideolojisi durumunu arzeden Hür Sermâyeciliğin en önemli pâyândâ ideolojisi görünümündeki Sekülarism-Positivism bağlamında, maddî işleyişler (Fr mechanismes materiels) esâsında mütâlea olunur. Nihâyet, nefsi, maddî işleyişler zemininde ele alıp inceleyen kurmaca bilimin (Fr science fictive) adı da, psikolojidir.
3. 'Felsefîleşmiş kültür' yahut 'medeniyet' deyimimizin, Rus asıllı Amerikalı toplum araştırmacısı (Fr sociologue) Pitirim A. Sorokin'in (1889 - 1968), 1930larda belirlemiş bulunduğu idealistic culture (ülkücü kültür) ile ideational culture (fikir kültürü) deyimleriyle örtüştüğü cihetleri vardır. Deyimlerden birincisiyle Sorokin, "duyu ile düşünce değerlerinin terkîbince belirlenmiş bir kültür tipini" kasdetmiştir. Böyle bir kültürde "maddî olduğu kadar zihnî değerler önem taşır. Öyleki, zihnî olanlar, git gide maddî olanların dahî üstünde yer alırlar." Sorokin, "maddî olmayan, doğayı aşkın, üstün değerlerden örülmüş kültür çeşidine ideational culture" demiştir. Ideational culture (fikir kültürü), yaşama seviyesini yükseltmeğe yönelik dış çevrenin değişikliklere uğramasından etkilenmesi bakımından duygusal kültürün (İng sensate culture) zıddıdır.
bkz: Wolfgang J. Koschnick: "Standard Dictionary of the Social Sciences", I. cilt, 283.&284. syflr; Sorokin' in terimlerine Türkce karşılıkları tarafımdan verilmiştir.
Burada 'felsefîleşmiş kültür'den anladığımıza gelince: 'Felsefe-bilim'in kurumlaştığı toplumlarda oluşturulan maddî - bedenî - zihnî yaşama şartlarında insanı rahata ve refâha kavuşturmağa yönelik uzun vadeli tasarlamalara açık, akla dayalı kısmî ve umumî boyutlarda toplumsal teşkilâtlanma eğilimidir.
4. Bahis konusu durumın çarpıcı örneği Türkcedir. Önceleri sâdeleştirme, millîleştirme, daha sonralarıysa özleştirmesanlarıyla anılan kisveler altında, İngiliz-Yahudî kültür imperyalismi, Türkceyi, evvelemirde, gerek din gerekse medeniyet bakımından İslâmın kazandırmış olduğu dil değerleri ile özelliklerinden yoksun kılmanın mücâdelesini yürütmüştür. Bu, genel bir İslâmsızlaştırma (Fr deislamisation) hareketinin ilk köklü, can alıcı adımını teşkîl etmiştir.
Türkçe'nin İslâmsızlaştırılması, Yazı devrimiyle işe koyulunmuş, çağlar boyu el emeği göz nuruyla dokunmuş bedîî (Fr esthetique) değerler ve tasavvurlarla yüklü yürürlükteki yerleşik sözlerin, tamlamalar ile terimlerin, içsiz, nesebi gayrısahîh, uyduruk olanlarla değiştirilmeleriyle de, tabiatından inhırâf etmiş hılkâtgarîbesi yeni sözümona bir dilin imâliyle sonuca ulaştırılmıştır. Bundan sonraki nihâî merhâle, Türkcenin, toptan tasfiye olunup yerini İngiliz-Yahudî medeniyetinin ana bildirişme aracı İngilizceye bırakmasıdır.
5. Fr les temps archaıques.
6. Fr les temps nouveaux.
7. Fr esprit d'entreprise.
8. Fr 'civilisation globalisee anglo-judaıque'.